Son günlerde medyada, Son Peygamber Hz Muhammed’e karikatür ve yazı ile hakaret edenlerin öldürülmeleri, güya Hz. Muhammed’in daha önce şair Kab Bin Eşref için verdiği öldürme emrinin devamıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor.
OLAYIN GERÇEĞİNE BAKALIM…
Kab Bin Eşref, Arap bir baba ile, Yahudi bir annenin çocuğudur.
Küçük yaşta babası ölünce, annesinin mensubu bulunduğu Medine’deki Beni Nadir Yahudi kabilesinin yanına gidiyor. Orada büyüdüğü ve yaşadığı için de hep Yahudi şairi sanılmıştır. Kendisi de bütün hayatınca, tam bir Yahudi ve Münafık olarak davranmıştır.
Gerçekte güçlü bir şairdir. Çok etkili şiirler söylemektedir.
ASLINDA İSLAM-YAHUDİ İTTİFAKI VARDI
Hicretten sonra taraftarlarca imzalan Medine Anlaşmasına göre de, Yahudi Kabileleri ile Müslümanlar müttefikti. Dışarıdan Medine’ye yapılan saldırılara birlikte karşı koyacaklardı.
KAB: AZILI BİR HZ MUHAMMED DÜŞMANI
Bu zat, baştan beri hep Hz Muhammed’e düşmanlık beslemiştir.
Etkili ve şöhretli şiirleriyle her fırsatta Peygamberi aşağılamıştır. Sadece Allah Resulünü değil, ilaveten müminlere ve peygamberimizin muhterem eşlerine de ağıza alınmayacak galiz şiirler söylemiş, onları tahkir etmiştir.
Dahası; halkı Allah Resulünün aleyhine kışkırtmıştır.
ONULMAZ BİR İSLAM DÜŞMANI
Bedir savaşı zaferini haber aldığında, İslam’ın bu başarısından rahatsızlık duymuş, müşriklerden ölenlerin çokluğunu kastederek; ”Bugün yerin altı yerin üstünden daha hayırlıdır” gibi cümlelerle üzüntüsünü ifade etmiştir.
Bedir’den sonra, taziyede bulunmak ve Kureyş’i Müslümanlar aleyhine kışkırtmak için 40 kadar adamıyla birlikte Mekke’ye giderek Müslümanlara karşı savaşmak üzere Ebu Sufyan ile anlaşma yapmıştır. Müşriklere destek olmuş, ölülerine ağıt yakmıştır. Kendisinin Ehli Kitap olmasına rağmen müşriklerin inancının İslam’dan daha sağlam olduğunu söylemiş; “Bunların kökünün hep birlikte kazıyalım” demiştir.
Medine’ye döndükten sonra da, şiirleriyle Peygamberi ve ashabını hicvetmiş, etkili konuşmaları ve servetiyle müşrikleri Müslümanlara karşı kışkırtmaya devam etmiştir.
HER FIRSATTA DÜŞMANLIK YAPTI
Hz Muhammed’in büyük emeklerle kurdurduğu Medine Çarşısını yanına adamlarını alarak yaktırdı.
Gatafanlıları İslam adına kışkırttı.
İslam-Yahudi anlaşmasına sürekli aykırı davrandı.
PEYGAMBERE SUİKAST TERTİP ETTİ
O günlerde, Allah Resulü bir konuyu görüşmek üzere, misafir olarak Beni Nadir kabilesine yemeğe davet edilmişti. Ancak yemek esnasında; hem yemeğine zehir koyularak, hem de kılıçla suikast hazırlanıp öldürülmek istenmiştir. Bunu tertip eden Kab’dır. Suikast bilgisi, bu kabileden biriyle evlenen bir kadın vasıtasıyla (Cebrail’in haber vermesi diyenler de var) Peygamber bu olayı öğrenecek ve kıl payı ölümden kurtulacaktır.
HZ MUHAMMED VE ASHAP BUNDAN RAHATSIZDI
Bütün bu olaylar bir araya geldiğinde artık bardak taşmıştır. Peygamber de ashap da; “Kab’ın şiirlerinin, ondan üstün şiirler söyleyen bizden bir şair tarafından susturulmasını” istemektedir.
Asla Peygamber; “Kab’ı kim öldürüp susturacak” şeklinde bir söz söylememiştir.
DURUMDAN VAZİFE ÇIKARTAN HEYECANLI BİR GENÇ: MESLEME
Ancak sahabeden heyecanlı ve radikal bir genç olan Muhammed bin Mesleme, “Ben onunla konuşup, Peygamber aleyhinde şiir yazmamaya ikna ederim” diyerek yanına beş kişi almış ve kafasındaki bir planla Kab’ın evine gitmiştir.
Mesleme, Kab’la buluşup kendisine ; “Durumun çok ciddi olduğunu, artık bu düşmanlığa son vermesini ve hakaretlerini bitirmesi gerektiğini” söylemiştir.
Fakat Kab yine bildiğini okumaya devam etmiştir. Özelikle Uhud mağlubiyetinden sonra Allah Resulünün geleceğinin tartışıldığı bir dönemde daha da azgınlaşmıştır.
Hatta Kab Mesleme’ye; “Hz Muhammedi öldürmek istediğini, başınızdan bu giderse eski dostluklarının daha da güçlenerek devam edeceğini vb.” söylemiştir.
Laf anlatamayınca, durumdan vazife çıkartmaya ruhen zaten hazır Mesleme başkanlığındaki bu heyecanlı beş kişi, Kab’ı evinden bir bahaneyle uzaklaştırarak cinayeti gerçekleştirmişlerdir.
Olaydan Hz. Muhammed’in haberi yoktur.
Ancak Kab’ın cürümleri o kadar büyük ki, Yahudiler Kab’ın kanının hesabını bile soramadılar.
İSLAM’DA ADAM ÖLDÜRMEK YOKTUR
İslam din savaşı yapmaz. İslam’da adam öldürmek sadece kısasta vardır.
ALLAH RESULÜ KUR’AN’A AYKIRI HİÇBİR İŞ YAPMAZ
Allah’ın Nebiye olan ikazları açık ve nettir:
“İnkârda birbirleriyle yarış hâlinde olanlar seni üzmesin! Unutma ki onlar Allah’a hiçbir zarar veremezler; Allah onların ahiretten hiçbir pay almamalarını murad eder; neticede onları korkunç bir azap bekler (Ali İmran 3:176).”
“Elbette mallarınızla ve canlarınızla sınanacaksınız ve hem sizden önce vahye muhatap olanlardan hem de Allah’tan başkasına ilâhlık yakıştıranlardan birçok incitici söz işiteceksiniz. Ama eğer direnir ve sorumluluk bilincini kuşanırsanız (iyi olur); fakat unutmayın ki bu bir azim işidir (Ali İmran 3:186)”
Allah üzülme deyip teselli ediyorsa, peygamber artık şiirlerden ve hakaretlerden dolayı üzüntü duymaz.
Dolayısıyla, “onları öldürün” de demez, diyemez. O, Rabbinin sözlerinin dışına asla çıkmaz, çıkamaz.
MEDİNE MESCİDİNDE FEDAİ ARANASIYMIŞ
Rivayetlere göre, Peygamberimiz, Medine mescidinde; “Yok mu içinizde bu adamı susturacak biri” diyesiymiş.
Medine mescidinde Resul gibi tedbirli biri böyle bir söz söylemez. Çünkü Medine mescidinde münafıklar dâhil her türlü adam vardı. Karşı tarafa anında bilgi uçuracak kimseler vardı.
Münafıkların olduğu yerde Peygamberimiz; “bunu kim öldürecek” demez.
RAHMET, MERHAMET VE ŞEFKAT PEYGAMBERİ
Hz Muhammed’in sevgi dolu yüreği, Uhud’da canına kasteden düşmanlarına bile Beddua ettirmiyor; “Onlar bilmiyorlar” diyor.
Mekke’nin fethinde 4 kola ayırdığı ordusundaki bir kolun komutanının, düşmanlarını öldürdüğünü haber alınca, onu derhal görevden almıştı.
En önemlisi Amcasının katili Vahşi’ye, Hamza’nın velisi olarak kısas hakkı bulunmasına rağmen, bu hakkı kullanmayıp Vahşi’yi affetmesiydi. Sonra Vahşi İslam ordusun en önünde savaşan mücahid oldu.
ABDULLAH B. ÜBEY B. SELÛL ÖRNEĞİ
Bu zat, İbn Selül diye de anılır. Hazrec kabilesinin reisi olup Medine’nin idaresi kendisine verilmek üzere iken, Hz. Peygamber’in hicretiyle bundan vazgeçilmiştir. Bu sebeple, Bedir savaşından hemen sonra Müslüman olmuş görünmesine rağmen, Peygamber’e ve onun tebliğ ettiği dine karşı beslediği kin ve düşmanlık duygularından hiçbir zaman kurtulamamıştır.
Tam bir bozguncu münafıktır.
Muhacirler aleyhine sürekli çirkin sözler söylemiştir. Öldürülmesine yol açacak muhtemel sert tepkileri bizzat Hz. Peygamber engellemiştir.
Hz. Ayşe hakkında uydurulan iftiranın (İFK HADİSESİ) baş tertipçisi ve yayıcısı da o olmuştur. Kur’an’da İbn Selül kastedilerek, “İftiranın büyüğünü üstlenen adam için en büyük azap vardır (Nur 24:11)” buyurulmuştur.
Hz. Peygamber kendisini çok üzen sevgili eşiyle ilgili bu hadiseden dolayı da İbn Seul’ü cezalandırmamış ve ona karşı daima müsamahalı davranılmasını istemiştir. İslam mücahidi olan Oğlu Abdullah “ceza verilmesini” istemiş, Resul mani olmuş, yine oğlunun “Bari ev hapsi verilsin” teklifini de, yine Peygamberimiz uygun bulmamıştır.
İbn Selul; Ölümünde kefenlenmek için Peygamber’in gömleğini istemiş, cenaze namazının da Peygamber tarafından kıldırılmasını vasiyet etmiştir. Bu isteği, oğlu Abdullah tarafından Hz. Peygambere iletilmiş, O da, kefenlik olarak gömleğini vermiş, cenaze namazını bizzat kıldırmış ve onun için Allah’tan af dilemiştir.
BÖYLE BİR RİVAYET NİÇİN UYDURULUR?
Kendilerine karşı herhangi bir eleştirel söz söyleyen ilim ve fikir adamlarının susturulmasına bir gerekçe oluşturmak için, İslam devletini yıkıp Mekke’yi Müslümanlardan geri alan Muaviye saltanatının Emevi devleti ve devamı için uydurmuş olmalıdır.
SONUÇ:
ALLAH RESULÜ KAB BİN EŞREF İÇİN “ÖLDÜRÜN” EMRİNİ ASLA VE KATA VERMİŞ OLAMAZ.
Rabbimiz! Bize olayların gerçek yüzünü öğrenme akıl ve iradesini lütfet. Biz Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah’ım.
Hayırlar diliyorum
Ankara, 01 Kasım 2020
Prof. Dr. Orhan Arslan