Hâlık’ımı ararım gece gündüz cihan içinde;
Dört yanımdan yol indi evren ve mekân içinde.
Dörtten yediye yettim, dokuzu geçip gittim,
Ondan ikiye geldim çerh-i keyvan içinde.
Üçyüzaltmış su geçtim, dörtyüzkırkdört dağ aştım,
Vahdet şarabını içtim, düştüm meydan içinde.
Çünkü düştüm meydana, meydanı dolu gördüm,
Yüz bin arifi sordum, bütün cevlan içinde.
Dalgıç denizine girdim, varlık şehirini gezdim,
İnciyi sedefte gördüm, cevheri hazine içinde.
Arş ve Kürsü’yü yürüdüm, Levh ve Kalem i gördüm,
Varlık şehrini gezdim, söyledim bu can içinde.
Canı gördüm cânanda, aşkı gördüm meydanda,
Aşıkların meydanı cümle bostan içinde.
Eri gördüm erleştim, istediğimi sordum,
Hepsi sende dedi, kaldım hayret içinde,
Hayran olarak kaldım, şuursuz olarak daldım,
Kendimi derde saldım, buldum derman içinde.
Seyr ister mi bülbül açılmıştır kızıl gül
Her gülü uzak görme gülü gül bahçesi içinde.
Miskîn Hoca Ahmed canı, hem cevherdir hem hazine,
Herşey O’nun mekânı, O lâmekan içinde.