YATALAK HASTA MISINIZ?
Bazen insan çaresiz derde düşer. Beklenmedik bir zamanda ummadığı hastalığa yakalanır. Yatağa mahkûm olur. Üstelik hastalığından dolayı en yakınları bile ondan kaçarlar. Küçük bir odada, yatağa bağlı günlerce kalabilir.
Corona bu duruma tipik bir örnek olabilir.
Yeryüzünün bütün eczaneleri aranmış ve ilaç bulunamamıştır. Bütün hekimler denenmiş ve çözüm görülmemiştir. Koca hastaneler emrinizdedir, ama maalesef çaresizdirler.
Bir yatak, bir sen ve dayanılmaz ağrılar, acılar…
Bu durumda bir tek hekim vardır: Allah.
O, aşağıdaki isim ve nitelikleriyle senin hastalığınızda hep yanında olacaktır. Araya kimseyi koymadan, aracısız, kendisiyle bizzat ilişkiye geçmeni ve ilk adımı senin atmanı beklemektedir.
İşte 99 İsmin hastalıkla ilgili hatırlaman gereken bazıları:
RAHMAN (Rahmetin sonsuz kaynağı, özünde merhametli olan. Rahmeti kendisine yazan, farz kılan, borç kılan, Rahmeti her şeyi kuşatan… Rahmanın rahmetine nail olmak için hiçbir şart olmayan, Rahmanın rahmetinin dışında kimse bulunmayan… “Allah kimdir?” Sorusunun cevabı olarak: “Allah Rahmandır” diyen. Kartvizitindeki iki esmadan biri olan Rahman’ımız, bütün bu özellikleriyle seni yalnız bırakmayacaktır).
RAHİM (İşinde merhametli olan, Rahmetinden asla umut kesilmeyen, rahmetmeyi bir kez değil her hal ve şartta sürekli yapan, merhameti kendisini eyleme götüren kimse olarak Rahim Allah’ımız, seni öylece kuşatacaktır. Hiç ama hiç endişe etme, her daim Rahim’in şefkatli kollarındasın).
KERİM (Keremi çok olan, erdemin eşsiz kaynağı, ikramında sınır tanımayan, bütün tıbbi ve psikolojik tedavi imkânlarının sahibi, bütün ilaç, aşıların maliki, bunları sana cömertçe ve zarafetle ikram eden, seni sağaltan, iyileştiren, dertlerin çaresi ve dermanı olan Allah’ı hep yanında hisseder misin?).
O bil kuvve (potansiyel) Kerim değildir, bilfiil Kerim’dir, aktif Kerim’dir.
VEDUD (Kulunu çok seven, kendisinin de çok sevilmesini isteyen ve bekleyendir. O seni hasta halinle bütün sevgisiyle sınırsızca sevecektir).
Allah, sevgi demektir. Vedud hem zatını sever, hem mahlûkatını sever; sevmek için sebebe ihtiyaç duyulmaz. O seni zaten seviyordur.
Allah’ı seven, O’nun fiillerini sever: Allah’tan ne gelirse sever. Allah’ın vermesi kadar, almasını da sever. Yaşama (yuhyi) ve ölüme (yumit) aynı şekilde hürmet gösterir. İzzetine (tuizzu) de, zilletine de (tuzillu) Eyvallah der.
Esmasını sever: Esması; cemal tecellileri ile kişiyi Davut ve Süleyman gibi sultan eder. Celal tecellileri ile Zekeriya ve Yahya gibi kurban eder. İkisine de “Lebbeyk ya Rab” denir. Bilir ki, O, “Zülcelali vel İkram”dır; Celalinde de ikram sahibidir.
Allah’ı seven, Allah’ın zatını sever: Zatını sevme kemaline ulaşan kul, artık fiiline bakmaz. O Allah’ı verdiği için değil, Allah olduğu için sever.
Kul Allah’a olan sevgisini şöyle özetler: “İlahi ente maksudi ve rızake matlubi”: (Allah’ım maksadım sensin ve talebim rızandır).
Allah’ı seven kul, sevgisini 3 şekilde belli eder:
– 1. Sever, sevdiğinden ister: Kulun Allah’a olan duası budur.
– 2. Sever, sevdiğini ister: Herkes Allah’tan isterken, o Allah’ı ister.
– 3. Sever, sevdiğinin iradesine kendisini teslim eder: O’ndan ne gelirse hoş.
HAYIR (Allah Hayır’dır. Yaptığı her şey hayır olan Allah’ımız, vuku bulan her bir durumu kesinlikle senin hayrına oluşturmaktadır. Bir şey varsa hayırdır. Bil ki, hastalığın da hayırdır. Hayrı ve şerri, kendi beğenine göre belirleme! Aksine kendi beğenini hayra göre belirle. Çünkü Allah hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Hayır ırmağı Allah’tan çağıldar. O ırmaktan içmek istiyorsan, Allah’a sırtını dönme).
HAFİ (En hassas biçimde seninle ilgilenen, hasatlığının her safhasını bilerek sonuna kadar izleyen, takip eden ve sevgiyle ihtimam gösteren Allah seninle. İdrak eder misin lütfen? O’nun eli, gözü, rahmeti, şefkati, şifası her zaman ve her durumda seninledir. Ve o senden asla senden ayrılmayacaktır).
MUCİB (Dualara icabet eden, çağrılara benzersiz cevap veren dileyeni/dilediğini arzusuna ulaştıran, hastalara özel ilgilenen Allah’ımız, bütün dualarına icabet edecektir. Haydi, fiili duaya başla…).
(Mucib Allah’a dua ile davet yapılmış, ancak icabet vuku bulmamışsa: Ya dua ile davet eden, davetinde samimi değildir. Yahut kime dua ettiğinin farkında değildir. Ya da, ne istediğinin farkında değildir. Veya elinden geleni yapmamıştır. Allahtan aldıklarımızın en hayırlısı, bizim istediklerimiz değil, Allah’ın bizim için istedikleridir. Hz. Ali’ye; “Ben O’nun Allah olduğunu, her istediğimi vermemesinden anladım” dedirten de budur).
NASİR (Yardım edip destekleyen Allah’ımız, bütün imkânlarını seferber etmiş, her neye ihtiyacın varsa ve her an sana yardım için beklemededir. O zafer garantili yardım yapar. Allah kime yardım eder. Dilediğine keyfi mi yardım eder? Asla. Allah elinden geleni yapana, emek verene, mücadele edene yardım yapar. Yardımı hak etmenin şartı: Bittim deyinceye kadar mücadeleye devam etmektir. Öyleyse sen de bırakma hastalığınla mücadeleyi).
MUSTEAN (Yardımın kaynağı, yardım edici, kullarının “yardım” seslerini duyan. Fatiha 4’de “Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım isteriz” ayetindeki isim bu işte. “İstainu bis sabrı ves salah”: “Savaşarak direnin ve dik durarak yardım isteyin” ayeti de bunu vurgular.).
Allah Mustean ise, kullarını kendisinden istemeye tahrik eder. Çünkü o, en çok istenilen olmayı zatına hasretmiştir. Kulların o’ndan istemesi, kulluğun edebinden ve şanındandır. Kullar kendinden istenince, Mustean Allah istenmeyince kızar. Allah’ın Mustean oluşunu bilmek, bizzat Allah’ın yardımına nail olma demektir. İstediğimizin bize verilmesi, fazladan bir yardım olacaktır. Mustean senin içindeki yardımcın, senin her halini biliyor ve gerekli yardımları yapmak için adeta nöbet tutuyor. Haydi, iste hep iste. Sadece O’ndan iste. Verecek.).
SELAM (Sana Allah’tan Selam var. Selam; esenlik, barış, huzur, güven, mutluluk ve kurtuluşun başından aşağı akıyor da akıyor olmasıdır. Ayrıca, “Selamun Kavlen Min Rabbi Rahim” demektedir (Şefkatli, merhametli Rabbinden Selam). Sana düşen, “Aleykümselam Allah’ım” demektir. Ve de “Âlemlerin Rabbi olan Allah’ım. Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyorum” diye mukabele etmektir).
HASTALIĞINDA EYYUB PEYGAMBERİ ÖRNEK AL
Hz. Eyyub’un kıssası, “Savaşarak sabretmek, Hak Etmektir”in ifadesidir.
Rabbimiz ne güzel örnek veriyor:
“Ve kulumuz Eyyub’u da hatırla: Hani o Rabbine: “Rabbim! Şeytan bana tarifsiz bir bezginlik ve terk edilmişlik hissi vermektedir” diye yakarmıştı. Biz de “Ayağını yere vur; bak işte (şurada), hem yıkanılacak hem de içilecek soğuk bir su var” demiştik (Sâd 38:41-42)”
Eyyûb peygamber, sabrın Kur’an’daki timsalidir. Sabır; kuş gibi oturup beklemek değil; savaşarak, dik durarak direnmektir.
Cesaret, herkesin korktuğu zamanda Donkişotluk yapman değildir. Cesaret, herkes gibi sen de korktuğun halde, yapman gerekenden asla vazgeçmemendir. Korksan da, işini yapmayı sürdürmendir.
Ne diyor Hz. Eyyub: “Şeytan bana tarifsiz bir bezginlik ve terk edilmişlik hissi verdi”. Bu bir itiraftır. Ama edebe bakınız; “bezdim”, “bittim”, “burama dayandı”, “bıktım artık”, “yetti gayrı” demiyor. Bunları hissediyor fakat bu hissin şeytani bir dürtü olduğunu biliyor ve itiraf ediyor. Eğer bir hissi kendinizle aynılaştırırsanız, ona karşı mücadele edemezsiniz.
Yapmanız gereken, önce onun size ait bir şey değil, size tebelleş olmuş bir araz olduğunu bilmenizdir. Ancak ondan sonra, o iç dürtüye karşı mücadelede başarı kazanabilirsiniz. Ancak o zaman dizinize derman gelir.
Eyyub’un yapması gereken talimat belli: “Ayağını yere vur”. Yani “düş yola”, “Davran bakalım”. Zımnen: “Yan gelip yatma da giy demir çarığı ayağına, al eline demir asayı, ara derdinin dermanını; bak gör, mutlaka bulacaksın! Çünkü Allah’ın yasası bu!
Eyüp hastalıktan şikâyet etmedi, hastalığın kendisini yıldırmasından şikâyet etti.
EYÜP KISSASININ KAHRAMANI SENSİN.
O AYETLER SENİ ANLATIYOR.
Eyyûb kıssası acıyı, belayı, hastalığı yönetmeyi öğretir.
Hastalığın seni yönetmesine izin verme. Hastalığı kendine amir yapma. Hastalık emredip, sen onun emrini yapar durumuna düşme.
Hastalığını şımartma. Yoksa gitmez.
Sen emret, hastalık yapsın. Hastalığı yönet ki, Allah’ın Kayyum ismi sende tecelli etsin.
Gitmiyor mu?
Eyvallah. Hoş geldi sefa geldi.
Nasıl olsa ölmeyeceksin; Rabbimize misafir gideceksin.
Güle oynaya kavuş Rabbine…