Sadi Somuncuoğlu Ağabey bir güzel insandı.
Gözümüzü açtığımızda ilk gördüğümüz kişilerden biriydi.
O güzel insanların tuttuğu ışıklardan yürüdük biz.
Habil’i de, Kabil’i de öğrettiler bize. İkisini de andık. Ama birini kahırla, birini hayırla.
Nemrut’un da Yunus’un da odunları vardı. İkisinin taşıdığı odundu da hangisinin ne işe yaradığını, ne gayeyle taşındığını onlardan öğrendik.
Yolu dosdoğruydu.
Yönümüzü bulduğumuz yıldızlardan birisiydi Sadi Ağabey.
Galip Erdem Ağabey aşağı yukarı şöyle söylemişti; “İnsan hayatının her anında yön değiştirebilir. Bir insanın ülkücü olup olmadığı ölümünden sonra belli olur.” Arkasından demeliler ki “Şehadet ederiz ki dosdoğru idi.”
Şehadet ederiz ki yolu dosdoğruydu.
Alnı açık, dimdik yürüdü.
Mekanı cennet olsun.
…
Dün bir dostum “Sadi Ağabey’in arkasından bir dörtlük yazarsın” gibi bir şeyler söyledi. Ben de bir kelimeyi kullanmak için izin istedim kendisinden, şöyle bir şiir oldu…
Sadi Somuncuoğlu Ağabey’e
Yıldızlarla süslü ak saçlı dağın,
Sevgi ile olur yâdı Ağabey.
Aşkla yaktığınız kutlu ocağın,
Türk-İslâm mühürlü odu Ağabey.
Turan’ı koydunuz esen yellere,
Türkü söylettiniz susmuş dillere,
Bir çığır açtınız Türk Gönüllere,
Ülküydü sevdanın adı Ağabey.
Bayraklılar vardı kutlu dilekli,
Süphan göğüslüydü çelik bilekli,
Bir nesil yürürdü Kürşad yürekli,
Dediğiniz zaman “hadi” Ağabey.
Sizlerden duyunca muştulu çağrı,
Vatan için yandı kaç yiğit bağrı,
Tanrı Dağlarından Hira’ya doğru,
Bozkurtlarla doldu vadi Ağabey.
Bazen duman çöktü gün doğdu sise,
İnanan düşmezdi elbet yeise,
İyiye güzele vuran her kimse,
Bugün de, yarın da adi Ağabey.
Biz bize çalardık aşk dolu sazı,
Gülerdik, coşardık, ağlardık bazı,
Yufka yürekliler ne bilsin bizi,
Ne bilsin bizdeki tadı Ağabey.
Alnımızda olan derin yazıdır,
Şükür de sabır da can niyazıdır,
Biz sizden razıydık, Hak da razıdır,
Hakkını helâl et Sadi Ağabey.
Hakkını helâl et Sadi Ağabey.
Fatihalarla…
(Bu fotoğrafı Sadi Somuncuoğlu Ağabey’in başkanı olduğu Milli Düşünce Merkezi’nde çektirmiştik. Mehmet Hayati Özkaya’nın toplantısı sonrası idi. Biz Eskişehir’den gelmiştik, Hayati Bey de Adana’dan gelmişti)
Mehmet Ali KALKAN