Cahit Armağan DİLEK
ABD Başkanı Obama’nın Eylül 2014 başında açıkladığı IŞİD stratejisine karşı cevap veren IŞİD terör örgütünün sözcüsü Abu Muhammad alAdnani “Ey Haçlılar, İslam Devleti tehdidini gördünüz fakat bunun ilacının ne olacağının farkında değilsiniz, ilacını bulamayacaksınız çünkü ilacı yok. Eğer onunla savaşırsanız daha da kuvvetlenecek ve sertleşecek. Eğer uğraşmaz serbest bırakırsanız büyüyecek ve yayılacak. Ey Haçlılar, isterseniz kuvvetlerinizi harekete geçirin. Gök gürültüsü gibi gürleyin, kimi isterseniz tehdit edin, kendinizi hazırlayın, askerlerinizi silahlandırın, bizi vurun, öldürün, imha edin. Bu size hiç yaramayacak. Sonuçta siz mağlup olacaksınız.” şeklinde konuşmuştu.
Gerçekten de ABD liderliğindeki koalisyon kuvvetlerini harekete geçirdi, IŞİD’e yönelik saldırılarına başladı. Ama IŞİD sorunun nasıl çözüleceği konusunda tam bir mutabakat yok. Çünkü işin içindeki tüm aktörler IŞİD krizini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme ve çıkar sağlamayı tercih etmiş gözüküyor. Nitekim IŞİD’i yenip dağıtmak için bir araya gelen ABD liderliğindeki koalisyon uygulamada “bölünmüşlük” görüntüsü veriyor. Bir kısmı hem Irak ve hem Suriye’de operasyon yaparken bir kısmı sadece Irak’ta operasyona katılmayı uygun görmekte, diğer kısmı lojistik, siyasi destek noktasında kalmaktadır. Son haftalarda ise Suriye’de operasyon yapan ülke olarak pratikte sadece ABD kaldı.
Türkiye 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen IŞİD saldırısı sonrasında “Suriye’de var olduğunu” gösteren bazı operasyonlara iştirak etti. Batı ülkeleri arasında ABD ve Türkiye’nin pozisyonuna en yakın ülke Fransa idi. Diğer taraftan Rusya’nın 30 Eylül’den itibaren fiilen askeri operasyonlara başlamasıyla Suriye’de kartlar yeniden karılmış, ABD IŞİD’den ziyade Rusya’ya karşı bir askeri konuşlanmaya ağırlık vermiş, bunun yanında da özellikle Suriye’de fiilen yanında yer alacak / destek verecek ortakların sayısını artırma arayışına girmişti. Washington Türkiye’yi İncirlik Mutabakatı süreciyle bu ortaklığa katmayı başardı. Suruç ve Ankara saldırıları da bunun gerçekleşmesini tetikleyen çok önemli etkenler oldu.
İşte böyle bir ortamda dünyadaki en yaygın batıl inançlarından biri olan “13. Cuma”nın yaşandığı bir gün (13 Kasım) de Fransa’da 2. Dünya Savaşından sonraki en kanlı terör saldırısı gerçekleşti. Böylece IŞİD müthiş bir algı yönetimiyle Batı dünyasında bu batıl inancın daha da kuvvetlenmesine de neden olurken aynı zamanda Fransa’yı da kendisine karşı savaş ilan etmeyi başardı. IŞİD terör örgütü yaptığı açıklamayla saldırıyı üstlendi. IŞİD’in bu komplike ve koordineli saldırıyı Avrupa’nın göbeğinde gerçekleştirebilmiş olması ve benzerlerini de gerçekleştireceğine yönelik söylemleri Batı dünyasının önünde en büyük tehditlerden biri olarak bir kez daha öne çıkmıştır. IŞİD şimdi Moskova, Londra, Roma ve Vaşington’da da saldırılar yapmakla tehdit etmektedir. Anlaşılan o ki IŞİD hem ülkeleri Suriye ve Irak’taki bataklığa girmeye zorlamakta hem de savaşı bizzat bu ülkelerin topraklarına da yaymaktadır.
Bunda da başarılı olmaktadır. Bütün bu gelişmeler bu tehdidin sadece Batı ile değil doğu yani Asya ülkelerinin de tehdit altında olduğunu göstermektedir.
Diğer taraftan Paris’teki saldırı sonrası Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın bunu bir savaş ilanı olarak gördüklerini ve karşı savaş ilan ettiklerini, hem içeride hem dışarıda IŞİD’e karşı acımasız davranacaklarını açıklaması bu yazının giriş bölümündeki IŞİD açıklamasının ve öngörüsünün de gerçekleşmekte olduğunu gösteriyor. Ayrıca Fransa muhtemelen ağırlıklı olarak Suriye’de daha fazla ABD’nin yanında yer alarak yoğun bir askeri operasyon faaliyetine girişecektir. Böylece ABD’nin eli de Rusya’ya karşı da kuvvetlenmiş olacaktır.
Fransa’nın hem Suriye’de hem de Fransa içinde girişeceği operasyonlara, aldıkları tedbirlere baktıkça Türkiye’nin PKK terör örgütüne karşı yürüttüğü operasyonlara yönelik eleştirilerinin de Fransa ve onun gibi diğer Batılı ülkelerin iki yüzlüğünü nasıl ortaya koyduğunu da hep birlikte göreceğiz. Bu Türkiye açısından dikkatle izlenmesi ve gerektiğinde söz konusu ülkelerin önüne konabilecek örneklerin tespit edilmesi açısından önemlidir. Ayrıca Türkiye Fransa’nın özellikle PKK terör örgütünün Avrupa’daki elemanlarına kucak açan tavrını ve bölgemizde “Kürtlerin haklarını savunuyoruz” algısıyla PKK terör örgütüne yönelik koruyucu tavrını da sürekli gündemde tutma fırsatı yakalamıştır. Bunun yanında Türkiye, hem iç hem de dış medyada sürekli gündeme gelen Türkiye’nin Esad’a karşı savaşan sözde ılımlı muhaliflere yönelik desteğini varsa kesmeli ve bunu açıklıkla ortaya koymalıdır.
Paris’teki son saldırı Türkiye açısından ders alınması gereken mesajlarla doludur.Fransa’yı bütün ağırlığıyla IŞİD’le savaşın merkezine ve Suriye’ye çekebilecek etkide Fransa’da böyle kapsamlı bir saldırı gerçekleştiren IŞİD’in belki de daha büyük saldırıları Türkiye’de gerçekleştirmesi büyük ihtimaldir. Her ne kadar Suruç ve Ankara saldırısıyla Türkiye IŞİD’e karşı koalisyonda fiilen yer almışsa da bu henüz ABD ve diğer batılı ülkelerin istediği seviyede değildir. Ayrıca buna rağmen bile IŞİD Türkiye’yi hedef listesine koymuştur. Tabi bu aşamada dikkat çekilmesi gereken husus IŞİD’in Irak ve Suriye dışında dünya genelinde yaptığı saldırıları üstlenmişken Suruç ve Ankara saldırılarını üstlenmemesidir. Dolayısıyla eğer bu saldırılar gerçekten de IŞİD’in değil ama IŞİD’li teröristler kullanılarak yapılmış bir saldırıysa IŞİD’in Türkiye’de gerçekten kendisinin yapacağı ve üstleneceği büyük bir saldırı ihtimali de yukarıda belirttiğim hususlar nedeniyle giderek artmaktadır.
Fransa’nın da ABD koalisyonunda fiilen daha fazla ve etkin yer almasıyla Suriye’de IŞİD’e karşı hava operasyonlarının yoğunlaşmasını (şuanda sanki temsili seviye operasyonlar icra etmektedir) beklemeliyiz. Bu durumda ayrıca Fransız savaş uçaklarının ve askerlerinin de ABD ile birlikte Türk askeri üslerine konuşlanması gerçekleşebilecektir. Bütün bunların yanında özellikle Suriye’de IŞİD’in başkenti Rakka’ya yönelik bir kara harekatı zaten gündeme girmişti ama Paris saldırısı sonrası bu konunun daha çok konuşulacak gibi gözüküyor. Peki ama bu kara harekatını kim yapacak?
Türk kamuoyunda “Türkiye’yi Suriye’ye sokacaklar” gibi bir tartışma yürümektedir. Ama bu gerçekleşebilir mi? İşte Türkiye açısından diğer tehlikeli gelişme Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı artan hava operasyonlarıyla birlikte IŞİD’in kovulacağı yerleri kontrol altına alacak güçler konusudur. IŞİD’in terk edeceği bölgeleri aralarında Türkiye’nin de olacağı koalisyon ülkelerinin askerleri mi yoksa yerel güçler mi yoksa ikisinin birleşimi mi? Bölgeyle ilgili daha önce yazdığım makaleler ve yorumlarda da belirttiğim gibi Türkiye’nin karadan sınırlarının ötesine geçmesine hiçbir aktörün izin vermesi mümkün değildir. Bu durumda Irak ve Suriye’de Peşmerge ve PKK/PYD’nin “paylaşılamayan müttefik” olarak ortaya çıkacaktır.
İşte, IŞİD’le savaşın bu kadar kızıştığı ve bir “kara harekatı”nın yapılmasının konuşulduğu bir ortamda ise Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadele ediyor gözüken ve ABD koalisyonun kara gücü olarak kabul edilen PKK/PYD’ye yönelik artacak askeri ve siyasi desteğin önüne geçmesi konjonktür gereği maalesef mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda hatta Türkiye’nin PKK ile mücadelesini müzakereye dönüştürmesi ve IŞİD’e tam şekilde odaklanması gerçekleşecektir. Olaylar Türkiye’yi PKK terör örgütünü tehdit listesinden çıkarmaya, IŞİD’i bir numaralı tehdit olarak ele almaya zorlamak üzere gelişmektedir.
Bütün bu gelişmeler ve son Paris saldırısı IŞİD’in ne olduğu, nasıl mağlup edilebileceği, bitirsek mi sadece zarar mı versek konularında koalisyonun fikir birliğinde olmadığını, buna mukabil IŞİD’in fikirlerini ve eylemlerini destekleyen hatta ona biat etmek isteyenlerin sayısının arttığını görmekteyiz.
Hal böyle olunca da nihai hedefleri farklı ve senaryoları birbirine girmiş oyun içinde oyun oynandığını söylemeliyiz. Suriye’de iki ayrı kutbu oluşturan Rusya ve ABD’nin IŞİD üzerinden birbirleriyle gizli bir savaşa tutuştuğunu söylemeliyiz. Rusya, IŞİD’in ABD ve müttefiklerine yönelik saldırılarına ABD ve ortakları da IŞİD’İn Rusya’ya yönelik saldırılarına (Rus uçağının düşürülmesi gibi) yönelik içten içe yaşadıkları bir memnuniyet havası yansıtmaktadır. Bu hem gizli ittifaktan hem de gizli savaştan en çok zarar gören ülke (Suriye ve Irak haricinde) Türkiye olmaktadır.
Türkiye bu kirli senaryoyu çok iyi okuyarak;(1) Batı ülkelerinin stratejisi doğrultusunda IŞİD’le
mücadeleye odaklanacağım diyerek PKK terör örgütüyle mücadeleden vazgeçmemeli, bununla birlikte Türkiye’deki IŞİD örgütlenmesini deşifre ederek bertaraf etmek ve muhtemel saldırı girişimlerini boşa çıkarmak üzere tavizsiz ve kararlı bir mücadele yürütmeli, gerekirse Suriye kuzeyindeki IŞİD hedefleri de (Türkiye’de saldırı gerçekleştirmesi halinde uluslararası hukuk-sıcak takip kapsamında) vurulmalı, (2)
Hiçbir uluslararası meşruiyeti olamayan Suriye’deki IŞİD’e karşı operasyonlarda özellikle bir kara operasyonunda yer almamalı, buna mukabil Suriye kuzeyinde PKK için artık bir güvenli bölgeye dönüşen PKK/PYD bölgesindeki PKK’lı teröristlere karşı Irak kuzeyindeki hedeflerle birlikte aralıksız sınır ötesi operasyonlar (hava/kara) yapmalı, (3) Türk askeri üslerindeki ABD hava kuvvetleri yığınaklanmasının ve önümüzdeki günlerde gelebilecek yabancı kara kuvvetlerinin maksadının IŞİD olmadığını ve olmayacağını bir an önce görerek buna yol açan İncirlik Mutabaktı uygulamasını derhal sonlandırmalıdır.
Ve son söz “IŞİD’le mücadele ediyoruz” diyerek şimdilik kendilerine zarar vermediklerini düşündükleri başka terör örgütlerini koruma altına alan ülkelere: Fransa gibi siz de bu tür acılar yaşamak istemiyorsanız, iyi kötü terörist, benim senin teröristin, özgürlük yanlısı savaş yanlısı terörist, dinci laik terörist, yerel terör örgütü bölgesel/küresel terör örgütü ayırımı yapmadan tüm terör örgütlerine karşı aynı yaklaşım sergilenmesi gerektiğini artık anlayın. Putin’in dediği gibi “Cebinizde akrep taşırsanız bir gün gelir akrep sizi de sokar. Teröristler gelip sizi bulmadan siz gidip onları ilerinde bulup yok etmelisiniz ve bunu tam bir işbirliğiyle yapmalısınız”.
Kaynak:
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/milliguvenlikvedispolitikaarastirmalarimerkezi/
2015/11/16/8336/paristeisidsaldirisiveturkiyeyibekleyenbuyuktehdit