Yunan medyasındaki askeri kaynaklara dayandırılan haberlerde özellikle F35’lerle yapılacak eğitimin Yunan hava ve deniz kuvvetleri için çok önemli olduğu vurgulanıyor. Bu tatbikatın Yunan FIR hattının kapsadığı alanlarda yapılacağı belirtiliyor. FIR hattıyla hava sahası, kara suyu genişliği ve MEB sınırlarının hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Yunanistan FIR hattının altındaki tüm deniz sahalarının da Yunanistan’a ait olduğunu iddia ediyor. Ege Yunan gölü diyor yani.
*****
Cahit Armağan DİLEK[i]
Seçimler bitti, gerçek gündemle yüz yüzeyiz. İlk haber ABD’den geldi.
Yapardı yapamazdı derken ABD F35’lerin Türkiye’ye transferini fiilen durduracak ilk adımı attı.
Önce Reuters duyurdu sonra Pentagon sözcüsü teyit etti. İşin özü şu: Sadece F35 transferini durdurmuyor proje kapsamında Türkiye’nin ürettiği parçalar için alternatif üretici arıyor. Yani Türkiye’yi F35 projesinden de çıkarıyor.
Bu S-400 alınmasına karşılık en somut karşı adım. 8 Nisan’daki Putin-Erdoğan görüşmesi öncesi ABD baskıyı artırıyor. Yerel seçime kadar S400’de nihai kararı için Türkiye’ye avans veren ABD, Putin ile görüşmeden önce Türk tarafının kararını netleştirmesini istiyor.
Eğer Türkiye S400 almaktan vazgeçtik diye bir kararı açıklamazsa ve tarafların duruşu değişmezse ABD’nin F35 yaptırımını içeren projeden çıkarma kararı diğer askeri sistemleri de kapsayacak şekilde genişleyecek.
Bu bir tehdit mi? Tehdit. Şantaj mı? Şantaj. Birimize yapılan saldırı hepimize yapılmış sayılır diyen kollektif savunma örgütü NATO müttefikliğine uyar mı? Uymaz. Ama bunlar hepsi bizim kamuoyuna sızan sınırlı bilgi çerçevesinde yapacağımız değerlendirme. Muhtemelen gerçekler çok daha farklı.
Bir dizi sorunun yanıtları bilinmeden krizin boyutu ve kapsamı anlaşılmaz. O sorulara benim kendi yanıtlarım var. Daha önceki yazılarımda, TV programlarında bunları defalarca yazdım. Yanlış ve kısa vadeli hatta anlık kararlarla yürütülen bu süreçte kendi ellerimizle kendimizi açmaza sürüklediğimizi söyleyebilirim.
S400 konusunun diğer bir aktörü Rusya. Rusya’nın nasıl bir tavır takınabileceğini, bu işi Türkiye açısından nasıl daha büyük bir açmaza sürükleyebileceğini önümüzdeki yazılarımda yazacağım.
Şunu da söyleyelim. Bir ülkenin ordusunun envanterine silah sistemleri kazandırması karmaşık, çok yönlü bir süreçtir ve çok sayıda parametresi vardır. Bizim medyada uzmanların(!) tartıştığı gibi sadece bir iki konu üzerinden konuyu ele almak doğru karara ulaştırmaz, F35’ler hatalı uçamıyor vs gibi spekülatif çıkışlardan başka bir şey olmaz.
Bakın, geçen hafta Halep ve çevresinde ağırlıklı olarak İranlı milislerin bulunduğu mevzileri vuran hava saldırısında İsrail’in F35 uçaklarını kullandığı ortaya çıktı. Raporlara göre saldırının hava savunma sistemlerinin tespit edemediği F35 hayalet uçaklarının Ürdün ve Irak hava sahalarından geçerek Suriye’de hava saldırılarını yaptığını gösteriyor.
Diğer taraftan Yunanistan önceki gün Doğu Akdeniz ve tüm Ege’de icra edilecek çok uluslu Inioxos tatbikatını başlattı. GKRY, ABD, İsrail’in yanında İtalyanlar F35 uçaklarıyla tatbikata katılacak. İsrail’in de F35 uçaklarıyla katılması bekleniyor.
Yunan medyasındaki askeri kaynaklara dayandırılan haberlerde özellikle F35’lerle yapılacak eğitimin Yunan hava ve deniz kuvvetleri için çok önemli olduğu vurgulanıyor. Bu tatbikatın Yunan FIR hattının kapsadığı alanlarda yapılacağı belirtiliyor. FIR hattıyla hava sahası, kara suyu genişliği ve MEB sınırlarının hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Yunanistan FIR hattının altındaki tüm deniz sahalarının da Yunanistan’a ait olduğunu iddia ediyor. Ege Yunan gölü diyor yani.
Bu senaryo ve kapsam içindeki tatbikata İsrail ve ABD’nin katılımı Ege’yi Yunan gölüne çevirmeyi hedefleyen Yunan tezlerine fiili destek anlamına geliyor.
Doğu Akdeniz ve Ege’de durum böyle Türkiye aleyhinde de Karadeniz’de farklı mı? S400 alımı nedeniyle derinleşen kriz yaşadığımız, Kıbrıs Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunan-Rum ikilisinin resmen ve fiilen yanında yer alan hatta Rum-Yunan ikilisinin İsrail’le olan ittifakına dâhil olarak dörtlü askeri ortaklığa giden ABD Karadeniz’i de NATO gölüne dönüştürüyor. Hem de Türkiye’nin desteğiyle.
Karadeniz’de 2014’te buyana artan NATO varlığı söz konusu. NATO Genel Sekreteri NATO gemilerinin Karadeniz’de 2017’de 80 gün olan görev sürelerinin 2018’de 120 gün olduğunu söyledi. Buna ABD’nin NATO kapsamında olmayan gemi bulundurma sürelerini de eklediğinizde Karadeniz’de NATO/ABD varlığı sürekli hale gelmiş durumda.
Hava sahasındaki NATO/ABD uçak görevlerini de düşündüğünüzde tam bir abluka var Karadeniz’de. Yani Karadeniz NATO, aslında ABD gölü olmuş.
ABD’nin Doğu Akdeniz, Ege, Suriye, F35 vs alanlarındaki tutumuna rağmen Karadeniz’deki politikasını desteklemek Türkiye’nin çıkarlarına ne kadar uygun?
Rusya’nın da buna sessiz kalması mümkün değil, öyle de oluyor. S400’ler ve uzun menzilli uçakları dâhil Karadeniz’e büyük askeri yığınak yaptı. Böyle bir ortamda Rusya’nın, NATO’nun Karadeniz planlarını destekleyen Türkiye’ye farklı davranmasını beklemek pek mümkün olmayacaktır.
Rusya’nın S400 satışına, ABD’nin F35 engellemesine Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’deki gelişmeler penceresinden bakın. Türkiye’nin politikalarında kördüğüme dönüşen çarpıklık ve öngörüsüzlüğü görün.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkış için belirleyeceği strateji yani ihtiyaç duyulan paranın kaynağı S400 ve F35, Suriye ve Kıbrıs’taki kararları dâhil dış politikasını belirleyen ana unsur olacaktır. Ne de olsa parayı veren düdüğü çalar.
—————————————–
Kaynak:
—————————–
[i] 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Enstitü Başkanı