Bugünlerde çok ilginç kopmalar, birleşmeler, ittifaklar ve ihanetlere şahit oluyoruz.
Eski sloganlar ve cephelerin taraftarlıkları üzerinden netice elde edemeyenler, şimdilerde eski sloganları kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlar ve halkın safiyet ve cehaletinden faydalanarak bir kavramlar çorbası icadıyla o safiyeti iğfal etmeye soyunuyorlar. Ulusalcılık böyle bir kırpık yıldızdı! Kandırılabilir buldukları eski muhteris milliyetçiler o şurubu tereddütsüz başlarına diktiler! Ulusal kanal programlarında bol bol örneğini gördüğünüz gibi…
Son bir “örnek” daha zuhur etmiş.
Serap Yeşiltuna adında bir kadın yazar, Türk Solu adlı dergide, artık eski iddialara dayalı solculuğu terk etmiş, yalın kılıç bir “Kızılelma Milliyetçiliği”ni kıpkızıl Che Guera eşliğinde sunmaya başlamış.
Besbelli ki artık gaye bir fikre mensup aramak değil. Bilakis hangi fikirden olursa olsun, yanına alırsa onu takviye edebileceğini, yahut rakibinin gücünü azaltacağını düşündüğü kim varsa, onların damarına girip, haklılıklarını teslim ettiğini ifadeyle yanına çekmek.
Uluorta bir Ötüken Kızılelması sloganıyla ülkücülere havuç uzatıyor. Ana Tanrıçalar(!) icad etmekten asla fütur göstermiyor. Yeter ki Türk Solu(!) ülkücülerden bir parçayı kendi gücüne eklesin. Hatta o “sol” turkuaz bir sol olsun! Nasıl olsa ipler ellerinde oldukça, vakti geldiğinde gerekli operasyon her zaman imkan dahilindedir.
Pür hamasî yazılar yazıyor arkadaşımız.
Bir dervişten fazla derviş, Türkeş’ten fazla ülkücü, S. Ayverdi’den çok dindar!..
Safderun dostların sayfalarında bu hatunun yazıları boy gösteriyor! S. Ayverdi tarihin gördüğü bir numaralı “amazon”dur artık!
Yazıların ikna ediciliğinin sırrını o kadar iyi biliyor ki, artık karşıdan saldırarak saf gruplardaki direnci arttırmayı seçmiyor. Bilakis, bir Rifai’den daha sadık, bir ülkücüden daha atak yazılarla övgüler döşeniyor. Che Guera üzerinden girip Ken’an Rifai Hz.nden çıkıyor.
Onun bu stratejisinden habersizlerimiz ise yeni bir “solcu Asena” buldukları vehmiyle alkışa duruyorlar…
Bir an durup düşünmek lazım!
Samiha Ayverdi’nin mücadelesinde taassupla uğraşma da vardır. Evet! Lakin o, asıl mücadelesini, medeniyetini imha etmeye çabalayan oryantalist sömürge valileriyle yapıyordu.
Dil kavgası, sanatlarını imhadan kurtarma çabası, mimarisini anlatma derdi, tarihini unutturmak isteyenlere, Beyoğlu Kültürünü memlekete yayma çabasındakilere karşıydı onun asıl mücadelesi… Aydınlar Ocağı’ndan, İlim Yayma Vakfı’nın ihlaslı yöneticilerine kadar, bir imanlı ve sadıklar zümresiyle beraber yürütüyordu mücadelesini…
Bir “CEPHE” mensubiyeti arayanların dikkatine sunarım. Her onbeş günde bir Samiha Anne’nin ağabeyi Ekrem Hakkı beyefendinin konağındaki sohbete katılan seçkin zevatı bilmeyen birileri vardır belki, bendeniz o toplantılarda yıllarca bulundum… Sabahaddin Zaim’den Süleyman Yalçın’a, Cemil Meriç’ten Âmiran Kurtkan’a… niceleri vardır o cephede! Ama bir tane bile “solcu” görülmemiştir. Bir ara A. Nesin’in övgü dolu davetlerini nasıl reddettiğini bilenler bilir…
O ömrünün bir saniyesinde bile bir “solculuk” tezahürü göstermedi!
Şimdi, onu bir sıradan hamaset edebiyatı yapan, arkasındakilere Rifailer’i de katmaya çabalayan bu ikiyüzlü gayretlere nasıl kapılabiliyor insanlar?
Samiha Ayverdi’ye “Anne” diyenler, onu bu kadıncağızın fitneci dilinden mi öğrenecekler?
Kendilerini kime “karşı” kullanmak adına bu oportünizme girildiğine bakmayacaklar mı?
Cenaze namazlarına dahî el bağlamayan bu iktidar düşkünlerine alet mi olacaklar?
***
Taasupla kavgamızı biz yapacağız!
Nasıl Samiha Ayverdi vaktiyle misyonerliğe, küfre, sola ve taassuba meydan okurken kimseye alet olmadıysa, alnının akıyla ömür defterini tamamladıysa aynen öyle!
*
Bir şaşkınlık mertebesi var ki, kelâmın menzili oralara erişmiyor maalesef!