Ayşe SAMİHA
Birinci Balkan Savaşı sırasında, 1912-1913, uçan bir şarapnel, patlayan bombalar ve savaşın tüm mekanik sesleri Filippo Tomasso Marinetti’nin kaleminden Milano’da “sesler” kitabı olarak şekil alırken yankıları Londra ve Paris’ten duyulur, bolca alkışlanır. Bu sesler ile İtalyan fütürismi doğmuştur.
“TARA-TATA seslerinden çıkan kokuyu duymak ne büyük mutluluktu! tokalar altındaki hızla çığlık atan makineli tüfeklerin PIC-PAC-PUM-TUMB, PIC-PAC-PUM-TUMB.
Bu ses orkestrasının dibinden aşağı Sular sıçratan sting vagonları FLIC FLAC ZING ZING SCIACK SCIACK ileri nititi iiiiii …
3 Bulgar tabur yürüyor
CROOOC-CRAAC- CROOOC-CRAAC
Vampirler ve vampirler
Vampir, vampir, vampir, vampir,
(Güçlü bir ışık ve duman!)
Şükrü Paşa bu dumanın arkasında
Kale ile Türkçe, Almanca olarak iletişim kuruyor!
Alo! İbrahim! Rudolf! Onu geri götürdü!
Bizim târihimiz san’ât eserleri ve edebiyat için çok zengin örneklerle dolu bir derya! Türk’ün acısı ve ağıt yaktığı günleri dahî bir zaman gelmiş başkalarına ilham olmuş.
Meş’um Balkan savaşları buna canlı bir örnek. Türk’ün tarihine felâket olarak kaydolan Balkan Savaşları bizim eserlerimizde trajedi ve ağıtlar olarak yer almış, Rumeli Türkleri’ne yürek yakan nâmeler olarak nakşolunmuştur.
Edebî türlerden pek çok roman, hikâye, tiyatro eseri, anı ve şiirde bu trajedinin ağıtlarını bugün de o acıyı hissederek okuruz.
Türk edebî metinlerinde Türk kalemleri tarafından “ağıt” olarak aktarılan bu acı günler Filippo Tomaso Marinetti’nin “fütürist manifesto” sunun doğumuna yol açmıştır.
Fütürist Manifesto, bir savaş propagandası değildir, okuyucuyu entelektüel, görsel ve sözlü olarak duyusal deneyime davet eder. 1912-1913 Türk-Bulgar savaşını okuyucuya simultane yaşatma çabasıdır.
Fütürizm; sözlerin dizilip cümle olmasından ziyade seslerin etkili biçimde kullanılması, teknik dizimi ve ifâde özgürlüğü ve tüm bunların bir lirizm içinde olmasıdır. Marinetti söz dizimi ile entelektüel ve akademik jargonu reddeder ve açıkça avangart şiire kapılarını açar. Bir bakıma Fütürizm edebiyatın teknik manifestosudur.
Seslerden; onomatopoeia’dan ortaya çıkar şiir. Typoloji; seslerin dizgisi de önemlidir fütürist şiirde. Tıpkı yazıların farklı boyutlarda yazılması gibi… Seslerin özgürce dağılımı soyut bir resim gibi şekil alır fütürist satırlarda…
İtalyan Fütürist Marinetti’nin kitabı “Adrianopoli 1912” Milan’da basıldığında L’Intransigeant’da muhabir idi ve meşhûr şiiri Zang Tumb Tumb’da Edirne’nin Bulgarlarca işgalinde şâhit olduklarını “seslerle”anlattı.
Bu çalışma Avrupa edebiyat çevrelerinde hayranlık ve alkışlarla karşılandı. Türk’ün acısı Balkan Savaşları, Edirne’nin düşüşü Marinetti’ye başarı sağlamıştı. Diğer bir deyişle Edirne’nin düşüşü Avrupa’nın alkışları arasında fütürizmin çıkışı oldu.
Marinetti meş’ûm kuşatmanın savaş muhabiri olarak şâhididir. Türk Edirne’nin Bulgarlarca kuşatılmasının sesleri 1912 yılında Filippo Tomaso Marinetti’nin “sound poem” şiirinde, Edirne’de yankılanan pek çok bomba, silâh, lokomotif sesleri, telgraf tıkırtılarının sesleri bolca ve cömertçe kullanılır. Böylece sesler ile ön plana çıkan “Fütürizm”in İtalyan öncüsü olur.
Edirne’nin düşüşü Marinetti’yi Zang Tumb Tuuum şiiriyle meşhur eder. Bulgarların Edirne’yi işgalini anlatan sözlerin dağılımı Avrupa Edebiyat çevrelerince şâirâne bulunur, hatta şâheser olarak kabul edilir. Şiiri, sözcüklerin özgürce kullanıldığı, sınır tanımadığı bir “parole in liberta”dır.
Marinetti savaşın izlenimlerini şiirsel imgelerle patlama ve silâh seslerini de ekleyerek betimlediği yaratıcı bir tipografi, yeni bir dizgi üzerine kurmuştur. O günün şiirine yeni yeni hâkim olan bu yeni biçim (form) yansıttığı sesler ile dinamik ve onomatopoetik özellikleri de kapsar.
Savaşın seslerini tüm ihtişâmı ile yansıtmak isteyen Marinetti, yeni yazım biçimleri ile grafik ayarları ve kelimelerin farklı boyutlarla (fontlarla) yazılması suretiyle etkisini arttırır ve bu gelişmeler müteakip yıllarda Fütürizm’in ayrılmaz parçası olur.
Ve Edirne düşer… Bulgarlar’ın eline geçer… Marinetti de savaş gözlemleri ve seslerden oluşan şiiri ile Avrupa’da meşhûr olur.
Zang Tumb Tumb’da tüm bu biçimsel yenilikler, savaşın kaosu ve gürültüsüyle bütünleşerek farklı ruh halleri ve hızları ile okuyucuya aktarılır. Bütün bu gelişmeler Londra, Paris, Berlin ve Roma’daki edebiyat çevrelerince ilgi ile takip edilir, nutukları tutulmuş, âdeta büyülenmişlerdir. Savaşın seslerini içeren genişletilmiş bir “ses şiiri” dir Zang Tumb Tumb.
Edirne’nin kuşatılması şiiri Avrupalı için edebiyat âbidesi gibi görülür ve kelimeler arasındaki telegrafik etkileşim, renkler, heyecan ifâdeleri, yönler, lokomotiflerin acı sirenleri, silâhların rat-a-tat-tat ları ve telgrafların tıkır tıkır geliş gidişleri hep birlikte savaşın, aynı zamanda şiirin bir parçasıdır. Savaş, sesler ve bu seslerin ekosundan ibarettir. Ancak nazarı dikkatlerimize takılan bir husus vardır; bu seslere insanların feryatları, acıları hiç karışmaz. Sanki insanlar yok gibidir, hatta hiç bahsi bile geçmez insanların.
Edebî eserler resmî birer belge olarak kabul edilmeseler de insanı ve olayları doğal yönleriyle yakaladığı için oldukça etkilidirler. Karl Marx Fransız tarihini öğrenmek isteyenlere Fransız tarihçilerini değil, Fransız romancılarını tavsiye ederken, edebiyatın tarihe tanıklığının, en az tarih bilimi kadar, hattâ ondan bile değerli olabileceğini ifade eder. Marinetti, “Adrianople 1912” adlı çalışmasında savaş seslerini aktarmak ve fütürizmi yakalamış olmanın sarhoşluğu içerisinde iken Türk kalemleri de bu esnada savaşa dâir kelâmlar etmektedirler. Kayıtlarımıza göre 1912-14 yılları arasında Balkan Harbi’ne dâir 208 şiir yazılmıştır. Fakat Marinetti’nin “Zang tumb Tuuum” unun mekanik seslerinin aksine bizimkisi insan yüreğinden yükselen “feryat” sesleridir.
1912-14 yılları arasında İstanbul’da çıkan gazete ve dergilerde en çok şiir türünde edebî eserler verildiği görülür. Savaşın sıcak günlerinde dile gelen bu şiirlerde Türk-Osmanlı kahramanlığına vurgu yapılır. Eski Türk tarihiyle ilgili şiirler dönemin Türkçü dergilerinde yayımlanır.
“Turan’ın ey muzaffer, dehşetli pehlevanı
Serhadde bak açıldı bir mertlik imtihanı
Saldır, velev ki ateş olsun önünde düşman
Göster ne yıldırımdır, Osmanlı kahramanı
Gazi veya şehitlik Osmanlıya Hüdâ’nın
Bize ezelden olmuş bir şanlı armağanı.”
(Alemdar, 8 T. Evvel/Ekim 1912)
Edirne’nin düşmesi, Türk Askeri’nin geri çekilmesi ile ilk şiirlerdeki Osmanlı vurgusu ilerleyen günlerde pek çok şiirde “Türk” vurgusunu ön plana çıkarır.
Feyzullah Sâcid, Rumeli insanının üzüntüsünü bir Türk çocuğunun gözlerinde şöyle dile getirir:
“Masum kuzum. Müstakbelin yıldızı mı gözlerin?
O saf bakış milletin ruhu mudur, parıldar?
Onda, fakat bilinmez bir kırıklık var, keder var
Türk kovuldu, Rumeli’den… bu mu yavrum kederin?
”Rumeli’den Türk kovuldu! Dedim! Ruhun eridi,
Damla, damla zehir oldu, gözlerine toplandı
Parça parça ateş sanki yüreğine bağlandı:
Sen ağlama… ağlayayım, haykırayım ben şimdi!”
(Halka Doğru, 10 Temmuz, 1913)
Rumeli ve kaybettiklerimiz deyince Yahyâ Kemâl’i anmadan geçmek olmaz. Şair kaybedilenler ve Türk ordusunun geri çekilmesine üzülüyor, üzülüyor;
“Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.”
Kumonova’da Sırplarca esir alınan Türk kumandanı Fuad Bey-1912
Vatan ve îman şairimiz Mehmet Âkif de Balkan Savaşlarındaki yenilgiden mütemadiyen hüzünlüdür;
“İlâhî, altı yüz bin Müslüman birden boğazlandı…
Yanan can, yırtılan ismet, akan seller bütün kandı
Ne masum ihtiyarlar süngüler altında kıvrandı!
Şu küllenmiş yığınlar hep birer insan, birer candı.”
(Sebilü’r-Reşat, 27 K. Evvel/Aralık 1912)
Birinci Balkan Savaşı-Edirne’nin düşmesi-Bulgarlar Selimiye Camiinde.
Acılara, ağıtlara ek olarak sosyal bir gerçek olan Balkan Savaşları sırasında yaşanan göçler de şiirlere yansımıştır. Göç konusunu şiirleştiren Florinalı Nazım yol boyunca geçen göçmenlerin perişanlığını şöyle tasvir eder:
“Kimdir?… Bu geçenler.. mütezellil, mütevekkil!…
Kimdir? Bu kavâfil…
Üryân u perişan… yürüyor canlı heyâkil…
Meş’alleri âfil…
Kimdir, ne demek?.. belli muhacir: şu geçenler,
Evza’ına bir bak!…
Rikkat veriyor dillere.. Her ferdi ki: inler
Bir derd ile… ancak!…
Bir derd ki: nâkabil-i ta’dil ü tahammül…
Bir derd-i vatandır!…”
(Th, 28 T. Sanî/Kasım 1912)
Balkan Savaşları sırasında göç etmek zorunda kalan Türkler- Yalınayak yola çıkan, tümü kadın ve çocuklardan oluşan bu grup, Bulgar askerlerinden ve çetecilerinden kaçıyor.
Edirne’nin, II. Balkan Savaşı’nda geri alınmasıyla yaşanan sevinç de mısralara coşku olarak yansır. Öç başlıklı, şairi belli olmayan şiirin son bölümünde Edirne’nin kurtuluşu kutlanır; intikamın kısa zamanda alınmasına sevinilir:
“Altı yüz yıl Rumeli’ye hâkim olan Türk adı,
Silinecek Avrupa’da son ışığı ki lâlîn
Sönecekti… fakat Hakk’ın adâleti parladı,
Aydınlattı çehresini bu karanlık hayâlin…
Yangın söndü, gün açıldı, parçalandı zulmeti;
Sen bizimsin, ey Edirne,
Ey Rumeli cenneti!”
(HD, 18 Temmuz 1913)
Bir milletin yaşadığı büyük fâcialar edebî eserlerine canlı biçimde yansırken Avrupa Edebiyat çevrelerine savaşın sadece teknik ve mekanik sesleri yansımış ve bir yeniliğe, İtalyan fütürizmine, yol açmıştır. Balkan savaşı, Avrupalı için Bulgar’ın CROOCK-CRAAK diye yürüyüş sesi iken bizim için Selânik’te okunan selâ sesidir, başkaları için FLIC FLAC ZING ZING SCIACK SCIACK diye aktarılan vagon sesleri bizler için kaybedilmeye başlayan Rumeli’nin feryâdıdır, süngü ucunda can veren yaşlıdır, gözleri yaşlı bir kızçedir.
Satırlarımız sınır tanımaz, bıraktığımız ve hâlen gönlümüzde olan bir zamanlar bizim olan topraklara uzanır; “Estergon Kal’ası su başı durak”, “Küffar Sanır Hüccet Almış Eğri’ye” mısralarıyla başlayan anonim türkülerde, “Ötme bülbül ötme yaz bahar oldu” mısraıyla başlayan Budin türküsünde, yine “Serhatlar içinde Budin’dir başı” mısraıyla başlayan, “Aldı Nemçe bizim nazlı Budin’i” nakaratlı Budin türküsünde, “Belgrat’a neylediler nettiler” mısralı türküde, Ahmed’in “Bosna Destanı”nda, Âşık Fakârî Sındı’nın “Vidin Destanı”nda, Âşık Rûşenî’nin “Silistre Destanı”nda ve daha birçok halk şiirinde Türk Cihân Devleti’nin Rumeli’deki topraklarını kaybetmesinin acı çığlığı sessizce yüreklerimizi dağlar…
Avrupa yüksek oktavlı seslerle işlemiştir Edirne’nin düşüşünü, sonra bu kendi yarattığı seslere hayran olmuştur. Oysa bizim için Edirne düşmüştür, askerimiz çekilmiş sesimiz sadece ağıtlarımız ve sessiz gözyaşlarımız olmuştur.
Fütürizmin çok sesliliğinde insan ruhunun susmasına ve insanlığın ölümüne şâhit olursunuz âdeta…
KAYNAKLAR
Marinetti’nin kendi sesinden Zang Tumb Tumb: https://www.youtube.com/watch?v=u1Yld7wGWEI
Adrianopoli Ottobre 1912 (Orjinal Metin) https://tactileword.files.wordpress.com/2012/05/futuristtypography.pdf
1912-13 Balkan Savaşlarının Edebiyata Yansıması-Hayriye Süleymanoğlu-Trakya Üniversitesi Tez Çalışması
Duman, Halûk Harun, Balkanlar’a Veda, Basın ve Edebiyatta Balkan Savaşı (1912-1913) DUYAP, İstanbul, 2005.