Hasan Fevzi BATIREL
Dünyanın metropol olarak en kalabalık şehri… Tahmini nüfus 35 milyon.
Yolumuz geçenlerde yine doğuya düştü. Şangay’da Akciğer hastanesindeki bir toplantıya katıldım. Hastane dünyada en fazla akciğer kanseri ameliyatı yapılan yer. Geçen sene 8000 ameliyat yapılmış, bu sene 10 bin hedefi var. Geçen pazartesi günü 12 ameliyat odasında 43 ameliyat vardı. Bazı günler sayı günlük 60’a çıkıyorlarmış. Ülkemizin tamamında yıllık akciğer akciğer kanseri ameliyatı 4000 civarında…
Şangay havaalanı dünyadaki en büyük havaalanlarından biri olsa gerek, ucu bucağı görünmüyor. Havaalanı şehir arası da yaklaşık 1 saat alıyor. Nüfusa rağmen trafik kabul edilebilir seviyede. Çünkü üç ayrı yol halkası kurmuşlar ve bu halkalar birbirine çok sayıda yol ile irtibatlı. Çin’in genelinde yol, kaldırım ve imar düzeni muntazam, komünizmin getirdiği düzen olsa gerek. Bizdeki gibi kaos yok…
Kaldığımız otel Howard Johnson idi. Çin’de her yer ABD ve Avrupa markalarıyla dolu. Piyasa ekonomisinin serbest olduğu sosyalist bir ülke…
Bunun mimarı da Deng Xiaoping (1904-1997) (Resim 1). Çin’i dünyaya açan adam olarak biliniyor ve Çin halkının gözünde Mao’dan çok daha değerli. Ona atfedilen bir söz var;
“Zengin olmak bir zaferdir…”
Bizdeki imar ve göç patlaması orada da yaşanmış. 20-30 yıl önce tarla olan bölge Xiaoping’in vizyonu ve desteğiyle bugün dünyanın en önemli finans bölgelerinden biri olmuş. Pudong’dan söz ediyorum (Resim 2). Çok sayıda gökdelenin yanı sıra iki simge binası var. Birisi dünyada en yüksek değil, en yükseğe çıkabildiğiniz bina… Jin Mao gökdeleni. Tam karşısında da Oriental Pearl kulesi var. Bu bölgede dünyanın en ünlü markalarının en büyük dükkânları var, her biri birer alışveriş merkezi büyüklüğünde Armani, Gucci, Versace, aklınıza ne gelirse.
Burası nasıl bir Doğu ve sosyalist ülke derseniz, zaten öyle değil. Arada bir yerde. Pudong bölgesinde yürürken babasının üzerine binmiş Çinli bir çocuğun üzerinde kafasında şapkasıyla Captain America kostümü gördüm! Pudong’daki en popüler barlardan biri Alman temalı Paulaner Brauhaus imiş.
Pudong bölgesinin karşısındaki Yangpu ve Putuo, Batılıların kurduğu yerler (Resim 3). 19.yüzyıldan itibaren Fransız, İngiliz, Hollandalıların imtiyazlar elde ettikleri yerler varmış. Bu bölgelerde Batı mimarisi göze çarpıyor. İkinci Çin-Japon savaşının (1937-1945) en acıklı hadiselerin birinde Şangay’da Çinliler Japonlardan kaçarak imtiyazlı bölgelere sığınmaya çalışmışlar. Çoğu nehirde boğulmuş veya Japonların ateşinin kurbanı olmuşlar (Resim 4).
Toplantının ertesi günü bizi Hangzhou (Hanco okunuyor) şehrine götürmeye karar verdiler. Berlin’den Dr.Jens Rückert, Viyana’dan Dr.Walter Klepetko ile birlikte gerçek hızlı tren ile 1,5 saatte Hangzhou’ya ulaştık (Resim 5). Tren MAGLEV (Magnetic levitation) teknolojisi ile gidiyor ve 300 km’nin üzerine çıkıyor. Hangzhou için Çin’deki cennet tanımı yapılmış (Resim 6). Daha geçen ay G20 orada düzenlendi. Rehberimiz gururlu bir şekilde, Şangay’da 6 kişiye bir ağaç düşerken, Hangzhou’da bir kişiye 6 ağaç düştüğünü vurguluyordu. Muhteşem bir göle, tarihi bir şehir merkezine ve çok sayıda Pagoda’ya sahip… İpek üretiminin de merkezlerinden. Pagoda, bir çeşit türbe-ibadethane, çok katlı yukarıya doğru incelen tipik bir uzak doğu mimarisi.
Hangzhou güzel, fakat nemli, sıcak ve çok ama çok kalabalık. Ayrıca bir eğlence parkına gidip, Hangzhou tarihini anlatan bir gösteriye katıldık. 7 bin kişilik bir salonda… Sahnede bardaktan boşanırcasına yağmur yağdırdılar desem herhalde yanılmam…
Çinliler çok zayıf yapıdalar. Kilolu insan oranı fazla değil. Çok temel bir sebebi var, yemeklerinde karbonhidrat oranı çok düşük. Neredeyse tüm yemekler sebze, et ve deniz ürünlerinden oluşuyor. Dana ve koyun çok az, çoğunlukla domuz eti tüketiyorlar. Yağsız ve tuzsuz buharda pişmiş pilav ve sebzeli makarna (noodle) hariç hamur işi yok… Yemeği de çubuklarla yedikleri için yavaş yiyorlar. Bizi gezdiren rehber çok güzel bir Çin atasözünden bahsetti;
“Sabah Krallar, öğlen normal insanlar, akşam ise dilenciler gibi yemek yiyin…”
Bir diğer özellikleri çok erken kalkıyorlar ve erken yatıyorlar. Pazar sabahı saat 7-8’de sokaklar insan dolu oluyor. Normal günlerde 6-6:30’da (Resim 7). Akşam 9’dan sonra şehre bir sakinlik düşüyor, 10’dan sonra iyice tenhalaşıyor. Anlayacağınız sağlıklı yaşıyorlar.
Çin’de hepinizi rahatsız edecek en önemli problem temizlik. En iyi restoranlarda bile tuvaletler kötü kullanılmış, özensiz ve pis. Binaların çevreleri pis ve bize göre çok pis olan şey onları hiç rahatsız etmiyor. Kaba tabirle kefeke bağlamış bir eşyayı kullanıyorlar ve hiç gocunmuyorlar (Resim 8). İnsanların temizlik anlayışı çok farklı…
Her kültürün kendine göre olumlu ve olmuşuz yanları var. Şangay’ı tarif etmemi isterseniz;
“Kalabalık, Düzenli, Nemli, Enerjik ve Modernite ile Doğunun buluştuğu yer” derim.
Çin’i dünyaya açan adam Deng Xiaoping (1904-1997)
Pudong bölgesi…
Eski Şangay’da nehir kıyısındaki Avrupai binalar gece çok güzel ışıklandırılıyor.
Japon Izumi zırhlısı ve arkada Şangay’ın Avrupai binaları (1937).
Hangzhou yolunda tren istasyonu. Pazar sabahı saat 7:10…
Hangzhou, Batı gölü. Tepenin üzerinde bir Pagoda göze çarpıyor.
Saat 6:59, Fudan Üniversitesi kapısının girişi…
Sokak satıcıları. İnsanlar buradan yiyecek alıyor. Kapların üzerindeki kir tabakası ibretlik…