AŞK MEYDANINDA
Menzili, adresi şaşırır çile,
Baykuş güle öter, aşk meydanında.
Yenemez yüreği, ordular bile
Bir tebessüm yeter, aşk meydanında.
Nice bezirgânın hesabı şaşar,
Hayâl palazlanır, gerçeği aşar,
Dil susar, muhabbet gözlerde yaşar
Gönül aklı satar, aşk meydanında.
Çirkini, güzeli seçmez bu ağrı,
Korunda göl olur Nemrut’un bağrı
Kuralı, kararı bilmez, tek doğru:
Av avcıyı yutar aşk meydanında.
Tavşan dağa küsse, dağ gama kanar
Kar ile kıjgırır, yaş ile yanar
Parçalar bağrını, çiçekler sunar,
Taşta ıtır biter, aşk meydanında.
Zindandan karadır aşkın karası,
Kâr etmez toplansa göğün çırası
Bir de açıldı mı türkü yarası,
Şiirler kan tüter, aşk meydanında.
BİR NAZARIN TAARRUZU
Çevirme gül çehreni yalpalıyor kâinat
Kıtalar devriliyor sararmış atlaslardan
Dağıtıyor bu nazar yıldızların safını
Dağlar aman diliyor heybetli bakışından
Esirgesin baharın, vermesin insafını
Ben çiçekler süzerim en amansız kışından
Çevirme gül çehreni bulutlar dökülüyor
Dünyanın yüreğinde el bombası bu nazar
Takvimlerin teninden mevsimler sökülüyor
Ay ve güneş kaçıyor efsunlu bakışından
Zerre kadar küçülse bu dev felek ne olur
Gezegenler dizerim en amansız kışından.
Çevirme gül çehreni kıyamet görünüyor
Kasırgalar kopuyor nazarın bu ucunda
Omurgasız gök kubbe yerlerde sürünüyor
Kamburunda ruhunu saklıyor bakışından
Rüzgârın kollarından medet umsa da varlık
Ben umutlar yazarım en amansız kışından
Çevirme gül çehreni desem de bak ne olur
Bak ki küle dönüyor içimdeki cehennem
Kahpeler hainlerin kentine sığınıyor
Gülerek atlıyorum uçurum bakışından
Ferfecir gözlerinde parçalansa da sinem
Binlerce ben çizerim en amansız kışından
TÜRK TARİHİ ULULAMASI
1.
Hicret ederken millet, doğumana anbean;
Besmeleler parçalar, sancılı esareti.
Yıkıp ilk mekânını, göçer anne karnından;
Başlar ebedi uğraş, kucaklar cesareti.
Menzile ayaklanır, bozkırda yürür evler;
Kızılelma düşünde yola koyulur evler.
2.
Bir dağın mahpusunda çile çeker dört kişi,
Zifiri duraklarda sınanır çor obalar.
Baharı öper gibi, taşı öper dört kişi
Gurbet ıssızlığında paye verir çabalar.
Gün gelir, demir erir, nevbet vurulur yine
Bir bozkurt’un ardında millet doğrulur yine
3.
Aman vermez sedlerin apansız sürgününde,
Çift başlı hür kartallar Çin sarayında durur;
Ve Şad ölüm emreder bir ihtilâl gününde,
Yer isyanla savrulur, gökte yağmur kudurur!
O kapkaranlık gece, kurtuluşun yeridir
Kırk bin kişiyi yenen, kırk kahraman çeridir.
4.
Kervanların yükünde akın akın Altaylar,
Toplanır bir çığ gibi, yeni yurdun önünde.
Ilgar eder vuslata, çelik kanatlı taylar
Açılır Anadolu, kutlu fetih gününde.
Aslan başbuğ muştular, alpler gelelim aşka,
‘Burada Sultan yoktur, hak bir Allah’tan başka.’
5.
Kendi özvatanında mahsundur koca çınar,
Uçuruma savrulur, üç kıtalık kanadı!
Anadolu çerağdır; öksüz ve yetim yanar,
Çilekeş dualarla bileylenir inadı.
Bir serdar umut verir, Türk mavisi gözüyle,
Yedi düvel yıkılır, ‘Türk ileri’ sözüyle!
TÜRK TARİHİ
Mevlâ ihsân etti zümrüt bir kanat.
Önüme serildi koca kâinat.
Gökte seyrân ettim cümle cihânı;
Çin ilinde buldum, kut Metehan’ı.
Başbuğ emir verdi, ‘ey Türk akın var!’
‘Doğduğun beşikten ebede kadar!’
Gergin zemberekten salındı ordu;
Sanki Tanrı kılıç oynatıyordu!
Ne zaman dinledi buyruk, ne mekân
Kürşad’da, Yavuz’da bu kan aynı kan.
Çağlarca devlette yarışır olduk,
Hukukta, mizâna yaraşır olduk.
Yiğide şan verdi Dedemiz Korkut,
Dilime can verdi Kaşgarlı Mahmut.
Uçtum Türkistan’da asırlar boyu,
Buldum sevgili yurt Anadolu’yu.
Uğraşın başında şimdi Alpaslan;
Gökte kartal soylu, toprakta Aslan!
Malazgirt elinde Alp’a şölen var,
Ovada vatanı aziz bilen var
Bir ses… ‘İşte gelen şanlı ordudur;
Ebedi bu toprak Türk’ün yurdudur!’
Bu ellerde ben bir gaip kuşuyum,
Şimdi Murat oğlu, Fatih düşüyüm.
Ve bir düş ki, Sultanlar müptelası;
Bir düş ki, çağın mukaddes rüyası!
Sefer, imkânsızı mümkün kılmaya,
Resul’e en güzel asker olmaya!
Dağlar mı olacak gemiye durak?
Surlar mı verecek askere firak?
Seyre dal ki, bu o mübarek ordu;
Şimdi İstanbul da Türk’ün Öz yurdu!
Aşıp kerte kerte geçmiş zamanı
Gördüm onca müeyyet kahramanı.
Destanlar kapladı geniş Mohaç’ı!
Hilal gönüllüler sindirdi haçı!
Plevne’de Osman paşa gibi hürüm,
Medine’de Fahreddin-i mühürüm.
Ölüm yorgun, burası Çanakkale!
İmanı yapıya harç eden kale!
Şimdi Dumlupınar düzünde ordu…
Kâfire en çetin darbeyi vurdu!
Ati haykırıyor gök ülkesinden:
‘Bu cihan ebede kadar Türk yurdu!’