Büşra DEMİR
Şiir okumaya ne zaman başladım hatırlamıyorum fakat yazmaya başladığım tarih dün gibi aklımdadır. Yorgunluğum, mutluluğum, hüznüm ne varsa o mısralarda gizlidir.. Bir nevi açık yaralara benzetirim ben o mısraları. Neden mi? Hemen izah edeyim. Yazdığınız her şey, samimiyetinizle yazdığınız her sözcük tuz basmaya müsait taze bir yaradır okuyucunun gözünde. Bir açık yakalamaya görsün, vuracaktır bam telinize ve değiştirecektir tane tane işlediğiniz o duygularınızı. Yorgunluğunuzu unutacak ve başlayacak kendi hikayesini okumaya o şiirde. Haksızlık mı? Evet haksızlık… Ben yazdım bencilliğiyle korumaya çalışacaksınız şiirlerinizi ama artık iş işten geçmiş olacak. Çünkü onu defterlerin arasında saklamak için değil, sırlarınızı yediden yetmişe paylaşmak için yazdığınızı bilmek de sizi arafta bırakacak. Yazmayı bırakmalı mıyım artık? sorusunu şimşek hızıyla geçireceksiniz aklınızdan ve yine tövbe tutmayan elinize kalemi alıp başlayacaksınız sayfa sayfa şikayet etmeye.
Şiir yazmak büyük marifet arkadaş. Yanlış anlamayın kendimi yüceltmiyorum çünkü henüz bir şair olarak görmüyorum kendimi. Üstatlarım yazmış, dökmüş içini. Bize de okumak düşmüş. Bir şiirini okuduğumuzda işte deriz, işte benim ustam bu. Yazmak istediklerim nasıl da bir sanatçı titizliğiyle işlenmiş o dizelere.. Kıskanılası doğrusu. İçi gidiyor insanın. Ben bunu yaşadım. Yıllar önce “Telefonda Sen” adında bir şiir okudum ve defterime yazmak için sabırsızlandığım ilk şiirdi benim için. Şöyle başlıyordu:
“Bundan daha güzel müjde mi olur?
Merhaba diyorsun telefonda sen”
Bu nasıl bir başlangıçtır Allah’ım dedim o an. Devamını okurken düşündüklerimi tahmin ediyorsunuzdur sanırım. Cemal Safi imiş yazarı da. O akşam birkaç şiirini daha okudum. En sonunda nasıl yazabilirim sorusuna cevabım iyice netleşmiş oldu. Sâfi olmalıydı. Bir o kadar sade ve olabildiğince saf bir sevgiyle yazılmalıydı şiirlerim. Mümkün olabileceğine Aşk ve Vurgun şiirlerini de okuduktan sonra kanaat getirdim. Ah be ustam, kalbim kıpır kıpır olmuştu o şiirleri okurken. Şaşkınlık üstüne duyduğum sevgi o gün bugündür sürmekte yüreğimde. Duymadık insan kalmadı size olan hayranlığımı.. Arkadaşlar hala söyler. “Cemal Safi’nin şiirlerini görünce aklımıza ilk sen geliyorsun Büşra” derler. Nasıl da mutlu oluyorum anlatamam…
Cemal Safi ismini duyunca akan sular durur bende. Okudukça okuyasım gelen, dinledikçe dinleyesim gelen şiirleri; yüzlerce şiirinin de bestelendiğini düşünürsek şiirlerin aklınızda kalmaması bir o kadar zorlaşıyor. Meğer ezbere bildiğim şarkıların sözleri kendisine aitmiş. Gel de sevme şimdi üstadımı. Tabi sadece arkadaşlarım değil hocalarım da öğrendi Cemal Safi sevgimi. En başta Mehmet Ali hocam. Üniversitenin son zamanlarında tanıdım kendisini ama böyle babacan bir insanı geç tanıdığım için de üzüldüm doğrusu. Eskişehir’in kadim şairlerinden Mehmet Ali hocam.. Derdi olan birine derman olmadan rahat uyuyamayan, yüreği sevgi dolu bir insan. Ne söylesem azdır onun için. Dedim ya, Mehmet Ali hocam da öğrendi Cemal Safi sevgimi, o günden beri de peşini bırakmadı bu işin. Ne kadar hayran olduğumu anlattım, Bir gün dinletelim dedi, şaşırdım tabi.. Üstünden biraz zaman geçti Mehmet Ali hocam yazdı. Hal hatır fasılasından sonra mübarek Ahmet hocamın beni yanına çağırdığını söyledi. Nedenini sordum, “belki derslerin zayıftır ondan çağırıyordur seni” dedi. Doğrudur hocam dedim 🙂 Bundan yaklaşık yarım saat sonra nefes nefese okula gittim, Ahmet hoca da beni öyle görünce güldü, mübarek Büşra koşarak mı geldin yahu? deyiverdi. Vallahi neden geldiğimi ben de bilmiyorum ama yorulduğumu o an fark ettim. Oturdum boş bulabildiğim bir yere çünkü o odada ya kitaplar kaplar her yeri ya da öğrenciler 🙂 Neden geldiğimi sordu Ahmet hoca. Ben de bilmiyorum ki Mehmet Ali hoca böyle böyle dedi dedim. Güldüler “bak sen mübareğin işine yav” dedi. Hala anlayamadım ne olduğunu inanır mısınız.. Bir kitabı eline aldı ve bana uzattı hocam. Nedir bu diyecek oldum, “Cemal Safi- Vurgun” ismini görünce şaşkınlığım iki kat daha arttı. Sana gelmiş dediler. İyi, güzel, hoş da neden? Kapağını açtığımda gözlerimi dolduracak şu cümleyle karşılaştım: ” Büşra’ya Safi Sevgilerimle imza Cemal Safi .. Ben nasıl anlatayım o anki mutluluğumu. Dilim tutuldu. Bir Ahmet hocaya bir Tuğba dostuma bakıp duruyorum. Anladılar sevincimi de bir o kadar komiktim sanırım çünkü gülüşmeye başladılar. Meğer Mehmet Ali hocam çok sevdiğimi öğrenince rica etmiş bizim için imzalı kitap istemiş. Kırmamış yüreği güzel üstadım. Dedim ya o anki mutluluğumu asla anlatamam. Sevdiğim şairden bana imzalı kitap gelmiş kolay mı? Arkadaşların yanına nasıl gittim, olanları ne hızla anlattım hatırlamıyorum ama o akşam heyecanımla çok insanı güldürdüğüm kesin. Bu mutluluğumun mimarıdır Mehmet Ali hocam. Sağ olsun var olsun..
Evet, yüreğimdeki Cemal Safi sevgisi böyle… Daha anlatacak birçok şey bulabilirim aslında. Şu an bile bu satırları yazarken, onun şiirlerini dinliyorum. Lakin yaklaşık üç ay önce kendisi bir takım sağlık problemleri ile karşılaşmış ve hastaneye kaldırılmıştı. İlk zamanları biraz zorlu geçmiş ve bizleri korkutmuş olsa da doktorların ve ailesinin desteği ile şimdi daha iyi olduğunu duyduk. Ömrünü şiirlere adamış, onlarla hayat bulmuş, duygulara can vermişti. Elbette iyileşmesinde yine şiirleri etkili olacaktı. Doktorlar en başta her ne kadar tesadüf dese de, Cemal Safi, kendi şiirlerini ve güftelerini dinleyerek kendini toparlamış ve bizleri sevindirmiştir. Evet doğru okuyorsunuz, şiirleriyle tedavi oldu Cemal Safi. Onlar okunurken gözlerinden yaş geldiğini ve o şekilde tepki verdiğini ifade ediyor oğlu Peyami Safa SAFİ.
Eğer yüreğinizde sevgiye dair en ufak bir kıvılcım hissediyorsanız lütfen onu şiirle alevlendiriniz. Lütfen onu yeşertip başkalarına da bulaştırınız. Sevgiyle hallolacak her şey, ben buna inanıyorum. Tıpkı Cemal Safi’nin de eski sağlığına geri kavuşup bizlere yine şiirlerini okuyacağı zamanın geleceğine inandığım gibi. Dualarımız onunla… En kısa zamanda sağlığına kavuşmasını temenni ediyoruz.