1.VESVESE VE TAKINTIN MI VAR?
(Obsesyon, obsesif kompülsif bozukluk)
Pandemi kaynaklı hastalık ve ölümler, ev hapsi, ekonomik daralma vb. sebeplerle psikolojinin bozulmasıyla, istenmeden gelen ve kişiyi rahatsız eden takıntılardır.
Kişi, içinde bir takım konuları takar da takar, kurar da kurar. Vesveseye boğulur adeta. Bunlar insanda önü alınmaz gibi gözüken yoğun bir sıkıntıya ve kaygıya neden olurlar.
Etkisizleştirmek istedikçe, ya da düşünmemeye çalıştıkça daha çok gelirler… Bu düşüncelerinden dolayı kişi kendini suçlar ve olabilecek olasılıklardan kendini aşırı sorumlu tutar.
“Ben istemiyor olsam, bu düşünceler neden gelsin ki?” diye düşünür ve kendini daha çok suçlar. Bütün olasılıkları tam olarak kontrol etmek ister…
Yarattığı sıkıntı ve kaygıyı gidermek için, saçma davranışlarda bulunur (kompülsiyon). Yani kompülsiyonlar, obsesyonların verdiği sıkıntıyı ve kaygıyı yok etmek içindir.
TAKINTI TAKINTI ÜSTÜNE GELİR…
Bu saçma davranışlar, çok fazla bir zamanını alır… Örneğin ellerinin kirli olduğu düşüncesi gelir aklına, oysa elleri temizdir, saçma bulsa da defalarca ellerini yıkar.
Vesveseler sürer gider: “Kapı açık… Pencere açık… Ocak açık… Ütü prizde…”. İçine bir şüphe düşer, yarı yoldan eve döner ve kontrol eder.
Evde perdeler, halılar, tablolar, danteller vb. her şeyin simetrik ve düzenli olmasını ister. Saatlerce ev ve dolap düzenler.
Tekrarlama, sayı sayma, tabela okuma, biriktirme… Yani takıntılı düşünce ve davranışların sonu gelmez…
Bu saçma düşünceler, kimi zaman dini konularda, ibadet sırasında kişinin aklına gelir. Kimi zaman sevdiklerine zarar vereceği şeklinde, kimi zaman ise cinsel içerikli saçma düşüncelerle uğraşırlar.
Doktor, ilaç, psikiyatrist tedavisi vb. kâr etmeyebilir. Çünkü bu rahatsızlıklar alt beyin kaynaklıdır. Yani, akıl, bilim ve ilaç tedavisinin işlemediği yerdedir.
Ne yapalım? Hekim tedavisine imanımız ile destek verelim.
ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİNE SIĞINALIM
VEKİL: Allah’ın 99 isminden biridir. Güven veren, koruyucu otorite demektir.
Vekil ismi obsesyona harika bir terapidir. Vekil ismini hayatına indiren insan vesveseyi yener. Vekil ve tevekkülü iyi bilen insan takıntı terapiyi yapmış olur.
Vekil, kişinin işini havale ettiği ve ısmarladığı zattır: Güvenilen, dayanılan ve itimat edilen…
Allah’tan başka kimsenin vekil olma yetkisi yoktur, sadece Allah vekil olabilir. Allah’ın vekil olması için, kulun önce tevekkül etmesi şart. Bu bir bakıma vekâlet vermektir.
Allah’ı vekil edinen kimse şu ayeti söyler:
“HASBUNALLAH VE NİĞMEL VEKİL” (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir)
Allah’ı vekil edinmek, her türlü korku ve kaygıdan emin olmaktır.
Allah bana yeter dendiğinde her şey değişir.
“HASBUNALLAH” DEMENİN GÜCÜ
Şeytan, insana korku ve vesvese veren ve korkutarak yıldırandır. Allah’ı vekil edinmek, her türlü korku ve kaygıdan emin olmaktır.
Allah bana yeter dendiğinde her şey değişir.
“Hasbunallah ve Niğmel Vekil”; Bu acziyetin itirafıdır; kulluğun, insan olmanın, Allah’a bağlanmanın, Allah’ın yardımını çağırmanın itirafıdır. Bu Allah’tan imdat dilemedir. Bu Allah’a sığınmaktır. Bu Allah’a güvenmektir.
“Allah bana yeter” dediği andan itibaren Allah’ın yardımını almaya başlamıştır. Yardım alınacağının değil, alındığının garantisidir bu söz.
Ve Allah’ı çok yakınında hissedersin.
İŞTE İKİ TANE DAHA “YAKIN VE DOST” İSİM:
KARÎB (Kuluna çok yakın, yakınlıkta sınır tanımayan Allah’ımız, sana şah damarından daha yakındır ve sana sarılmış vaziyettedir. İster ki sen de ona yakın olup sarılasın; dertlerini O’nunla konuşup, konuşasın, dertleşesin, hatta nazlaşasın)
VELİ (Dost, yakın demektir. Bu isim çift yönlüdür: Allah senin dostun, sen de Allah’ın dostusun. Bil ki; “Dost olarak Allah yeter; yardımcı olarak da Allah yeter (Ayet).” Velisi Allah olana ne gam: “Unutmayın ki Allah’ın dostları, gelecek korkusu duymayacak, geçmişlerinden dolayı hüzünlenmeyecektir (Ayet).”
Ne mutlu sana: Nazlaşacağın bir Rabbin var. Sevinçten, mutluluktan uçsan ya…
DERTLERİNDEN SIĞINACAĞIN “KORUNAĞIN” HAZIR
Bunun için önce tek düşmanımız olan lanetlenmiş şeytandan Allah’a sığınırız. “Euzü Besmele” bunun için var. “İstiaze” sığınmadır. Sözde “sığınırım” demeyelim, özde sığınalım. Euzü Besmele çek, şeytan defolup gitsin.
Felak ve Nass Sureleri ne güzel sığınma yeridir, korunaktır. Bu surelerin ismi sığınma ve korunma sureleridir zaten: MUAVVİZETEYN.
Felak suresinde dört konuda Rabb ismine sığınırız: “Yaratılmış her şeyin, karanlığın, düğümlere üfleyenlerin ve hasetçilerin” şerrinden. Böylece Rabbe sığınmışızdır ve artık hiçbir şerden asla korkmayız.
RABB (Mürebbiyeden gelir: terbiye eden, yetiştiren, kıvamında tutan, sahiplenen, her işe müdahale eden, ilgilenen, kemal yolunu gösteren demektir. Rabb, Âlemlerin doğal öğretmenidir. Terbiye ettiğine donanım ve yazılım yükler. O’nun terbiyesi süreklidir ve tek iyi terbiyedir. Terbiye edilenin bakımını da üstlenir, ihtiyaçlarını giderir, onu denetim ve gözetim altında tutar)
Nass suresinde, insanların içinde vesvese koyanların şerrinden ise, 3 isme sığınmamız istenir: RABB, MELİK, İLAH
MELİK (Eşsiz yönetici, mülkünde mutlak otorite sahibi olan, tek güçlü varlıktır. Melik sadece Allah’tır. Mülkün ve idarenin sahibidir. Zımnen der ki, El Melik olan sadece Allah’tır, insan sakın El Melik olmasın. İnsan kendisini Melik görürse,“ellezi yuvesvisu fi sudurinnas (nas 114:3)” ayetinde olduğu gibi, arkasından vesvese başlar. Kendisini kâinatın kralı zanneder. Tanrı olmadığı halde tanrı gibi davranmaya başlar. Tiranlaşır, firavunlaşır sonunda gaddar bir diktatör olur.”
İLAH (Ulûhiyetin kaynağı, Mabud, ibadete layık olan Tanrı demektir. “Allahu İlahun: Allah ilah olandır (Nisa 4/171)”. “Başka hiçbir İlah yoktur, sadece o İlah vardır (Maide 5/73)”. Şirk; ilah olmayan bir şeye ilahlık yakıştırmaktır. Müşrikin yaptığı “sanal ilah” icat etmektir. Ancak, Kur’an’ın hiç bir yerinde dua olarak bu isim “İlahi”, “İlahena” şeklinde gelmez. Böyle durumlarda Rabb ismi kullanılır.)
Nass suresindeki Hannastan sığınma budur. Hannas, içimize vesvese koyan sinsi ve silik düşmandır.
Obsesyon (vesvese) kaynağının kimler olduğu Nass suresinde Rabbimiz tarafından verilmiştir: CİNLER VE İNSANLAR…
Ama biz Allah’a inanırız; “Geçmişten hüzün, gelecekten kaygı duymayız.”
Elhamdülillah…
Prof.Dr. Orhan ARSLAN