Şair Seda Artuç Bekteş

Seda ARTUÇ BEKTEŞ

 

TURAN’A BİR CAN

Küçük eller ve ayakların ötesinde

Bir can, cana gelmekte batnımda

Bunca toz duman içerisinde 

Sevinçten, umuttan daha öte

Bütün kelimelerin ant içtiği

Şiirlerden tutunan yaşama

Mevlâ’nın nuruyla halk ettiği

Bir sabi, cana gelmekte bedenimde…

 

Her sözden daha derin manası 

Şiir yazsam diyemem bu hissiyatı

Dua’nın tecelli etmesi sanki

Müjdeli bir gizden ziyade

Bir can, cana gelmekte içimde…

 

Cismi er midir, hatun mu?

Adı erkek mi yoksa dişi mi?

Yaşım otuzu geçiverdi diye

Rabbim’den bu bana bir muştu mu?

 

Ay gibi aylana, gül gibi koklana

Canımdan can balam, kurban Âlemi İslam’a 

Bir can, cana gelmekte Turan’da 

Turan’a bir can, canımdan hatıra!

 

BİR İHTİYAR ADAM

Bir ihtiyar adam var içimde

Sır gibi büyür elleri 

Bir tek onun gözleridir bakan

İşiten fısıltıları kulakları

Parmakları dünya yükünden nasırlı

Gündür geçer illa

İlla solar bir çiçek 

Düşmekle kalkmak arasında bir ömür

Ömür ihtiyar, ihtiyar ömür

Kırk yıldır tüten ocaktır can

Yanmış da kalp olmuş 

Olmuş da ne olmuş bilmem

Ağarmış derinlerde saçım sakalım

Geride bir külleri kalmış ışıldayan

Bir ihtiyar adam, kanı deli akan 

İşte dokunun ta şuramda

Can içimde…

 

Sus mevsimidir ömrümün

Tamamlanası yok şimdi cümlelerin 

Kalender bir duruşla boğar

Duman grisi kaldırımları ağaçlar 

Vakur bir sevda çırpınır meydanlarda

Can çekişir kuşkanadı gölgem 

Varlık, müjdecisidir baharın

Yokluk, kim bilir nelerin başlangıcı

Bir ihtiyar adam şimdi dünya

Dünyada bir ihtiyar adam

Susam burunlu çocukların iç çekişi

Ağlayan, gülen, düşüp kalkan kadınlar

İhtiyar temalı resimler

Ömrümde coşan, aşka koşan 

Bilmem kaç heceli ünlemeler

Gökyüzü denizinde yüzen serseri kelebekler

İşte bütün suretler, gölgeler, nefesler

Hepsiyle, her biriyle beraber

Sükût ki en çok yakışandır ihtiyarlığa

Bir ihtiyar adam 

İçimde, en çok yakışan sükûta…

 

ARSLANLAR MİSALİ

Ey karanlık gökleri medeniyet güneşiyle aydınlatan ülke!

Ey her defasında kendini doğuran Anka Kuşu!

Ey bal gözlü bir yiğide vurulmadan henüz

Aşkını yüreğimde hissettiğim belalı sevda!

Ey toprağına atalarımın kanı bulaşan

Gözleri Zemzem Kuyusu güzellere gebe pars!

Kalbim

Sana büyük şiirler yazamayacak yangınlarda!

Nasıl kıydılarsa gül kokulu şehirlerine

Nice ihanet ettilerse kahraman neferlerine

Öyle kıyacak Rabbim onlara!

 

 

Ey sevdası kaderinden kara

Al Bayrağının Yıldız’ı vurgun olan Ay’ına

Yeminler ettiğim içimde taşımaya ve

Deryada ve toprakta ve gökte!

Süzülmek zamanıdır şimdi

Akdeniz’de yiğit bir kartal misali

Tanrı Dağlarına yeniden varacak gibi!

Alparslan’a bir oğul müjdesi

Çığlar koparmışçasına Ağrı’dan

Arslanlar anası bir yürek misali!

Bir yürek misali şehitler anası!

 

İNCİR İÇRE

Bir incir çekirdeğinin kalbinde yerin
Senden sonra kimseyi terk etmedim
Hiç acımadı göz pınarlarımda yeşeren umut
Çığlıklarına doğru koşmadı hiçbir kadın
Temizliğini kusmadı içime herhangi bir kar tanesi
Donup kalmıştı ne de olsa zaman
Isınmıştı koca gövdesinde incir ağaçlarının
İpek böcekleri oynaşıyordu dut dallarında neden sonra
Sen saklanıp kalmıştın kalbine
İncir çekirdeklerinin
Kimseye terk edemiyordum gecelerin yasını
Saat eti kemik geçiyordu
Aşk, kim bilir hangi şehri bombaladı
İşte yine kanıyordun susarak
Kanıyordum gözlerine, susayarak
İncir çekirdeğinin kalbi kanıyordu
Şehrin kardan ışıyan gecesinde utanarak…

 

NAKIŞ NAKIŞ

Anladım ki şiirim sensin

Bal gözlerin ve dudakların

Şiirimsin sen benim

Öyle ya her yanlış bir nakış

Tekrarı gözleri kör ediş

Sensin benim şiirim

Her zerremde nakış nakış

Ellerin, gözlerin, sözlerin

Beynimde iğne iğne işleyiş

Tekrarı mümkün mü?

Ya bu özleyiş?

Eski bir kavle dokunuştur 

Gözlerinle konuşmak

Mücahidiysem ki bu dilin

Kıldırdığım dil cihadımdır 

Şehadetime şahit olacak

Ki nakışlarım

Sensin benim şiirim 

İşte böylece anlattım…

 

DÜŞ (EN) LER

Bir günaydın gibi düşer adın aklıma

Aklımı nerelerde düşürdüm bulamam

Gece fısıltıları dolar saçlarıma

Saçlarım, aklar içerisinde şimdiden sonra

Gelecek rüyaları düşlüyorum

Düşürdüğüm aklımı bulamama şartıyla

Bazen bir günaydına düşüyor adın

Akşamlara bir de çoğunlukla

Yürek çarpıntıları karışıyor

Düşler denizinin dalgalarına

Geri adım atıyor sana düşen aklım

Yüreğimin düştüğü yeri sorma

Sorma, her gece düştüğü yeri

Düşlerimin…

 

KAR

Çıplak bir ağaç kar giyinmişti

Kar, izlerini siliyordu soğuk adımların 

Manzaram sıcaktı, ellerim ılık

Belli ki gece uzayacaktı…

Kim bilir hangi mısra düşecekti 

Kalbimin kırıkları üstüne

Hangi söz, bal gözlerine sığınacaktı 

Kıyıdan köşeden umutlar ilişecekti 

Gözümde canlanırken mazi eksikleriyle

İstikbal titrek adımlarla yaklaşırken 

Kar, izlerini bırakıyordu yıldırımların

Yüreğim sıcaktı, bakışlarım ılık

Çıplak ağaçlar karları kuşanmıştı 

Gece, belli ki uzayacaktı…

 

 

 

 

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen