Şair Gülsüm Esen

BULUT VE BIÇAK

rüya halvetidir dervişlerin. büyüyünce ben de bulut olacaktım.
hatta ikinci kez bile çalacaktım kapıyı, bu çiğ eti korumakta olmasaydım kaburgamda 
iç sızısıyla uyanmayı unuttuğum sabahların göreceli kaybedenidir 
göğsüme kar konar erimez, seyreltilmiş seslerin müdavimiyim
her hâl’de sabiti mutlağı vardı, zamanla bilançosunu da duymadım
oysa “hüzün insanın kıyamıdır” derdi şeyhim

rıza oluşlar kemiğimde. damarımda hep res cogitans, çok makinadaki hayalet
sahi kaç kez düştüm ayağı kırık atlardan farkım yok
bari yürüdükçe kan dolsaydı ağzıma yumruklarımı sıkmadığım her yanlış yolda
şeyhim der ki “insanın kendine rahmeti başkasına olandan büyük olur”

insan bu. muayyen bir vakte kadar ayaklarını toprağa basar
rüzgar akıyordu ve kördüm iliklerime kadar
bilenmeliydim, kınımdan ince nakışlı Türkçe doğmuştum 
velveleydi yitik bozkırlarımın narası.  duyulurum. fakat anlamım nerede?
ham bile kılamıyordum varlığımı bulut değilim bıçak değil 
çukur gibi durup duruyorum kendi içimde

zaman fillini çekiyor gölge, kimyasında illeti var mı varoluşunun?
dağılmış akrepler gibi ruhumun her biri 
hala taşıyorum ama. eğer zübde-i alem bensem,  ha gölge ha ben 

karanlık çökmeden eve dönmeliyiz 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen