Târîhin kör, sağır ve dilsiz olduğu demler vardır. Böylesi zamân parçaları, milletlerin tâlihinde nîrengi noktası mevkiinde dururlar. Gözüne, kulağına ve diline söz geçiremeyen târîh, başka kuvvetlerin önünde sürüklenerek; yalana, iftirâya, lâf mütegallibesine boyun eğer. Milâdî 13 Nisan 1909, Rûmî 31 Mart 1325 (22 Rebîülevvel 1327) Salı günü İstanbul’da meydâna gelen gelişmeler, bu kabîl bir “lâl ü ebkem ü âmâ” târîhin huzûrunda cereyân etmiştir.
Aradan bunca yıl geçmesine, hakkında leh ve aleyhde vagonlar dolusu söz sarfedilmesine rağmen, 31 Mart Hâdisesi, hakîkat trenine bindirilememiştir. Çünkü onu târîhin elinden kaçırmak isteyenler vardır ve bunlar, başta emperyalist emelleri olmak üzere, bütün hedeflerini Türk’ün imhâsı, felâketi üzerine binâ etmişlerdir. Dolayısıyla, 31 Mart Hâdisesi’ni, İngilizlerin açıkladığı şekilde bilmeye mecbûr olan bir ötekiler topluluğu bulunuyor. Ne yazık ki, kendi memleketimizde aklımızın sesine uzak duruyoruz.
Yıllarca, 31 Mart Hâdisesi başlığı altında irticâ masalları dinledik. Yok, şerîat isteyenler sokağa dökülmüş de; bilmem hangi ittihâdın mensupları:
“Din elden gidiyor!”
diye yürümüşler de, falan zannederek filânı öldürmüşler de…
Hepsi bir merkezden idâre edilen ve hiçbir adımında tesâdüfün izine rastlanmayan gelişmeler, bir İngiliz tezgâhıdır. Sultan Abdülhamîd’den ve Türk’ün uyanıklığından kurtulmanın fomülüdür.
İttihâd ve Terakkî’nin Selânik’de hazırlayıp İstanbul’a gönderdiği Hareket Ordusu, ilk ândaki haklılığına, sonraki icrâatıyla bir hayli zâfiyet yüklemiştir. Mahmûd Şevket Paşa ve ekibini İngiliz’in nihâî emeliyle buluşturan hâdiseler zinciri, İttihâd ve Terakkî ileri gelenlerini gaflete râm etmiştir.
Sultan Abdülhamîd’i tahttan uzaklaştırmak, o yıllardaki İngiliz siyâsetinin olmazsa olmaz şartı gibi görünmektedir. Elbette, İngiliz’i bu maksada kilitleyen başka güç kaynakları da vardır. Küdüs ve çevresini parayla satın alamayan Yahûdî lobisi, bu pazarlıkta ayak direyen Osmanlı Pâdişâhı’nın hasm-ı bî-amânı olarak, İngiliz maşasını ustalıkla tutup çevirmeye başlamıştı.
Yahûdî ve İngilizin ayak oyunlarıyla, koskoca bir milletin bahtı tersine çevrilmiş; Türk Devleti, tez zamânda yatalak hasta muâmelesine uğramıştır. Dervîş Vahdetî, Volkan Gazetesi, İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti, Avcı Taburları, Hareket Ordusu, Sultan Abdülhamîd’in hal’i, Sultan Reşâd’ın iclâsı tarzındaki, gûyâ târîhî başlık ve tâbirler, 31 Mart’ın ardından sökün eden Trablusgarb, Balkan ve Birinci Dünyâ savaşlarının yanında, ne kadar figüran kılılığında duruyorlar. 31 Mart Hâdisesi’nin târîh koridoruna giriş yapabilmesi için, bu harblerin sonucuna iyice bakmak kâfi gelecektir. Gerisi lâf ü güzâf…