İçinde üniversitemizin de bulunduğu 16 üniversiteye rektör ataması yapılmış bulunmaktadır. Rektör olarak atanan arkadaşlarımızı, başta Prof.Dr. Yavuz Ünal arkadaşımız olmak üzere, kutluyor ve yapılan atamaların üniversitelerimiz ve Ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Bu vesile ile, rektör olarak atanan arkadaşlarımızın şahsından bağımsız olarak, rektör atamaları ile birkaç yılda ortaya çıkan, belki de herkesin aklından geçen ama ifade etmediği/edemediği sorunlar hakkında düşüncelerimi belirtmek istiyorum.
Yıllar önce, rektörlük seçimlerinin kaldırıldığı Cumhurbaşkanınca açıklandığında avuçları patlarcasına alkışlayanlar eminim bugün gelinen noktada eskiyi özlemektedir.
Seçimler kaldırıldıktan sonra yapılan atamalar incelendiğinde, atamalarda uygulanan ölçütlerin herkesçe kabul edilebilecek liyakati esas alan ölçütler olduğunu kabul etmek oldukça zor görünmektedir. Ve mevcut atama sisteminin objektif ve şeffaf olmayan birçok etkiye açık olduğu ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Örneğin gelinen noktada, Orta ve Doğu Karadeniz bölgesindeki (Rize’den Sinop’a kadar) 6 ilimizde bulunan 8 devlet üniversitesinden 7 sine İlahiyat Fakültesi mensubu rektör atanmış bulunmaktadır. Bunlardan 3 ü çok sevdiğim, değer verdiğim ve liyakatlerine inandığım arkadaşlarım olmakla birlikte, kimse kızmasın-darılmasın ama tamamını liyakatle açıklamayı mümkün görmüyorum.
Rektör olarak atanan arkadaşlarımızın şahıslarına, kişiliklerine ve mesleklerine en ufak bir olumsuz bakışımız olamaz. Her biri çok değerli hocalarımız olup, onların bütün enerjileri ile görevlerini en iyi şekilde yapmaya çalışacaklarından şüphemiz yoktur. Ancak, son 3-4 yıldaki rektör atamalarıyla ilahiyatçı olmak yegane liyakat ölçütü gibi algılanır hale gelmiştir. Öte yandan son yıllardaki rektör atamalarının tamamına baktığımızda, eski milletvekillerinin veya idari ve bilimsel birikimleri çok yetersiz kişilerin atandığı çok örnek bulunmaktadır.
Beklentimiz; atamalarda, bilimsel-evrensel değerlere dayalı liyakat ölçütlerinin uygulanmasıdır. Ama mevcut atama sisteminde bu mümkün görünmemektedir.
Sonuç olarak, rektör atamalarında liyakati gözardı eden bu uygulamaların önemli ölçüde seçimlerin kaldırılmasından kaynaklandığı ve seçimli sistemde seçim sonuçlarının liyakati de kapsayacağı düşüncesiyle, olmaz amma “seçime dayanan atama sisteminin” yeniden getirilmesinin daha yararlı olacağı kanaatini taşımaktayım.
Not:
Rektör atamalarında şahsımızın müracaatı olmamıştır. Bu nedenle, değerlendirmemiz kişisel değil, tamamiyle ilkeseldir.
Prof.Dr. Bekir BATI; Ondokuzmayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi