Samimiyet sözlüklerde; İçten olma durumu, içtenlik, biriyle senli benli, içli dışlı olma durumu anlamındadır. Samimiyet; insanın içinden, kalbinden doğan sevgi ve bağlılıktır. Samimiyet; iyilik, doğruluk, güzellik, kardeşlik birlikteliğinin müşterek ortamlarında ortaya çıkar. Samimiyet, aynı zamanda hâlisane bir ihlâs niyeti içinde olmalıdır. Çıkarsız davranışlarda bulunan insanlara “samimi “, aksi hareket edenlere ise “samimiyetsiz” deriz. Samimiyet; öncelikle insanın kendi iç dünyasında duygu, düşünce ve davranışlarında tutarlı olmalıdır. Bu tutarlılık, kişinin en yakın çevresinden başlayarak dalga dalga yayılıp uzak noktalara kadar ulaşır.Söylenen sözle yapılan davranışın uyumu sayesinde hayat, en doğru anlamını bulur. “Özü sözü bir” olmak doğru dürüst kişilerin şiarıdır.
“İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında.” sözü insanın içyüzünün kolay anlaşılamayacağını ifade etse de, insanlar mevki-makam, para-pul işlerinde çabucak gerçek kimliğini ortaya koyar.
Mehmet Akif Ersoy: “İkiyüzlüleri sever oldum, çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım” diyerek davranış bozukluğu gösteren insanları eleştirir. “Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili olsa bile, o yine dilsiz sayılır.” sözüyle samimiyetin önemine vurgu yapan Hz. Mevlâna , “ olduğu gibi görünmek yahut göründüğü gibi olmak” şeklinde koyduğu ilkeyle insan olmanın zorlu yokuşları gösterir. İşte bu yüzden samimiyet insanın gizli dilinin açık kimliğidir.
Yapmacık hareketler, riyakâr insanların başvurdukları bir kandırma yolu olsa da, yüzlerdeki maske tez düşer. İnsanlar güven bunalımına uğrayarak tedirginlik fırtınasına yakalanır. Halbuki toplumda samimiyet duygusu geliştikçe güven ortamı kendiliğinden gelir. Toplum daha sağlam davranış doğruluğu içine girerek mutluluğa kavuşur. Güven, toplumun her kesiminde ve her alanda bulunması gerekir. Toplumda güvensizlik yaygınlaştığı zaman, şüphe, insanlar arasında fitne ve fesatlığın sebep olduğu bozgunu yaşar. Manevi bağlar zayıflayarak, insan önce kendini sonra toplumunu aldatmaya çalışır.
İnsan olmanın temel erdemi, doğruluktan ayrılmamaktır. İnsanın yaradılışından aldığı ahlâkî değerler, içinde yaşadığı toplumun sosyal ölçüleri, sözlerinde ve davranışlarında samimi olmayı gerektirir.
Samimiyet, herhangi bir şeye verilen değerin ölçüsüdür. O ölçünün temel şartı, bencillikten kurtularak insanlarla iletişim kurmaktır. Samimiyet, öncelikle güven duygusunun gönüllerde oluşmasıyla başlar. Çıkar hesapları yapmadan kurulan dostluklar, karşılıksız sevginin bir sonucudur. İnsanın sosyal bir varlık olması acı ve sevinci paylaşmayı gerektirmektedir. Bazı insanların toplumdan dışlanmalarının ana sebebi bencillikleridir. Samimi olmak, özgüvenli olmaktır. Samimi insan, önce kendine sonra da iletişim kurduğu insanlara güvenir. İnsanların birbirine güveni olmayan bir toplumda, işbirliği ve dayanışma davranış ve tutumları kaybedilmiştir. Durumun böyle vuku bulması toplumun yığınlaşması anlamına gelir. Yığınları bir arada tutan belli bir kültürel değer yoktur. Yığını birleştiren, bir araya getiren ve bir arada tutan hiçbir ortak vasıf bulunmamaktadır.
Samimiyet; insanın kendisi, iletişim kurduğu kimseler, içinde yaşadığı toplum, inanıp benimsediği değerler, duygu ve düşüncelerle ilgilidir. Samimi bir inanç ve bağlılık, insan için başarının anahtarıdır. Doğru sözlü, dürüst, ahlâklı olmak insanı yücelten özelliklerdir.
İnsanı hırsına esir eden ve samimiyete gölge düşüren en büyük illet ise; riya, çekememezlik, düşmanlık, karalama, kin ve nefrettir.
Hayatta başarılı olan insanlar, samimiyet duygusuyla hareket etmişlerdir. İnanç ve düşüncesinde samimiyetsiz insanlar, her zaman art niyetlerinin kurbanı olmuşlardır.
Samimiyet insanın gizli dilinin açık kimliğidir. Açık kimlikli olmak samimiyettir.
[i]Eğitimci-Yönetici, Şâir ve Yazar