Haziran ayına kadar özellikle siyasetçilerin DSÖ’yü eleştirdiği en önemli konu pandemi sürecinde yeterince aktif olamadığı ve pandeminin yönetimini ve konuyu hafife aldıkları üzerine idi.
DSÖ, belki de, kendisine gelen bu eleştirilerin psikolojik refleksi ile, belki siyasilerin yaptığı çıkışların etkisi ile belki de bu olasılıkların hiçbiri olmadan kendisine gelen verilerden çıkardığı sonuçların değerlendirilmesiyle, Haziran ortalarından itibaren strateji değiştirdi. Gelecekle ilgili daha kötümser bir tablo çizmeye başladı.
Önceki söylemlerin aksine bu virüsün çok farklı ve çok tehlikeli bir virüs olduğunu söyledi ve uluslarası birlik çağrısı yaptı, sonra da dünyanın virüs pandemisiyle ilgili henüz en kötü durumla karşılaşmadığı uyarısı yaptı.
*****
Prof. Dr. Temel YILMAZ
Dünya Sağlık Örgütü’nde neler oluyor: Pandemi gerçekten dünyayı bir felakete mi götürüyor?
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus tüm dikkatleri üzerinde toplayan önemli bir isim.
Aynı zamanda pandemi sürecinin en tartışmalı aktörlerinden birisi.
Ghebreyesus, son günlerde beklenmedik bir şekilde çok ilginç açıklamalar yaptı ve herkesi “Dünya virüs pandemisiyle ilgili henüz en kötü durumla karşılaşmadı” diye uyardı.
Başka bir toplantıda “Sizlere dürüst olacağım, dünya bir daha eski normale dönemeyecek” dedi.
Daha sonra da “Belki aşı hiçbir zaman bulunamayacak” diyerek dünyayı bir korku tünelinin içine soktu.
Bunları söyleyen sıradan bir kişi, bir uzman, hatta hatta bir devlet başkanı olsaydı kimse umursamazdı, ama bunu Dünya Sağlık Örgütü’nün en tepesinde olan insan söyleyince durum farklı ve ciddi.
Bu iddiaları tahmin edileceği gibi bilim dünyasını karıştırdı. Yoğun bir tartışma başladı.
Dünya bir felakete doğru mu gidiyor yaksa işin içinde başka hesaplar mı var. Tartışmalar odak noktası tam burada.
Oysa aynı kuruluş kısa bir süre öncesine kadar tam aksine pandemiyi hafife aldığı için yoğun eleştiriler almış ve siyasiler tarafından sorumlu tutulmuştu.
Birdenbire ne değişti.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ’NE ELEŞTİRİLERİN ODAK NOKTASI
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) pandemi öncesinde en saygın kuruluşlardan birisiydi. COVID 19 pandemisi sürecinde çok önemli bir rolü vardı, dünyanın gözü ve kulağı bu kuruluştaydı.
Ama DSÖ icraatlarıyla pandeminin başından itibaren eleştirilerin odak noktası oldu.
İlk eleştiri Wuhan’da salgınının ilk çıkışından çok geç haberdar olduğu, Çin’deki gelişmeleri iyi izleyemediği konusunda geldi.
Olayları anlamak için biraz başa dönmek gerekir.
Çin, 31 Aralık günü Dünya Sağlık Örgütü’ne ülkede olağandışı zatürre vakalarının olduğunu bildirdi. 7 Ocak’ta da virüsün corona ailesinden olduğunu açıkladı ve genetik yapısını tanımladı.
Virüsün özelliklerinin ve genetik yapısının dünyaya bu kadar kısa bir sürede açıklanmasını uzmanlar aslında hastalığın Wuhan’da çok daha erken hatta aylar önce başlamış olacağı şeklinde yorumlandı.
Her ülkede bürosu olan DSÖ bu salgından ancak dünyayla birlikte haberdar oldu.
Virüs, 13 Ocak’ta hem Tayland hem de Japonya’da görüldü. Ardından başka ülkelere yayıldı.
20 Ocak’ta virüsün insandan insana geçtiğine dair Çin Ulusal Sağlık Komisyonu Başkanı Zhong Nanshan bir açıklama yaptı.
23 Ocak’ta Wuhan karantinaya alındı, şehirden çıkışlar yasaklandı, uçuşlar ve tren seferleri durduruldu. Pekin, 25 Ocak’ta başlayacak tüm ülkede yeni yılı etkinliklerini iptal etti.
Tüm bunlara rağmen, aynı gün, 23 Ocak’ta, Dünya Sağlık Örgütü virüsün Çin dışındaki insanlara yayıldığına dair kanıt bulunmadığını belirterek, “uluslararası kamu sağlığı açısından acil durumu oluşturmadığı”na dair açıklama yaptı.
DSÖ PANDEMİ İLANINDA GEÇ KALDI
DSÖ pandemi ilanını öncesi bir tarafa, Çin hükümetinin resmi açıklamasından 3 ay sonra, 11 Mart’ta yaptı.
Eleştirilerin yoğunlaştığı ikinci konu bu oldu.
Pandemi ilan edildiğinde salgın 114 ülkeye yayılmış, 120 binden fazla insanı enfekte etmiş ve 5 bine yakın insan ölmüştü.
Dünyadaki birçok ülkenin sağlık bakanlıkları ancak bu tarihten sonra yani Mart ayının ortalarından itibaren önlem almaya ve stratejilerini değiştirmeye başladı.
Eğer bu karar daha önce alınsaydı, belki de dünyada salgınla mücadelede birçok şey değişebilirdi.
DSÖ, daha henüz salgının başında ve belki de kontrol altına alınabileceği bir dönemde olayın önemini iyi kavrayamadığı ve pandemiyi ilan etmekte geç kaldığı için sorumlu tutuldu.
VİRÜSTEN KORUNMA YOLLARI İLE İLGİLİ TARTIŞMALI AÇIKLAMALAR YAPTI
DSÖ salgının başladığı dönemlerde COVID 19’dan korunmada maskenin koruyucu rolünün çok fazla olmadığını, hasta olmayanların maske takmasına gerek olmadığını açıkladı.
Uzmanların uyarılarına rağmen bu açıklama virüsten korunmada en etkin silahı devre dışı bıraktı.
Bu durumdan en çok etkilenen sağlık ekipleri oldu, COVID’li hasta ile yüz yüze olan sağlık ekiplerine korunma konusunda yeterli lojistik destek sağlanmadı. Salgının başlangıcından sonra en az 6 ay süresince yeterince korunamayan birçok sağlık personeli enfekte oldu, bir bölümü kaybedildi.
Salgının başlangıcından çok uzun bir süre sonra, ancak Haziran ayı başlarında Bu görüşünü değiştirdi, maske konusunda yanıldıklarını söyledi ve hasta olsun olmasın herkesin maske takmasını önerdi
Dünyada birçok ülke sağlık bakanlığı ancak bu açıklamadan sonra sağlık politikalarını değiştirerek sürekli maske kullanmayı gündemine aldı.
DSÖ’YE TEPKİ KİMLERDEN GELDİ
DSÖ’ye ilk tepki ABD Başkanı Trump’tan geldi.
Trump, Dünya Sağlık Örgütü’nün bu salgını iyi yönetemediğini ve Amerika’nın örgüte verdiği ödeneği keseceğini söyledi.
Sonra Başkan Yardımcısı Mike Pence virüsün kaynağının ciddi olarak araştırılması gerektiğini söyledi.
Kısa bir süre sonra Japonya Başbakanı Şenzo Abe’den bir açıklama geldi.
Abe, Japonya’nın DSÖ’nün koronavirüs pandemisi karşısındaki ilk tepkisi ve reaksiyonları hakkında soruşturma yapılması için çağrıda bulunacağını söyledi. “Japonya Avrupa Birliği ile birlikte adil, bağımsız ve kapsamlı bir inceleme yapılmasını önerecek” diyen Abe, teklifin DSÖ Genel Kurulu’nda yapılacağını belirtti.
Japonya Dışişleri Bakanı Toshimitsu Motegi de “Uluslararası toplumda virüsün tam olarak nereden geldiği ve ilk tepki hakkında çok fazla tartışma var” diyerek, “kapsamlı bir soruşturmanım bağımsız bir organ tarafından yapılması çok önemli” ifadelerini kullandı.
Ardından, Başkan Trump, koronavirüs salgını konusunda iyi yönetemediği ve bilgi gizledikleri gerekçesiyle suçladığı Dünya Sağlık Örgütü’ne Amerika tarafından sağlanan fonu durdurduğunu açıkladı.
PANDEMİDE MADALYONUN DİĞER YÜZÜ
Bu gelişmelerin ardından ilginç olaylar olmaya başladı.
DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus ise suçlamaları reddederek virüsü siyasallaştırmama çağrısında bulundu.
ABD dahil hiçbir üye devletten salgına ilişkin herhangi bir bilgi saklamadıkları karşılığını verdi ve ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nden (CDC) 15 uzmanın ocak ayından bu yana DSÖ’de görevlendirildiğini söyledi.
Ghebreyesus, “CDC çalışanlarının bizimle olmasının anlamı, birinci günden itibaren ABD’den bir şey saklamadığımız anlamına geliyor. Yani biz ortada bir hata varsa bu hatalar salgının başından itibaren DSÖ’de görev yapan Amerikalı 15 uzmanın gözlemi altında oldu, Ocak ayından itibaren başka bir deyimle salgının başından bu yana gelişmeler ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) bilgisi dahilindeydi.” diyor.
Bu nedenle bu gelişmeleri CDC Başkanı Dr. Robert Redfiel ve yakın çalıştığı kurum Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü (NIAID) ve Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) nim 1984 yılından beri değişmeyen efsanevi başkanı Anthony Faucinin bilgisi dahilinde olduğu düşünülüyor.
Bu ikili Amerika’da pandemi yönetiminin en başında olan iki kişi ve Trump’ın en yakın ekibinden. Ama bu ikilinin Trump’ın Amerika’da artan hasta sayısını maskelemek için daha az sayıda test yapın önerisine de karşı çıkan ekip olduğu unutulmamalı.
Sonuçta DSÖ’nün stratejilerini etkileyecek birçok dinamik olduğu kesin.
FELAKET SENARYOLARI NE KADAR DOĞRU
Haziran ayına kadar özellikle siyasetçilerin DSÖ’yü eleştirdiği en önemli konu pandemi sürecinde yeterince aktif olamadığı ve pandeminin yönetimini ve konuyu hafife aldıkları üzerine idi.
DSÖ, belki de, kendisine gelen bu eleştirilerin psikolojik refleksi ile, belki siyasilerin yaptığı çıkışların etkisi ile belki de bu olasılıkların hiçbiri olmadan kendisine gelen verilerden çıkardığı sonuçların değerlendirilmesiyle, Haziran ortalarından itibaren strateji değiştirdi. Gelecekle ilgili daha kötümser bir tablo çizmeye başladı.
Önceki söylemlerin aksine bu virüsün çok farklı ve çok tehlikeli bir virüs olduğunu söyledi ve uluslarası birlik çağrısı yaptı, sonra da dünyanın virüs pandemisiyle ilgili henüz en kötü durumla karşılaşmadığı uyarısı yaptı.
Ardından, “Dünya bir daha eski normale dönemeyecek, aşı belki hiçbir zaman bulunamayacak” dedi ve şu ya da bu nedenle dünyayı bir korku tüneline soktu.
Ama sonuçta uzmanlar DSÖ Başkanı’nın felaket senaryolarının doğru çıkma olasılığını zayıf buluyor.
Evet belki dünya bir daha eskisi gibi herkesi iç içe yaşadığı eski normallere dönmeyecek ama dünya virüs salgınına gerek önceden tanı testleriyle, yeni tedavi yöntemleri ile bir daha pandeminin ilk günleri gibi kötü tabloyu yaşamayacak. Dünya pandemiye 6 ay öncesinden çok daha hazır.
Aşıya gelince, RNA virüslerinde aşı yapmak çok daha zor ama ilk haber Rusya’dan geldi sonra sırada İngiltere, Oxford var, kısa bir süre içinde aşı da bulunacak.
Herkes sonbaharda ikinci dalga gelecek mi diye soruyor, hayır sonbaharda başka ilginç olaylar yaşayacağız.
Ve gerçek şu ki Dünya Sağlık Örgütü’nün bu kadar felaket senaryosu çizmesi dünyada birçok fay hatlarının yerinden oynamasına neden olabilir.
Felaket senaryoları en çok salgının kontrol altına alınamadığı Amerika’yı etkileyebilir.
Bu nedenle başkan Trump, Amerika’nın sonbaharda ikinci dalgaya yakalanacağı ve her şeyin daha kötü olacağı senaryolarına şiddetle karşı çıkıyor.
Özetle ilginç olaylar yaşıyoruz.
———————————————————————
Kaynak: