Odgurmuş: Biliyorsunuz, her konuda olduğu gibi Osmanlı konusu da ileri geri çok konuşuluyor. Kendini bilmez birileri de sürekli Osmanlı aleyhine fikir üretiyorlar.
Ögdülmüş: Kendilerince bilgi ve kültür birikim olmadan “hayat mektebi” mezunu bazı insanlar her konuda ileri geri konuşuyorlar. Bir insanın bilgi ve kültür birikimi olsa o kişi sadece susmasını bilir. Öylesine her konuda yalan yanlış ahkâm kesmez. Bazılarının yazı ve paylaşımlarına baktığımızda bu kişilerin sanki tarih olarak Mustafa Akdağ’ın “Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası” kitabından başka bir kitap okumadıkları anlaşılıyor. Bu insanlar karşı mahallenin önemli isimlerinden İsmail Cem’in “Türkiye’de Geri Kalmışlık Tarihi” kitabını ve özellikle bu eserin son bölümlerini tekrar tekrar okusalar daha iyi bir iş yapmış olurlar.
Fakat öyle yapmıyorlar;
Bunlar, Güneydoğuda bomba patlasa, bunlar “Güvenlik Uzmanı” kesiliyorlar.
Irakta savaş patlayınca bunlar “Kürt Uzmanı” oluyorlar.
Suriye’de Savaş çıkar bunlar “Ortadoğu ve jeopolitik” uzmanı kesiliyorlar.
Fransa da seçim olur bunlar “Siyaset Bilimi Uzmanı” olurlar.
Milli Eğitim Bakanı şûra toplantısı yapsa bunlar hemen “Eğitim Uzmanı” oluyorlar.
Dedim ya bunların hangi konunun gerçek uzmanı olduklarını tanıma imkânımız yok.
Uzaya uydu fırlatılsa bunlar ”Uzay bilimleri uzmanı” kesiliyor uzay ve uydu konularında yine yalan yanlış şeyler ileri sürüyorlar.
Yeraltında atom denemeleri yapılsa bunlar “Yer altı ve Jeoloji uzmanı” kimliklerini orta yere koyuyorlar.
Sağlık konusunda hükümet bir proje ortaya koysa yine bunlar hemen “Sağlık konularının en iyi uzmanı” kimliği ile yine yalan yanlış şeyler ileri sürerek konunun uzmanlarına taş çıkartacak iddialar ileri sürerler.
Odgurmuş: Anlaşılıyor ki bu insanlar çok kimlikli ve çok renkli insanlar.
Ögdülmüş: Biraz önce Mustafa Akdağ demişken bak aklıma ne geldi. Devlet, millet ve tarihimiz hakkında ileri geri konuşanlar genellikle şu fikirleri ileri sürüyorlar; “Ben Osmanlı torunu değilim Türk’üm. Osmanlı bir hanedan Türk ise bir millet.” Şeklinde ifade ediyorlar. Oryantalistlerin ve içimizdeki yerli oryantalistlerin de önemle dile getirdikleri gibi, sanki Türk ayrı Osmanlı ise ayrı bir millet gibi değerlendiriyorlar.
Biliyoruz her konuda ahkâm(!) kesen bu insanlar biraz insaflı olsalar, ne mümkün efendim. Aslında Osmanlı hakkında konuşurken biraz daha dikkatli olmak lazım. Osmanlı ailesi de Türk’tür, biz de Türk’üz. Ayrıca Osmanlı sülalesi de Türk’tür. Biz “Türklerde soy Atadan babadan geçer, Yahudilerde ise soy anadan geçer ve kadından devam eder”. Ayrıca Osmanlı adı ile anılan devlet Türk Milletinin yüz akıdır. Bazı tarihçilere göre de “Vahiy Devletidir”, Hatta Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet atamız da bir Osmanlıdır ve Türk’tür. Bir söz hatırlarım çok hoşuma gider: “Fatih’in hangi sözü var milliyetçilik üzerine, Fatihin hangi yaptığı ve işi var ki milliyetçilik dışında” Aslında bu gibi ayırımlara girmemek lazımdır. Birileri “Biz Osmanlıyız” diyorlar diye size ne oluyor ki de onlara tepki koymak ve muhalefet etmek amacıyla “Biz Osmanlı değiliz” diyorsunuz. Osmanlı adı batılıların genel tarih söylemlerinde devletimizi andıkları addır. Bizim devletimizin adı ”Devlet-i Aliyye” dir. Biz inadına Devleti-i Aliyye’yi de Osmanlı sülalesini de severiz. Buralarda Türk’ten gayrı bir şey yoktur. Bizler Türk’üz, ama bunu kabul etmeyenler kendilerini Devlet-i Aliyye’den veya Osmanlı’dan saymıyorlarsa istedikleri milletten sayabilirler. Kendilerini ister Bizanstan saysınlar, ister Venedikli olsunlar bu onların kendi bileceleri bir iştir. Bu gibi görüşler ve ikilemler fitnecilerin ve oryantalistlerin görüşleridir. …”Osmanlı İnsanlığın son adasıdır” ve o devletimizle de her zaman iftihar ederiz.
Odgurmuş: Osmanlı hanedanının halkı teba olarak gördüğünü ve hiçbir zaman da kendinden saymadı gibi söylemler var.. Enderun’da kaç tane Türk yetişti gibi.
Ogdülmüş: Bu gibi düşünceleri nereden çıkarıyorlar anlamak mümkün değil. Bu gibi ileri sürülen fikirler genellikle Osmanlı Devletini karalamak için tek parti döneminde uydurulmuş şeylerdir. Hatta bu görüşler aynı zamanda oryantalistlerin de görüşleridir. Fatih Sultan Mehmet Çandarlı Halil paşadan kurtulmak için çok düşündü ve ancak fetihten sonra kurtuldu. Sebep neydi. Çandarlı’yı neden görevden alamadı. Neden Fethi bekledi. Enderun meselesini böyle değerlendirmek lazım. Göreve getirilen paşaların yedi sülalesi idare ve saltanattan hak iddia ediyorlardı. Yavuz Sultan Selim’e ait olduğu söylenen şu söz ne kadar da anlamlı değil mi?: “İktidar öyle bir nazlı gelindir ki iki ere asla tahammül edemez”.
Misal: Bir öğretmen sınıftaki öğrencileri teba olarak mı görür, ya da başka türlü bir topluluk olarak mı değerlendirir. Osmanlı da teba ne demekse, TC de tabiiyet ne demek ikisi de aynı şeylerdir. Sonra Teba tabi olan, biat eden demektir, biz şimdi devletimize teba değil miyiz? Yani tabi olan. Öncede belirttim, yeryüzünde Türk Milletinin zirvesi olan Osmanlı Devleti ve onun Padişahları hakkında olumsuz bir söz söylemek bizlere düşmez.. İyisiyle kötüsüyle onlar bizim Devletimizin büyükleridirler. Biz hangimiz büyük dedemizden her hangi biri hakkında olumsuz söz sarf ediyoruz velev ki kötü biri dahi olsa. Mevlana ne diyor “kusurları örtmede gece gibi ol” bizim düsturumuz bu olmalı. Ben Kenan Eroğlu olarak Göktürk’lerin de, Selçuklu’nun da, Osmanlı’nın da ve bu gün devletimiz olan Türkiye Cumhuriyetinin de teba’sıyım bununla da iftihar ederim. Allah bu gibi bir iftiharı başta içimizdeki bölücüler-oryantalistler ve bize batı penceresinden bakanlar olmak üzere dünyadaki tüm insanlara versin. Kaldı ki Osmanlı ailesi kanlarını canlarını ve hayatlarını, evlatlarını verdiler. Bu gün biz devlet için bir uyuz kedimizi vermezken onlar, evlatlarını, kardeşlerini bu milletin çocuğu kırılmasın diyerek bize dünyada eşi benzeri olmayan bir devleti miras bıraktılar.
Batılılaşma hezeyanına kapılan Kendini bilmez devlet adamlarımız bu büyük devleti batırdılar.
Odgurmuş: Osmanlı devletinde görev yapan pek çok kimsenin Türk kökeninden gelmediğini iddia ediyorlar.
Ögdülmüş: Devletimizde göev almış her kim olursa olsun Türk’tür. “Mehmet Akif Ersoy” Arnavut etnisitesinden gelen bir Türk’tür. Diğer kim varsa her biri de tarihen sabittir ki Türk’türler.
Bu kimseler; Nihal Atsız’ın hazırladığı “Aşıkpaşaoğlu tarihini”, Osman Turan’ın “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi”ni ve Dündar Taşer’i, Erol Güngör’ü, Mehmet Genç’i her halde okumuyorlar. O halde ne okuyorlar diye soracak olsak her halde kayda değer bir cevap alamayacağız. Bu insanların bilgilerinin kaynağı sosyal medya yalanlarından başka bir şey değildir.
Hayır okumuyoruz. Tarihimizi ve geçmişimizi kendi tarihçilerimizden okumuyoruz. Bu insanlara sosyal medya yalanları yetiyor.
Ama konuşurlarken de sanki sayısız üniversite bitirmişler. Zülfü Livaneli örneğinde olduğu gibi en önemli(!) üniversite olan “Hayat Üniversitesi”ni bitirmişler. Osmanlı Sultanları Dünya tarihini değiştiren seferler yapmış zaferler kazanmışlardır. Ayrıca kurulan devlet çok milletli, çok dinli ve çok mezhepli bir devlet-imparatorluktur. İmparatorluk şemsiyesi altındaki herkesten faydalanılır. (Selçuklu veziri de size göre Türk değil, ama bana göre Türk’tür.) Eğer biz Osmanlı devletini okusak, anlasak ve tanısak bugün “sersefil” halimizden eser kalmazdı. Biz Osmanlı devletini, Selçuklu devletini ve kısaca kendimizi tanıdıkça ve kendimize döndükçe, kendimiz oldukça mutlaka başarılı olacağız.
Odgurmuş: “Selçuklu Anadolu Türklerinin lideri ve önderi olmuştur. Osmanlı Avrupalı’dır. Tüm eserleri Avrupa’ya yöneliktir. Zorunlu yol ve han dışında Osmanlının Anadolu’da eseri yok denecek kadar azdır” diye düşünceler var.
Ögdülmüş: Bu konular nereden çıkıyor, ya da kimler çıkartıyor. Türk Milletinin yeryüzündeki en çok eseri nerede diye sorsam nasıl bir cevap verilir?
Odgurmuş: Balkanlar’da demek lazım.
Ögdülmüş: İşte hep öyle sanılıyor. Yeryüzünde Türk Milletinin en çok ve en görkemli eserleri Hindistan’dadır. Bu konu pek görülmez. Kısır siyasi çekişmelerle çok meşgul olduğumuz için geçmişimizi hem öğrenemiyor, hem de göremiyoruz. Eğer Osmanlı Anadolu’ya eser vermedi dersek bu çok yanlış olur. Osmanlı için Bayrağın dalgalandığı yer vatandır. Bu iddiaları ileri sürenlerin ufku Milli Mücadele’den sonra hapsedildiğimiz “Anadolu coğrafyası” kadardır. Olaya cihanşümul bakmak gerekir. İmparatorluklar döneminde siz milli bir devletin ufkundan bahsediyorsunuz. O zaman vatan Anadolu’dan ibaret değildi. Bizim ufkumuz maalesef Osmanlıyı anlamaya yetmiyor. Osmanlı hiçbir Selçuklu eserinin karşısına daha büyüğünü ve daha görkemlisini yapmamıştır. Olaya tarihçiler bu mantıkla bakarlar. Osmanlı Anadolu’ya eser vermedi demek ne demek. O zaman yurt sadece Anadolu değildi ki.
Sonra biliyorsunuz “Anadolu Milletler mezarlığıdır”. Anadolu’ya gelen her kavim burada yok olmuştur. Türkler hariç. Osmanlı Devleti bu durumu fark ederek vatan toprağının diğer bir kanadını Balkanlarda meydana getirmiştir. Ama kader yaver gitmedi, milletine ihanet içinde olan okumuş batıcı paşalar, siyasetle uğraşan subaylar yüzünden balkan savaşı ve balkanlar kaybedilmiştir.
Bu konu şimdi bana 1970’leri hatırlattı. Eskiden bize (1970 li yıllarda) “Türk’müsün-Müslüman’mısın” derlerdi sizin söyledikleriniz de buna benziyor. Biz hem Türk hem de Müslüman’ız vesselam. Gerisi ise lafı güzaftır.
Odgurmuş: “Ama Osmanlı sultanlarının hiç birisi ben Türk’üm dememiştir.” Gibi bir düşünce de var.
Ögdülmüş: Tabii ki demezler, o dönemlerde, bu gün manasını bilmeden konuşanlar gibi insanların Türk olmak ya da olmamak diye bir endişeleri yoktu. Her yabancı bilirdi ki bir kişi Müslüman olsa ona hemen “Türk oldu” derlerdi. Bu durum bir maya meselesidir. Maya Osmanlı Devleti, Türk toplumu tarafından çalınmıştır. Ve bu daireye giren herkes Türk olmuştur.
Bir kap düşünün o kaba, inek sütü, keçi sütü, koyun sütü, isterseniz eşek sütü karıştırınız, Çalınan maya ne ise ortaya çıkan yoğurt onun yoğurdudur.. Kendine bu maya şuurunu bulamayanlar, kendilerin başka bir sütün yoğurdu olarak görebilirler. Kaldı ki Deniz Gezmiş ve Apo keferesinin kimliklerinde da Türk yazıyor.
Sözlerimizi “Yahya Kemal Beyatlı’”nı şu veciz tesbiti ile bağlayayım.
“Türk anadan Türk babadan doğmuş olmak yeterli değildir;Türk gibi düşünmek lâzımdır”…
Kenan EROĞLU