Raporun dikkat çeken yanlarından biri, Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda “çatışma alanları” üzerinde durulması ve deyim yerindeyse ABD yönetimi için bu alanların “kaşıma alanları” olarak belirlenmesidir.
RAND, Türkiye-Rusya ilişkilerinde şu dört alanın çatışma alanı olduğunu belirtiyor: 1) Oyun sonu ve Rusya’nın Suriye’deki varlığı. 2) Rusya’nın PYD/YPG’yle ilişkisi/bağı. 3) Karadeniz’de Rus askeri yığınağı. 4) Türkiye’nin NATO üyeliği, özellikle füze savunma sahası ve diğer konuşlanma/mevziler.
*****
Mehmet Ali GÜLLER
Pentagon için hazırladığı raporlarla bilinen ABD’nin en etkili düşünce kuruluşlarından RAND Corporation, yeni bir Türkiye raporu hazırladı.
276 sayfalık kapsamlı rapor, “Türkiye’nin milliyetçi rotası” başlığını ve “ABD-Türkiye stratejik ortaklığı ve ABD ordusu için çıkarımlar” alt başlığını taşıyor…
Raporu, bir kısmını Türk kamuoyunun da yakından bildiği şu geniş kadro hazırlamış: Stephen J. Flanagan, F. Stephen Larrabee, Anika Binnendijk, Katherine Costello, Shira Efron, James Hoobler, Magdalena Kirchner, Jeffrey Martini, Alireza Nader, Peter A. Wilson.
Ayrıntılara geçmeden önce rapora dayanarak raporun hazırlanış hedefini belirtelim: “Türkiye-ABD ilişkilerinde yıkıcı bir çöküşü önlemek için uzun vadeli bir strateji geliştirmek.”
Raporun içeriği
Raporun bölüm ve konuları, içeriğe dair ipuçları veriyor zaten:
Birinci bölümde “sorunlu ortaklıkların yönetimi” üzerinde durulmuş.
“Türkiye bir dönüm noktasında” başlığını taşıyan ikinci bölümde, genel bir Türkiye incelemesi yapılmış ve otoriterlik, sivil-asker ilişkileri, askeri kapasite, milliyetçilik, eski ve yeni güvenlik tehditleri, “sıfır problemden değerli yalnızlığa” dış politika ve güvenlik politikası üzerinde durulmuş.
Üçüncü bölümde, Türkiye’nin Irak ve İran’la ilişkileri “kalıcı rakipler mi, yeni geçici anlaşma mı” sorusu düzleminde incelenmiş.
Dördüncü bölümde, Türkiye’nin Arap dünyasıyla ilişkisi “karışık görüşler ve ilgi alanları” bağlamında ele alınmış.
Beşinci bölümde, “ihtiyatlı ortaklar” diye nitelenen “Türkiye ile İsrail’in ilişkilerinin geleceği” masaya yatırılmış.
Altıncı bölümde, “huzursuz ortaklık içinde farklılıkları yönetmek” bağlamında “Türkiye-Rusya ilişkileri” incelenmiş.
Yedinci bölümde, “gerçekleşmemiş hırslar” diye nitelendirerek Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya ilişkilerine mercek tutulmuş.
Sekizinci bölümde, “büküm (sapma) noktasına erişme” penceresinden Türkiye’nin Avrupa’yla, Avrupa Birliği’yle ve NATO’yla ilişkileri ele alınmış.
Raporun son bölümü olan dokuzuncu bölüm ise raporun esas bölümü. Bu bölümde “ABD-Türkiye ortaklığı ve ABD ordusu için çıkarımlar” yapılmış.
ABD için ‘kaşıma’ alanları
Raporun dikkat çeken yanlarından biri, Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda “çatışma alanları” üzerinde durulması ve deyim yerindeyse ABD yönetimi için bu alanların “kaşıma alanları” olarak belirlenmesidir.
RAND, Türkiye-Rusya ilişkilerinde şu dört alanın çatışma alanı olduğunu belirtiyor: 1) Oyun sonu ve Rusya’nın Suriye’deki varlığı. 2) Rusya’nın PYD/YPG’yle ilişkisi/bağı. 3) Karadeniz’de Rus askeri yığınağı. 4) Türkiye’nin NATO üyeliği, özellikle füze savunma sahası ve diğer konuşlanma/mevziler.
ABD’nin en büyük rahatsızlıklarının başında Türkiye’nin Rusya ve İran’la oluşturduğu Astana Platformu olduğu gerçeği dikkate alınırsa, RAND’ın Türkiye ile İran arasındaki “çatışmalı alanları” nasıl belirlediği de önem kazanıyor.
RAND, Türkiye ile İran arasında şu altı konunun çatışma alanı olduğunu belirliyor: 1) İran’ın Suriye’de enerji geçiş koridoru elde etmek için PKK ile işbirliği konusu. 2) Sünni ve Şii mezhepleri arasındaki dini farklılıklar. 3) Türkiye’nin NATO üyeliği. 4) İran’ın nükleer programı. 5) Suriye ve Irak’taki insansızlaştırılmış bölgelerin yeniden iskânı. 6) Türkiye’nin Sünni-cihatçı gruplara desteği.
Türk-Amerikan çatışma alanları
Peki, RAND’a göre Türkiye ile ABD arasındaki çatışmalı alanlar ne?
Burası ilginç! Zira ikinci maddede PYD var fakat RAND, Rusya ve İran’ın PKK-PYD ile ilişkisinden farklı olarak ABD’nin silahlandırdığı bu örgütle ilişkisini “taktik” ilişki şeklinde nitelemiş!
O çatışma alanlarını da aktaralım: 1) Suriye politikası. 2) ABD’nin PYD, YPG ve DSG ile olan taktik ilişkisi. 3) Gülen’in iadesi. 4) Erdoğan’ı suç faaliyeti içinde olmakla suçlayan altın kaçakçısı Reza Zarrab’a ABD’de açılan dava. 5) Türk hükümetinin retoriğindeki, resmi ve yarı resmi basındaki ABD karşıtlığı. 6) Türkiye’nin NATO savunma sistemi olmayan savunma sistemi (Rusya’nın S-400’ü) edinmesi. 7) Türkiye’nin ABD vatandaşlarını tutuklaması.
Amerikan çengeli
276 sayfalık bir raporu hakkıyla burada özetleyebilmek elbette mümkün değil. Ancak rapor çok önemli olduğundan başlıklar halinde de olsa üzerinde durmak istedik.
Bitirirken, raporunun esasına da birkaç maddede değinelim. Ve RAND’ın “Türk-Amerikan ikili ilişkilerindeki yıkıcı gelişmeleri önlemek üzere önerdiği uzun vadeli strateji” için atılması gereken adımlar arasında bize çok çarpıcı gelen şu üçüne dikkatinizi çekelim:
1) Rusya’yı dengelemek için NATO üzerinden sürekli Türk ordusuna angaje olunmalıdır.
2) Milli Savunma Bakanı’nın Türkiye’de giderek artan önemi ve “anahtar muhatap” rolü dikkate alınmalıdır.
3) Yeni Milli Savunma Üniversitesi’nin müfredatının geliştirilmesine yardımcı olunmalı ve TSK’nin ABD’deki okullara öğrenci-subay göndermesine devam etmesi teşvik edilmeli.
—————————————-
Kaynak:
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1715244/pentagon-icin-hazirlanan-turkiye-raporu.html