Nilgün DAĞ
Tüm dünyada giderek artan sayıda insan esnek, geçici, eğreti ve güvencesiz istihdam koşulları altında çalışmaktadır. “Kullan-at” tarzı bu istihdam anlayışında çalışanlar “uzun vade yok” mottosuyla, sürekli tetikte ve müphem bir ilişkiler ağı içerisinde iş görmektedirler. Bu durum, tüm dünyada “prekarya” adında yeni bir sınıfsal yapı ortaya çıkarmaktadır.
Prekarya öngörülebilir, istikrarlı ve güvenilir bir yaşam ve gelecekten yoksun yaşayan; mesleki kimlikleri ve emeklilik, ücretli izin, hastalık izni gibi imkân ve imtiyazları olmayan; yaşamlarının her alanında yüksek düzeyde belirsizlik bulunan; statüsüz ve yarını belirsiz insanların oluşturduğu bir sınıftır. Ancak, işçi sınıfı ya da proletarya değildir. Guy Standing’e göre oluşum hâlinde olan farklı bir sosyo-ekonomik gruptur ve tehlikelidir! Çünkü bu küresel sınıf yüksek seviyede bir güvencesizlik, korku, endişe ve öfke zemininde buluşan insanlardan oluşur. Ki bu hâl, onların rasyonel olma kapasitesini zayıflatır. Şayet zaaflarına oynayan popülist siyasetçilere de kulak verir ya da kapılırlarsa toplum ve demokrasi için bir tehdit ve tehlike oluşturabilirler.
Prekarya, içerisinde farklı kesimlerden insanları barındıran melez/hibrid bir sınıftır. Standing, bugün itibarıyla prekarya’nın üç kesimden oluştuğunu iddia eder: “Atacılar”, “nostaljikler” ve “ilericiler”. Geçmişin yaşam pratiklerini doğru bulan kesim, Atacılardır. Bu kesimin üyeleri bir zamanlar tam zamanlı işlere bağlı olarak çalışan eski işçi sınıfı ailelerine mensupturlar. Kendileri böyle bir meslek ve statüye sahip olmadıkları için geçmişe özlem duyarlar. Nostaljikler ise göçmenler, mülteciler ve azınlıkların meydana getirdiği; ev ve aidiyet duygusundan yoksun, hayatta kalma dürtüsü ve güdüsüyle yaşayan insanlardan oluşan kesimdir. Ve son kesim, belli bir kültürel donanıma, eğitime ve diplomaya sahip olmasına karşın iş bulamayan ve güvencesi olmayan insanların oluşturduğu, Standing’in “ilericiler” olarak adlandırdığı kesimdir…
Prekarya, marjinal bir sınıf değildir. Ama tehlikeli olabilir. İstikrarsız emek ve öngörülemeyen gelir, üretim ve dağıtım ilişkilerini eninde sonunda bozar ve bir sosyal çürümeye yol açar. Bu durumda, korku ve öfke zemininde birleşme ve bir ortaklık alanı yaratma ihtimali olan bu insanların nasıl bir politik enerjiyle ve reaksiyonla nasıl bir politik güç olarak ortaya çıkacakları tam bir muammadır.
Esnek istihdam nizamı altında düzensiz ve serbest çalışan, istikrarsız gelir akışına sahip, tasarrufları yetersiz, tıbbi bakıma erişimi sınırlı ya da hiç olmayan kesimin fakr ve aczin kısır döngüsünde nasıl sıkıştığına tanıklık etiğimiz şu pandemi günlerinde, bu muammaya ve mahiyetine kafa yormanız temennisiyle…
İyi haftalar…