Osmanlı’dan Bugüne “Askerlik Yasası”

Türk Ordusunu diğer ülkelerin ordularından ayıran en önemli farklılık General, Subay, Astsubay, Uzman Erbaş ve Mehmetçik arasında gelişen “Silah Arkadaşlığı” bağıdır. Bu özellik ise “Güçlü Türkiye” için gerekli olan “Güçlü Ordu”yu gerçekleştiren en büyük özelliktir. Bugün dört bir yanı tarihten gelen emelleri olan Emperyalist Ülkeler tarafından kuşatılmış ve ateş çemberinin ortasında kalan Türkiye, bir anda ordusuz hale getirilecek, ülkemizin güvenliği tehlike altında kalacak ve ciddi bir “Beka” sorunu yaratacaktır. “Vatan Hizmeti” olan askerlik görevi, Anayasa’daki her Türk genci için eşitlik ilkesine uygun olarak “Hak ve Ödev“ ve “Kutsal” görev olmaktan çıkartılacaktır.

*****

Dr. Cengiz TATAR

Teknolojinin sürekli ve süratli bir gelişim göstermesi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nin ileri teknoloji ürünü silah, araç ve donanım ile donatılmasını gerekli kılmaktadır.

Çünkü, çatışma alanında teknoloji en önemli kuvvet çarpanıdır. TSK’nin envanterine ileri teknoloji ürünü harp silah, araç ve donanımları girdikçe bu silah, araç ve donanımların kullanımındaki etkinlik ve sürekliliğin sağlanması da büyük önem kazanmakta ve bunları kullanacak eğitimli ve nitelikli personele duyulan gereksinim gün geçtikçe artmaktadır.  Bu durumda eski teknoloji, hantal ve sayıya önem veren kuvvet yapısı yerine, daha az sayıda ancak yüksek teknoloji ürünü silah sistemlerine sahip olmaya önem veren bir kuvvet yapısı ön plana çıkmaktadır. Diğer taraftan Kuvvet yapısı, askerlik sistemi ilede doğrudan ilgilidir. Ülke güvenliğinin temeli olan Askerlik sistemi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bireyi yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir.

Yeni “Askerlik Yasa tasarısını ”incelerken, geçmişte ve günümüzde uygulanan askerlik sisteminin irdelenmesi ve uygulamalardan sonuçlar çıkarılması yararlı olacaktır. Türkiye’de uygulanan askerlik sistemi, tarih içerisinde üç ana dönemde uygulanan farklı yöntemlerle karşımıza çıkmaktadır. 1846 yılına kadar uygulanan devşirme ve pençik (Harplerde ele geçirilen esirlerden, askerlikte kullanılmak üzere beşte biri) usulü, 1846 yılından 1886 yılına kadar uygulanan kur’a usulü ve 1886 yılından itibaren günümüze kadar uygulanan zorunlu askerlik usulüdür. 1846 Askerlik Kanunnamesi’ne göre, kurada çıkanlardan 5 yıllık zorunlu askerlik hizmetini yapmak istemeyenler bedel parası ödeyerek kendilerinin yerine bir başkasını askere gönderebiliyorlardı. Yine, padişahın özel ferman çıkartarak “askerlikten muaf” tuttuğu kişiler askerlik yapmıyordu. Zorunlu askerlik usulü, Cumhuriyet döneminde 1927’de çıkarılan 1111 Sayılı Askerlik Kanunu ile yasalaştı ve askerlik “Bir Vatan Görevi” olarak kabul edilerek, askerlik süreleri zaman içinde ihtiyaca göre kısaltılarak bugüne kadar uygulanmıştır. Gündemde olan yeni askerlik yasası ile insanın aklına 1846 yılına kadar uygulanan askerlik sistemine geri mi dönülüyor sorusu geliyor. İlk bakışta ise bu Askerlik Yasa tasarısının Cumhuriyet döneminin askerlik sistemini tamamen değiştirdiği sonucuna varılabiliniyor.

Osmanlı İmparatorluğu 99 yıl önce 10 Ağustos 1920 yılında Sevr Antlaşması’nı imzalamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde Milli Mücadele kazanılmış ve Emperyalist devletlerin paylaşım planı “Sevr” tarihin çöplüğüne atılmıştır. 433 maddelik Sevr Antlaşması’nın 56 maddesi ile ordusuz bir Türk Devleti amaçlanmıştır. Antlaşma’da ki askerlik ile ilgili bölümleri bugün getirilmek istenen düzenleme ile karşılaştırdığımızda maalesef bazı benzerlikler taşıdığını görüyoruz. En önemli maddelerini Askeri Konuların (Madde 152-208)oluşturduğu Antlaşma’ya göre; Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri kuvveti, 50.700 kişiyle sınırlı olacak, toplam 50 bin kişi civarındaki askeri birlik dışında kalan tüm ordu 6 ay içinde terhis edilecek ve ağır silahları bulunmayacaktır. Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi’nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik mecburi bir hizmet olmayacak, zorunlu askerlik kaldırılacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu (jandarma dahil) Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecektir. Ayrıca, uçaklar kesinlikle bulunmayacak ve Osmanlı donanması İtilaf Devletleri’nin kontrolü altında olacak, denizaltılar dâhil bütün gemiler yok edilecek ve donanma iptal edilecektir. Deniz Kuvvetleri’nde 13’ten fazla savaş gemisi bulunmayacaktır. Ordu, silahsız kuvvet haline getirilmiştir. Sevr, Türk ordusunu tasfiye ederken, silahlı güç olarak yalnızca üç birlik bırakmıştır. Padişahın güvenliğini sağlayacak 700 kişilik özel koruma birliği, içerde düzen ve güvenliği sağlayacak ve azınlıkların korunmasını güvence altına alacak 35 bin kişilik jandarma birlikleri ve önemli karışıklık durumunda jandarma birliklerini destekleyecek 15 bini aşmayacak özel birlikler.

15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra 21 Eylül 1845 (1789)’de kurulan Askeri Liseler,  1834’te kurulan Kara Harp Okulu, 1773’te kurulan Deniz Harp Okulu,  1 Ekim 1951’de kurulan Hava Harp Okulu ve 1848’de kurulan Harp Akademisi kapatılmıştır. Cumhuriyet döneminde eriştiği eğitim düzeyiyle uluslararası üne kavuşan bu kurumlar, TSK’nin nitelikli subay gereksinimi karşılamış ve geleceğin komutanlarını yetiştirmiştir. Sevr’in 168.Maddesi; Askeri Liseleri, Kara ve Deniz Harp Okullarını ve Harp Akademisi’ni kapatmış, Anadolu’daki her imtiyaz bölgesi için bir subay okulu ve bir küçük astsubay okulunun açılmasına izin vermiştir. Bu okullara girecek öğrencileri ve sayısını, Müttefikler arası Denetleme ve Örgütlenme Komisyonu belirlemiştir. 191.Madde ile Türkiye’nin askeri kuvvetlerinde hiçbir Kara, Deniz ve Hava kuvveti bulunmayacağı, 192.Maddeile 2 ay içine Türk Kara ve Deniz Kuvvetleri’nde kadrolu olan bütün havacı personelin terhis edileceği ve 193. Madde ile de Müttefik devletlerin uçaklarının, Osmanlı hava sahasından transit geçiş ve iniş serbestliğine sahip olacağı şeklinde dikte ettirilmiştir.

TSK’leri, önce sözde Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk kumpas davaları ve sonra da 15 Temmuz FETO terör örgütünün hain darbe girişimi ile bitirilmek istenmiştir. 15 Temmuz gerekçe gösterilerek emir-komuta bağlantısında radikal dönüşümler yapılmış, bu kapsamda Jandarma Genel ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na, Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmıştır. Askeri Okulların (Askeri Liseler, Kara, Deniz ve Hava Harp Okulu),Askeri Yargı ve Hastanelerin kapatılması, Harp Akademisi ve Harp Okulları’nın Milli Savunma Üniversitesi’ne bağlanması gerçekleştirilmiştir.  Bunlar, Türkiye için ABD başta olmak üzere AB, NATO ve Avrupa Konseyi’nin 1946’dan bugüne kadar yapılması için her fırsatta gündeme getirdiği ve Sevr’de de istediği  “Askerlik Sistemi” dir.

Yeni “Askerlik Yasası” ne getiriyor? Bu yasa ile ordu zayıflatılıyor ve Askerlik çağına gelmiş olanlar arasında eşitlik ilkesi bozuluyor, Cumhurbaşkanı’na yeniden olağanüstü yetkiler veriliyor. Yine yasa ile “askerlik yapısı, düşüncesi, mantığı, işlerliği, amacı” bütünüyle değiştiriliyor ve orduya zarar veren bir hale geliyor. Yeni yasada askerlik süresi er ve erbaşlar için altı aya, yedek subaylar için bir yıla indiriliyor. Bedelli askerlik sürekli hale getiriliyor ve parası olanlar 30 bin TL vererek askerlik yapmayabilecek, parası olmayanlar ise 6 ay askerlik yapacak hale getiriliyor. Yasa çıktığında 6 aylık askerliğini tamamlamış olanlar 3 ay içinde terhis edilebiliniyor. Böylece mevcut ordunun dörtte üçü terhis edilmiş olacaktır. Askerlik süresini iki katına çıkarmaya ya da yarıya indirmeye Cumhurbaşkanı karar verebiliyor. Yeni yasanın başka bir temel maddesi de tam kaygı verici türde. TSK’nın, Şubat ayı itibarıyla silah altında generali, amirali, subayı, yedek subayı, astsubayı, uzman erbaşı ve eri ile birlikte yaklaşık 362 bin asker var. Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, hali hazırdaki askerin dörtte üçü terhis ediliyor. Bu durum kaygı verici soruları da beraberinde getiriyor. “Sınırları kim koruyacak?” “İçerden ve dışarıdan gelecek tehdide karşı güvenlik nasıl sağlanacak?” Orta Doğu yangın yerine dönmüşken, Suriye’deki harekat ortamı devam ederken, Doğu Akdeniz’de Türkiye dışlanarak ve ekonomik hakları yok sayılarak, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, Katar ve Yunanistan ortaklaşa Petrol ve Doğalgaz ararken, iç ve dış terör devam ederken, askerin dörtte üçünü bir anda terhis etmek doğru mudur? Yeni Askerlik Yasası’nda Bedelli Askerlik kalıcı hale geliyor. “Parası olan askerlik yapmayacak, parası olmayan, yoksul gençler ise askerlik yapacak”. Bu durum herkesçe kabul gören “Peygamber Ocağı”nda “Kutsal” askerlik görevini yapmak kavramı, genç neslin zihninde gelişmesi gereken milli duygulara zarar verecektir. Yeni tasarı, Anayasanın 72.Maddesinde ve Askeralma Kanunu’nun 3. Maddesinde: “Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir, bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği kanunla düzenlenir.” ifadelerine ters düşmektedir. Mevcut askerlik sisteminin temelini, 1111 sayılı Askerlik Kanunu ve Askerlik Hizmetinin vatan evlatları tarafından “eşit” ve “adil” bir şekilde yerine getirilmesi için kanuni düzenleme oluşturmuştur. Ancak, günümüze kadar Askerlik Sistemi; uzun dönem, kısa dönem askerlik, yedek subay uygulaması, bedelli ve dövizli askerlik, kamu kurum ve kuruluşlarında askerlik, Millî Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen askerlik gibi standart olmayan uygulamalar yapılmıştır. Bu uygulamalar, toplumda sosyal adaleti olumsuz etkilemiş, kişilerin bedelli askerlik ve askerliğin kısaltılması konusunda bir beklenti içerisinde olmalarına neden olmuştur.

Bedelli askerliğin arada bir uygulanan sistem olmaktan çıkarılıp kalıcı hale getirilmesi Anayasaya ters düşüyor. Yasanın en kaygı uyandıran maddesi ise 45.Maddesidir. “Barışta, olağanüstü hal ve seferberlik hallerinde veya savaşta, askerliğini henüz yapmadan, Cumhurbaşkanı’nca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler, Cumhurbaşkanı’nca belirlenen şartlara uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur”. şeklinde ifade edilen “Özel Görevlendirilen Gönüllüler” kimlerdir? “Gerekli Görülen Saha” nerelerdir? “ Hangi Şartlara Uyarlarsa? Bu yetki hangi amaç ile neden ve niçin veriliyor? Savaş şartları dışında bugün ve gelecekte Cumhurbaşkanlarına bu yetkinin verilmesi çok tehlikeli ve Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Anayasa’nın 72.Maddesinde bir siyasi “hak ve ödev” olarak düzenlenen vatan hizmeti kavramı, Anayasa’nın bu hükmüne göre, kadınlar dâhil her Türk vatandaşının hakkı ve ödevidir. 1846’ dan 2019’a kadar 173 yıl boyunca Türkiye coğrafyasında, her zaman “Güçlü bir Ordu”ya sahip olmuştur. Türk ordusu; “Milli bir Ordu” olup, rütbelisi ve eri ile tarihin derinliklerinden gelen savaşçı ruhu, örf, adet ve gelenekleri ile benliğini kazanmış, gücünü “Ordu-Millet” gönüllüğünden alan dünyanın en güçlü ve örnek ordusu olarak uluslararası saygınlığa sahiptir. Milli ordunun omurgasını ve özünü “Mehmetçik” kavramı oluşturmaktadır. Mehmetçik ruhu ise zengin-yoksul, kenti-köylü ayırımı yapılmadan “adil” ve “eşitlikçi”, tamamen bize özgü askerlik sistemi anlayışıyla yeşermiştir. Vatanın her karış toprağını, Türk Milletinin bölünmez bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini,  bağımsızlığını ve Bayrağı korumak için canını seve seve feda ederek askerlik hizmetini yerine getirmek amacıyla Anadolu’nun her köşesinden, Edirne’den Ardahan’a kadar ailelerinin ellerine kına yakarak gönderdiği gençler davul zurna eşliğinde askerlik yapacağı kışlaya büyük moral ve gurur ile gönüllü gelmektedir. Memleketin değişik coğrafi bölgelerinden, kültürlerinden ve yörelerinden gelen Mehmetçikler, “Kutsal” görev için eşit koşullar altında bir araya gelir, birbirlerini tanır, askerlik anı ve arkadaşlıklarını ve kişiliklerini geliştirir, ülke gerçekleriyle tanışır ve kaynaşır. Büyük gurur ve onurla “Vatan Hizmeti”ni tamamlayarak memleketine döner.

Türk Ordusunu diğer ülkelerin ordularından ayıran en önemli farklılık General, Subay, Astsubay, Uzman Erbaş ve Mehmetçik arasında gelişen “Silah Arkadaşlığı” bağıdır. Bu özellik ise “Güçlü Türkiye” için gerekli olan “Güçlü Ordu”yu gerçekleştiren en büyük özelliktir. Bugün dört bir yanı tarihten gelen emelleri olan Emperyalist Ülkeler tarafından kuşatılmış ve ateş çemberinin ortasında kalan Türkiye, bir anda ordusuz hale getirilecek, ülkemizin güvenliği tehlike altında kalacak ve ciddi bir “Beka” sorunu yaratacaktır. “Vatan Hizmeti” olan askerlik görevi, Anayasa’daki her Türk genci için eşitlik ilkesine uygun olarak “Hak ve Ödev“ ve “Kutsal” görev olmaktan çıkartılacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye ateş çemberinin ortasındadır. Bu coğrafyada, “Yurtta Barış, Cihanda Barış” içerisinde yaşaması için  “Güçlü Ordu” “Güçlü Türkiye” vazgeçilmez zorunluluk ve gerekliliktir.  “Askerlik Yasası”, Türk Ordusunu zayıflatacak ve tarihi temel değerlerini ortadan kaldıracak, savaşma yeteneğine, azim ve kararlığına zarar verecektir.  Ülkenin sınır güvenliği, terörle mücadele ve caydırıcılık özelliğinde Türk ordusunu etkisizleştirecek ve zafiyet yaratacaktır. En önemli konulardan birisi de AB’liğinin Kıbrıs’ta asker gücü çekilmesini mecbur kılacaktır.  TSK’nin asker ihtiyacının karşılanması için “Güçlü Ordu”ya büyük nitelik ve güç kazandıran “Mehmetçik” yapısına zarar verecektir. Ebedi Başkomutan Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK; “Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği senin kadar temiz bir askere rastlanmamıştır. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi kendime en aziz bir borç bilirim.” diyerek Mehmetçik‘e şükran ve minnetini ifade etmiştir. TSK’nde Mehmetçiğin alternatifi yoktur. Türk Ordusu, Milli Mücadele döneminden bu güne “Vatan Savunması“ için asıl gücünü, ruhunu ve etkinliğini Mehmetçikten almıştır. Türk ordusunun temelini oluşturan “Gönüllü Askerlik” ruhunu zedelememek için vatani hizmet sürecinde toplumsal adalet ve eşitlik sağlanmasında duyarlılık göstermek ve toplumun dokusunu oluşturan temel değerleri yok etmemek gerekir. Mehmetçik ruhu,“Ülke Bekası ve Savunması” için hayati önemdedir.

KAYNAKÇA:

AYDOĞAN, Metin. Ben ve Ülkem, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 2018.

————————————————–

Kaynak:

https://www.21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/osmanli-dan-bugune-askerlik-yasasi

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen