İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Ahmet ŞİMŞEK Hocamız ile, son günlerin en hararetli tartışma konularından birisi olan “Proje Okulları” konusunda söyleştik…
*****
─ Hocam, son günlerin en sıcak tartışma konularından birisi “proje okulları”. “Proje Okulu” nedir, anlatır mısınız?
─ Evet.. Proje okulları 2014 yılında, dersanelerin kapatılmasını da içeren KHK ile başlatılan bir eğitim politikası. Türkiye’nin en yüksek puanlı 170 okulunun Proje Okulu olarak seçildiği bilgisi var. Anladığımız kadarıyla Millî Eğitim Bakanlığı bu politikasıyla görünürde iki önemli iş yapmak istiyor. Bunlardan ilki kaliteli öğrenci yetiştirmek. Bu yeni bir girişim değildir. Malumunuz 1955 yılında İstanbul, İzmir, Eskişehir, Diyarbakır, Konya ve Samsun’da Maarif Koleji adıyla okullar açılmıştı. Bunlar 1975 yılında Anadolu Lisesi adını almıştı. 1964 yılında ise bilim adamı yetiştirmeye kaynak oluşturması için Fen Liseleri (İlki Ankara Fen Lisesidir) kuruldu. 1980’lerde Özal ile Anadolu Liseleri yeni bir konseptle her ilde açılmış, 1990’larda neredeyse her ilçeye izin verilerek yaygınlaştırılmıştır. 2003 yılında ise Ak Parti Hükümeti zamanında Fen Liseleri gibi kaliteli olması ve Türkiye’nin sosyal bilimlerine lise öğrencisi yetiştirmek için Sosyal Bilimler Liseleri açılmıştır. Ancak kısa sürede sayılarının artarak neredeyse her bir ile açılması sonucunda kalite düşmüştür. Bu çerçevede Hükümetin bir yandan FETÖ ile mücadele planında dersaneleri kapatan kararı alırken diğer yandan yine kaliteli mezun üzerine yoğunlaştığı ve bu çerçevede “Proje Okulları”nı başlattığı anlaşılmaktadır. İkincisi ise eskiden varolan Müfredat Labaratuvar Okullarında olduğu gibi karar verilen, bazı müfredat, proje ya da eğitim yönergelerinin ön denemelerinin yapılıp, uygulanabilirliğine kaRar vermek. Malumunuz 1990’larda var olan ve sayıları 120 civarında olan Müferadat Labaratuvar Okulları 5 yıllık ortalama ile çalışırlar, proje süreleri bitince yenileri seçilebilirdi. Bu okullardaki uygulamalardan hareketle MEB her eğitim-öğretim yılının başında bunu genel uygulama olarak belirleyebilirdi. Bu okullara doğrudan bakanlık ataması ile kadro seçilerek verimli işler yapılabilmekteydi. Anadolu Liselerinin ve Fen Liselerinin ilk uygulamalarında da bunu görmek mümkündü.
─ Proje Okulları uygulamasının amacı nedir?
─ Bunu yayınlanan ilgili yönetmeliğin maddelerinde görmek mümkündür. Yönetmeliğe göre “yurt içinde ve yurt dışında yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle işbirliği anlaşmaları çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul ve kurumlar ile belirli eğitim reformu ve programları uygulayan okulların proje okulu olarak belirlenmesi”nden bahsedilmektedir. Buna göre MEB bu şartlar çerçevesinde uygun bulduğu okulda, yöneticisinden öğretmenine kadar uyumlu bir kadro oluşturarak, bazı proje çalışmalarını da yapmayı amaçlamaktadır. Örneğin yabancı dil hazırlığı güçlü olan ya da uluslararası bakalorya (I.B) gibi süreçleri olan okullarda bunların uygulama güçlükleri ve avantaları üzerine bir takım sonuçlara ulaşmayı hedeflediği anlaşılmaktadır.
─ Proje Okulları hangi kıstaslara göre belirleniyor?
─ Yine aynı yönetmelikten edindiğimiz bilgiye göre bu okullar şu kriterlere göre seçilmektedir:
a) Uygulanacak projenin niteliğine uygun kendi türünde fiziki alt yapı, donanım, insan kaynağına sahip olması, eğitsel ve sosyal faaliyetler bakımından bulunduğu yerleşim yerindeki diğer okullar arasında ön plana çıkması,
b) Dezavantajları veya başka bir nedenle beklenen gelişimi sergileyemeyen okullardan kapsamlı bir gelişim planı hayata geçirmek üzere seçilmiş olması,
c) Bakanlıkça ulusal veya uluslararası düzeyde yeni ya da farklı bir program veya projeyi uygulayan veya uygulanması planlanan okul olması,
ç) Kamu kurum/kuruluşları, organize sanayi bölgesi, serbest ticaret bölgesi, ilgili alanda büyük ölçekli işletme veya sivil toplum kuruluşları ile görev alanına uygun kendine has uygulamalar ve kapsamlı çalışmalar içeren konularda protokol yapması,
d) Alana ait bir dal programında eğitim yapan mesleki ve teknik ortaöğretim kurumu olması,
e) Bakanlığın kabul ettiği uluslararası yetkili kurum ve kuruluşlarca akredite edilmiş olması,
f) Merkezi sınavlarda kendi türünde başarı ortalamasına göre il genelinde ilk beş dereceye sahip olması,
g) Okulun açılış tarihi, yapısı veya yetiştirdiği devlet adamları itibarıyla tarihi nitelik taşıması, şartlarından (b) bendine göre seçilecekler hariç olmak üzere en az ikisini sağlama şartı aranır.
─ Bir okul “proje okulu” olarak seçildiğinde, “öğrenci seçimi”nde ve “bu okullarda görevlendirilecek öğretmenlerin belirlenmesinde” ne gibi değişiklikler olacak. Daha açık sorayım: şu anda uygulama nasıl, yeni uygulama nasıl olacak?
─ Anladığımız kadarıyla proje okulunda bu seçimlerin yapılmasında ilk yetkili okulun müdürü. Onun önermesiyle birlikte çalışacakları öğretmenler tavsiye ediliyor. Bu süreçte başka unsurların etkili olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak tayinlerin bakanlığın ilgili birimince belli kriterlere göre yapıldığı anlaşılıyor. Proje okullarındaki öğrencilerin tamamı da bu uygulamalara katılmıyor.
─ “Proje Okulu uygulamasıyla, İstanbul Lisesi, Galatasaray Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi, İstanbul-Ankara-İzmir Fen Liseleri, Vefa Lisesi, Bornova Anadolu Lisesi, Haydarpaşa Lisesi, Ankara Atatürk Lisesi, Kabataş Anadolu Lisesi gibi lâik eğitim veren köklü ve başarılı okulların çökertilmek istendiği” ileri sürülüyor, bâzı kesimlerce. (Meselâ, şöyle deniliyor: “Proje okuluna dönüştürülen okulların en büyük niteliği çok güçlü lâik ve Atatürkçü veli/öğrenci/öğretmen profilidir. Bu okullar, bu yüzden çökertilmek isteniyor“) Siz bu iddialara katılıyor musunuz? Kamuoyunun bir kesiminde bu tür endişelerin belirmesinin sebebi nedir?
─ Önce belirtelim ki Türkiye’deki tüm eğitim öğretim okulları cumhuriyetin kurucu anlayışı çerçevesinde olmak zorundadır. Anayasa bunu gerektirir. Buna göre bahsettiğiniz okullar laik eğitim verirken diğerleri laiklik dışı eğitim veriyor izlenimi kabul etmek doğru olmasa gerekir. Bu cümleden cevap vermek gerekirse bahsedilen okullar tarihi geçmişleri, kimlikleri olan, başarılı ve halkın her kesiminin teveccühünü kazanmış okullardır. Örneğin, İstanbul’da yaşayıp da çocuğunu bu okullara göndermek istemeyen veli pek çıkmaz. Peki bu çatışma hali neden ve nasıl ortaya çıkmıştır sorusunu sormak gerekiyor. Bizler bilim insanlarıyız. Kanıtlara göre söz söyleriz. Proje okulları, 652 sayılı KHK ile yasal bir zemin kazanmıştır. Buna göre bu okullarda daha başarılı işler yapmak için gerekli imkanların tamamının sağlanması amaçlanmaktadır. Buna her türlü maddi imkan ile eğitim-öğretim kadrosundaki iyileştirmeler de dahil gözükmektedir. MEB’te son 10 yıl içinde yönetici atama yönergesi 7-8 kez değiştirilmiştir. Bu normal bir durum değildir. Ancak son 4+4+4 değişikliği ile de zaten daha önce bakan yetkisi olarak tanımlanan 657 nolu kanunun 76. Maddesi uyarınca, önceki Bakan Nimet Baş zamanında 120 kurumun müdürü değiştirilmişti. Proje okulları olmaları dolayısıyla da bazı ismi temeyyüz etmiş liselerin yöneticilerinin değiştirildiğini, bazı liselerde yapılan öğrenci eylemleri sebebiyle öğrenmiş olduk. MEB’e bağlı çalışan bu kurumlarda Bakanlığın bir takım tasarruflarda bulunması doğaldır. Ancak anlaşılan odur ki bu okullarda rahatsızlık yaratacak bir biçimde tayinlerin yapılması elbette ki doğru olmamıştır. Malumunuz her okul, ancak kendi eğitim ve öğretim kültürünü yaratabildiği ölçüde özgün düşünen, farklı olan, başarılı bireyler yetiştirebilir. Bu tarz, okul kültürünü zedelediği düşünülecek biçimde yapılacak radikal değişimler şüphesiz olumlu netice vermeyecektir. Belki iyi niyet ve planlamalarla başlayan bu proje okulları politikası süreç içinde insan kalitemizden kaynaklanan bazı sorunlarla başka bir mecraya girmiş de olabilir. Duyumlarımıza göre örneğin eğitim-öğretim yılı başlamış olmasına karşın, İstanbul’un başarılı liselerinden biri olarak tanımlanan Cağaloğlu Anadolu Lisesinde daha geçen haftalarda 20’nin üzerinde öğretmenin birden başka okullara tayin edilerek, yerlerine yeni öğretmenin atanması şüphesiz bu bahsettiğimiz veli rahatsızlığını yaratacağı gibi okul kültürünü de olumsuz etkileyecektir. Bu tarz tasarruflar bir önceki yılın sonunda, kademeli olarak yapılırsa, eğitim-öğretim aksamadan sürdürülebilir. Bunun yanında hemen belirtelim ki Cağaloğlu Anadolu Lisesi ya da Pertevniyal Lisesi gibi bu bahsi geçen güzide okullarda da her şey kusursuz değildir. Yine duyumlarımıza göre bu okullarda 20 yıl öğretmenlik yapan, hiç bir yeni gelişmeden haberi olmayan, bilgi ve becerileri mesleğe başladığında öğrendiği gibi kalmış pek çok öğretmen bulunması da Bakanlığı böyle bir uygulamaya yöneltmiş olabilir. Ve yine unutmayalım ki bazı okullardaki öğretmen profili çok iyi olmamasına rağmen okulun isim sahibi olması ve buna yönelen velilerin güçlendirmesiyle ilgili başarıların yaşanması söz konusu olabilmektedir.
─ İktidarın, “başarılı okulları kalitesizleştirmek, böylece velileri ‘çocuklarını imam-hatip okullarına göndermeye’ zorlamak” istediğini ileri sürenler de var. Bu konuda ne diyorsunuz?
─ Evet böyle bir iddia var. Bu iddiayı bazı velilerin önyargıdan kaynaklı refleksi ve kendince haklı endişesi olarak okuyorum. Ancak ben uygulamada yapılan örneğin, öğretmenlerin çalışmalarını dikkate almaktan ziyade görev süresini yıl ile sınırlayan yönetmeliğin şeffaf ve ölçülebilir bir yaklaşımla değerlendirilmeyip, okuldaki hizmet süresinin baz alınmasının bu okulların başarı iklimine zarar verebileceğini düşünüyorum.
─ Proje Okulları konusunda gündeme gelen bir başka iddia ise, iktidarın “başarılı okullarda görev yapan lâik, Atatürkçü görüşe sâhip öğretmenleri dağıtmak, buralara kendisine yakın öğretmenleri yerleştirmek istediği” şeklinde. Sizce, böyle bir amaç var mı?
─ Onu dışardan bakan biri olarak bilmem de niyet okumam da mümkün değil.
─ Bu konuda son olarak neler söylemek istersiniz?
─ Proje Okulları politikası anlamlı görünmektedir. Planlama yönergesi iyi şeyler söylemektedir. Kaliteli lise mezunlarının kaliteli üniversite bölümlerine yönlenerek ülkemize büyük kazançlar sağlayacak işler yapabilmeleri umut edilir. Ancak uygulamalarda ne olacağını şimdiden değerlendirmek mümkün görünmemektedir. Belki çok başarılı bu okullar gibi çeşitli kriterlere (Örneğin TEOG sınavına) göre en başarısız bulunan 150 okulun da durumlarının iyileştirilmesi bir proje kapsamında gündeme gelebilse. Malumunuz devlet okulları, eşitlikle muamele edilmeyi hak ederler. Milli eğitim meselesi bu ülkenin geleceği meselesidir. İyi eğitim almış bireylerin başarıları sadece kendi başarıları değildir. O başarı birey-aile-toplum-ülke-insanlık sarmalında değer bulmaktadır. Bu sebepten iyi eğitim almış bireylere her zaman ihtiyacımız vardır. Bakanlığın, bu tarz iyi niyetli ve anlamlı projeleri uygulama sürecinde çatışmadan uzak, işin ehli ekiplerle, sükûneti bozmadan suhuletle yapmaya gayret etmesinin daha olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.
─ Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkûr ediyoruz Hocam.
─ Ben teşekkür ediyorum.