Kitap bir vapurda iki arkadaşın konuşmasıyla başlıyor. Konuşmanın konusu ise Nevzat’ın sevdiği kadın olan Selma’dır. Nevzat, Halim’e sevdiği kadını anlatırken onu hem çok sevdiğini söyler ve hem de ondan korktuğundan bahseder. Halim annesinin rahatsızlığı sebebiyle Ankara’dan İstanbul’a gelmiştir, bir süre annesinin yanında kalmayı planlamaktadır; tedavi sürecinde annesine destek olmak istemektedir. Nevzat, Halim’e sevdiği kadından bahsettikçe arkadaşında onu tanımaya dair bir istek uyandıracaktır. Halim’in Selma’yı görmek istemesi ve Nevzat’ın da onları tanıştırmak istemesi sebebiyle Çubuklu’ya gitmektedirler. İki arkadaşın içinde bulundukları vapur iskeleye yanaşır. İnsandaki merak duygusu, gizemli olana karşı duyduğu çekim, esrarengiz olayları çözmek istemesi gerçekte var olan bir problemi çözüme ulaştırabileceği gibi bazen de sonuca ulaştırmaz ve belki de hissettikleri; hayâli olan, onu bir bilinmeze sürükleyen dürtülerden başka bir şey değildir. Her zaman olmasa da bu tip duygular insanı başarıya da ulaştırabilir; bazen de ölüme yakınlaştırabilir hatta hayattan koparabilir.
Halim’in Selma ile tanıştıktan sonraki düşünceleri aslında bir zamanlar toplumdaki aydın Türk erkeğinin kadına bakışını yansıtıyor. Bir önyargıyla beraber küçümseme, alaycı tavırlarla incelediği Selma’ya karşı tarif edilemez derecede çekim ve arzu dolu hisler de besleyen Halim aynı zamanda bize bir insanın tutku dolu yanlarını da gösterir. Selma Halim’le beraber ölü kediye bakmak için dışarıya çıkıyor. Selma’nın Halim’i bahçe içindeki eski köşke götürmesi, orada Halim’le konuşurken takındığı tavırlar, sesinin tonu, yüzünün ve vücudunun hareketleri genç adamda içinde bulunduğu koşulları unutturacak kadar tutku dolu hazlar bırakıyor. Selma Halim’le tekrar buluşmak isteyecektir ve Halim de bunu kabul edecektir. Halbuki yalıya gelirken ki amacı arkadaşı Nevzat’ın sevdiği kadın olan Selma’yı tetkik etmektir. Selma’nın esrarengiz tavırları, geçmişinde uzanan yelpazede kendisinin de anlatmaktan çekinmediği intihar vakaları kadını ilgi çekici bir cazibe merkezi hâline getirmiştir. Selma çok güzel bir kadındır ama bir o kadar da onu gören insanlarda korku ve ürperti uyandırmaktadır. Giysileri genellikle koyu renklidir. Yüzünün tamamını neredeyse kapatan bir tül ile gizlemekte, karanlık koruda dolaşmakta, sessiz yollarda tek başına yürümektedir. Çubuklu’da kısa bir süreden beri ikamet etmektedir, yalnız onun yaşadığı münzevi hayatı, insanlarla alakasızlığı, gizemli tavırları da köy halkının dikkatinden kaçmamış hatta genç kadına hortlak ismini koyanlar bile olmuştur. Evine gidenlerden biri yalnızca Salim ve karısıdır. O da Selma’yı Edirne’de ahbaplık ettiği zamanlardan tanımakta ve hakkında müspet düşünmemektedir. Salim, Selma hakkındaki fikirlerini Nevzat’a ve Halim’e söylemekte de bir beis görmez. Onlarla açık ve net şekilde konuşur, kadının hareketlerinden şüphe ettiğini her daim söyler.
Kitap; kadının güzel, eğitimli olması ve aynı zamanda zengin bir kadın olması, esrarengiz tavırları, aslında olduğundan farklı biriymiş gibi kendini göstermeye çalışan basit denilebilecek kadın tip savında erkeklere bir sesleniş; biraz farazi, biraz komik, biraz ürkütücü değil de daha çok garip sayılabilecek, polisiye ya da gerilim romanından çok psikoloji ilmiyle çözüme ulaştırılabilecek bir metin olma özelliği uyandırdı bende. Kitapta zaman zaman Nevzat’ın, Salim’in, Halim’in Selma hakkındaki düşüncelerine yer verilir. İnsanların Selma’nın geçmişinde bir sır perdesi içinde gömülü olan ölümler hakkında şüpheli düşünceleri olsa da ve aslında bu kadının suçlu olduğuna dair vicdanlarında bir fısıltı duysalar da güzel, şuh, varlıklı, eğitimli bir hanımefendi olması sebebiyle basit bir katil olabileceği fikrini muhayyilelerinden uzaklaştırmaları ilginçtir. Aslında tüm bu tipler ve hissettikleri bir uyarı mahiyetinde olabilir. Erkek tiplemeleri nezdinde akıllı, güzel ve varlıklı iyi eğitim almış bir kadının erkekleri kolayca ağına düşürebilecek kadar hasta bir ruha sahip olabileceğini ve kadının müphem hareketleri olduğu halde bunları göz ardı edebilecek derecede inanmaya hazır olan hemcinslerine bir uyarı maiyeti taşımaktadır. Selma düpedüz basit hasta ruhlu bir katilken erkeklerin onun güzelliğinden ve esrarengiz cazibesinden etkilenmesi, korktukları hâlde kadınla beraber olmayı istemeleri hep bir uyarı maiyetindedir. Aslında aşk ve ölümü birbirine yakıştıran sadece Selma değildir. Halim de aşkı ve ölümü birbirine çok yakın bulmaktadır.
Ölüme giden yol aşktan geçebiliyorsa aşka giden yol da ölümden geçebilir. Sonsuz bir aşka ulaşmak için önce bedeni öldürmek gerekmektedir. Ruhu ise öldürmek mümkün olmadığından O sonsuz aşkına ancak ölümle kavuşabilecektir. Ancak buradaki aşklarda mevzubahis olan durum bu değildir. Öldürme isteğiyle dolu olan hasta ruhlu bir kadın kendine gizemli tavırlar vererek; esrarengiz çözülmesi gereken bir bilmecenin içine kendini gizleyerek avlarını beklemektedir. Dişi bir örümceğin çiftleştikten sonra erkeğini yeme hikâyesini sanırım bilmeyen yoktur. Yalnız bu durum sadece örümcekler için değil başka canlı türleri için de geçerli olabiliyor. Hatta dansını beğenmediği için dişisi tarafından öldürülen böcek türleri söz konusudur. Burada bahsedilmesi gereken canlılarda var olan öldürme isteğidir. Dişi ya da erkek -canlılarda- bu istek vardır, bazı canlılar bu kötücül istekleri yenebilirken bazıları ise başa çıkamıyor ve uygulama yoluna düşüyor. İnsanlardaki durum tabii ki daha farklıdır, tedavi edilerek bu tip içgüdüsel dürtülerden kaynaklanan hastalıkların iyileşme şansı olabilir. Kitaptaki kadın aşıklarını alkol ve afyonla tesir altına almaktadır. Aslında bu da üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konudur. Çünkü alkol ve afyon verilen âşık kendinden geçmektedir, tesir altına girmektedir. Etki altına giren âşık tatlı ve rahatlatıcı bir istekle ölümü kendisi arzulamaktadır. Çünkü kurbanların da farkında oldukları gerçek şudur ki aslında hayat sürekli tekrarlanan ve sürekli olarak aynı ritüellerin sil baştan yaşandığı koskoca bir yok oluşun adına bir var oluş çabasıdır. O hâlde sonsuz yaşama ve sonsuz aşka duyulan özlem bir sevgilinin elinden içilen tatlı bir şarabın sarhoşluğunda son bulabilir. Bundan daha büyük bir haz olabilir mi?
Kitaptaki avcı kadın aslında hiç de masum bir tip çizmediği hâlde onun gizemli ve esrarengiz kişiliğinden etkilenen erkekler ya da âşık ya da âşık olmak için aday olanlar yani avların kendiliğinden teslimiyetleri söz konusudur. Zaman zaman rollerin değiştiğini görürüz. Bazen avcı rolüne âşık olmak isteyen ya da bir merakın cazibesine kapılan erkekler geçer. Avlamak istedikleri kişi Selma’dan başkası değildir. Bazen de avcı rolündeki kişi Selma’dır ve tıpkı bir dişi örümceğin erkeğinden dans etmesini beklemesi gibi O da önce âşıkların onu şiddetle arzulamasını ister. Arzu ve istek ne kadar büyük olursa avın ölümüyle birlikte Selma’ya o denli yoğun bir haz aldıracaktır. Selma’nın kollarında aşk dolu dakikalar geçiren âşıklar ölüme kendi istekleriyle gitmiştir. Romanda belki de Selma’yı en doğru şekilde analiz eden kişi Salim’den başkası değildir. Yine Şerif’in annesi de Selma hakkındaki kötü düşüncelerini söyler ve kadının yanına oğlunun gitmesine izin vermez. Yalnız kitapta katil serbest kalmıştır, burada da şeytani bir güç olan ve aynı zamanda şehvet ve arzu ve aşk abidesi olan kadın ruhunun serbest bırakılmasıyla bu kötücül ruhun insanların arasında dolaşacağı fikri verilmek isteniyor olabilir. Âşık olacak ya da âşık olmak için hazır olan ve mevcut koşullarını zorlayan erkekler için bir uyarı şeklinde düşünülebilir. Selma’nın kötücül ruhu aramızda dolaşıyor.
Saygılar efendim…
Kitabın okunması dileğiyle…
Burcu Bolakan