Satır aralarıyla Türk-ABD mutabakatının şifreleri

Önceki akşam açıklanan mutabakat metninin 12’nci maddesi müzakerelerin seyrine ilişkin ilginç bir mekanizma içeriyor. Buna göre, A) Türkiye’nin askeri harekâta ara verdiği noktada (önceki gece yarısı), ABD geçen pazartesi günü ABD Başkanı Donald Trump’ın imzaladığı başkanlık kararnamesi ile hayata geçirilen yaptırımlara “ilavelerini getirmeme” taahhüdünü üstleniyor. B) Harekât 120 saat sonunda YPG’nin geri çekilmesinin ardından Türkiye tarafından durdurulduğunda, bu kez geçen pazartesi günü uygulamaya konan yaptırımlar tümden kaldırılacaktır. Bu mekanizmadan, ABD’nin Türk tarafına harekât durmazsa başka yaptırımlar için düğmeye basılacağı baskısını yaptığı anlaşılıyor.

*****

Sedat ERGİN

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence arasında önceki akşam yapılan görüşmelerde Suriye’nin kuzeydoğusunda barışçı bir çözüm çerçevesinin ortaya çıkması memnuniyetle karşılanmalıdır. Türkiye ile ABD arasında varılan mutabakatın ne anlama geldiği konusunda ana başlıklar halinde şu gözlemleri öne sürebilmek mümkündür:

GÜVENLİK KAYGILARI GİDERİLİYOR

Türkiye-Suriye sınırının Fırat’ın doğusunda Tel Abyad ile Resulayn arasındaki bölümünde yaklaşık 120 kilometre genişliğinde ve 30 kilometre derinliğinde tesis edilecek olan ‘güvenli bölge’ ile başlayalım. Bu güvenli bölgede PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG unsurlarından kaynaklanan terör tehdidinin bertaraf edilmesi, kuşkusuz Türkiye’yi rahatlatacak bir gelişme olacaktır. YPG’nin buradan çıkacak olması, ağır silahlarının toplanması, tahkimat ve mevzilerinin kullanılamaz hale getirilmesi, tehdidin sınırın en azından bu kesiminden tasfiyesi anlamına geliyor. Güvenli bölgenin doğu sınırında yer alan ve YPG’nin şehir merkezinde belli bir direniş sergilediği Resulayn’daki durum özellikle önem taşıyor. YPG’nin Resulayn’dan çıkışı önümüzdeki kısa zaman dilimi içinde bu tasfiyenin en kritik aşamalarından birini oluşturacaktır.

YA SINIRIN KALAN BÖLÜMÜ?

Barış Pınarı harekâtı başlarken hedef, Türkiye-Suriye sınırının, Fırat’ın Suriye topraklarına girdiği Karkamış’tan Irak sınırına kadar uzanan yaklaşık 440 kilometresinin bütünlüğü içinde açıklanmıştı. ABD ile varılan mutabakatta öngörülen ‘güvenli bölge’, 440 kilometrelik bu hattın yalnızca Tel Abyad-Resulayn arasındaki 120 kilometrelik bölümüyle sınırlıdır. Buna karşılık mutabakatın harekâta ara verilmesine ilişkin boyutu, Suriye’nin bütün kuzeydoğusunu kapsıyor. Dolayısıyla güvenli bölgenin doğuya ve batıya doğru genişlemesinin en azından bu aşamada gündemden çıkacağı anlaşılıyor. Ayrıca, sınır boyunca YPG’nin güçlü olduğu batıda Kobani ve doğudaki Kamışlı gibi merkezlere şimdiden Rusya’nın da teşvikiyle Esad ordusu girmiş olduğu için, Türk tarafı zaten bu bölgelerde frene basmak durumundaydı.

RUSYA VE REJİMLE YPG DİYALOĞU

Türkiye’nin nihai stratejik hedefi sınıra bitişik bölge boyunca var olan bütün YPG tehdidinin ortadan kaldırılması olduğuna göre, 120 kilometrelik güvenli bölge dışındaki alanlarda üstlenmiş YPG unsurlarına nasıl bir karşılık verileceği önemli bir soru olarak beliriyor. Ankara’nın buradaki güçlüğü, YPG’nin Rusya’nın arabuluculuğu üzerinden Esad rejimi ile yaptığı anlaşmadır. YPG, Rusya’nın gözetimi altında rejimle ittifaka girdiği için bunun sağladığı korumadan yararlanmaya başlamıştır. Ankara’nın Esad rejimi ile diyalog kanalları kısıtlı olduğundan, sınırın diğer bölgelerindeki YPG unsurları konusunda ne yapılacağı, ağırlıklı olarak Türkiye ile rejimin destekçisi Rusya arasındaki siyasi diyaloğun gündemine girecektir.

ANLAŞMAYA MOSKOVA NE DİYECEK?

Önümüzdeki dönemin en önemli sorularından biri, Suriye denkleminde söz sahibi olan Rusya lideri Vladimir Putin’in Ankara ile Washington arasındaki bu ikili mutabakata vereceği karşılıktır. Kremlin, bugüne kadar hem Türkiye’nin güvenlik kaygılarına hak veren hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ilkesi çerçevesinde Esad rejiminin egemenliğini ülke topraklarının her noktasına yaymasını savunan bir politika izleyegeldi. Putin’in TSK’nın kontrol edeceği bu bölgenin kalıcı olmaması yolunda bir tutum alması, ancak bu tutumunu Ankara’ya en azından kısa dönemde zaman baskısı uygulamayan bir üslup içinde sergilemesi şaşırtıcı olmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önümüzdeki salı günü Soçi’ye yapacağı ziyaret bu bakımdan büyük önem taşıyor. Ziyaretin Türk-ABD anlaşmasının 120 saatlik uygulama süresinin son 24 saatine denk gelecek olması Erdoğan-Putin görüşmelerini kritik bir görüntüye sokuyor.

ABD HANGİ KARTLARI KULLANDI

Önceki akşam açıklanan mutabakat metninin 12’nci maddesi müzakerelerin seyrine ilişkin ilginç bir mekanizma içeriyor. Buna göre, A) Türkiye’nin askeri harekâta ara verdiği noktada (önceki gece yarısı), ABD geçen pazartesi günü ABD Başkanı Donald Trump’ın imzaladığı başkanlık kararnamesi ile hayata geçirilen yaptırımlara “ilavelerini getirmeme” taahhüdünü üstleniyor. B) Harekât 120 saat sonunda YPG’nin geri çekilmesinin ardından Türkiye tarafından durdurulduğunda, bu kez geçen pazartesi günü uygulamaya konan yaptırımlar tümden kaldırılacaktır. Bu mekanizmadan, ABD’nin Türk tarafına harekât durmazsa başka yaptırımlar için düğmeye basılacağı baskısını yaptığı anlaşılıyor. Nitekim Pence, önceki akşam açıkça “Başkanın da açıkça belirttiği gibi bugün ateşkes olmasaydı Türkiye’ye bir dizi yeni ağır yaptırımlar gelecekti” diye konuşmuştur. Pence, yeni yaptırımlardan vazgeçilmesini ABD’nin verdiği bir ‘ödün’ olarak takdim etmiştir. Keza Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey de mevcut yaptırımların ötesine geçebilecek adımların görüşmelerde gündeme getirildiğini diplomatik bir dille doğrulamış, ancak bunların ayrıntılarına giremeyeceğini belirtmiştir.

HAREKÂT İLE YAPTIRIM ARASINDA KARŞILIKLILIK

Mutabakatın Türk-ABD ilişkileri açısından gösterdiği yöneliş şudur: Türkiye’nin askeri harekâtı ile ABD’nin Türk Ekonomisine zarar verecek yaptırımlara başvurma tehdidi arasında ‘karşılıklılık’ içinde doğrudan bir denklem tesis edilmektedir. Rahip Brunson krizinde bizzat yaşandığı üzere, krizler patlak verdiğinde bu kartın devreye sokulması Trump’ın başkanlığı döneminde ilişkilere artık bir kalıp olarak yerleşmektedir.

DEAŞ NE OLACAK?

Yayımlanan ortak açıklamada göze çarpan bir husus, DEAŞ’la mücadele konusundaki ifadelerin coğrafi sınırlarının genel görünmesidir. Açıklamanın beşinci maddesinde, iki ülkenin “Suriye’nin kuzeydoğusunda DEAŞ’la mücadele faaliyetlerinin devamında kararlı oldukları” vurgulanıyor. Keza bu taahhüdün “alıkoyma merkezleri hususlarında uygun şekilde gerçekleştirilecek eşgüdümü de içereceği” belirtiliyor. Burada yalnızca güvenli bölge içindeki alıkoyma merkezleri mi yoksa daha geniş bir coğrafyanın mı kastedildiği hususunda bir açıklık yok. Bu arada, alıkoyma merkezleri hâlihazırda YPG’liler tarafından yönetildiğinden bu eşgüdümün ayrıntıları uygulamayla ilgili birçok meseleyi gündeme getirecektir.

KONGRE’Yİ YATIŞTIRMAYA YETECEK Mİ?

Başkan Trump’ın yardımcısı Pence’i Ankara’ya göndermesindeki başlıca amaçlarından biri şuydu: Trump, Türkiye ile ivedi bir mutabakata vararak, Suriye’den çıkma ve YPG’den desteğini çekme kararının ABD Kongresi’nde kendi partisi Cumhuriyetçiler de dâhil olmak üzere yarattığı sert tepkileri yatıştırmak derdindeydi. Buna karşılık ABD medyası ve Kongre’den gelen ilk işaretler, Ankara’da varılan mutabakatın tepkileri dindirmek açısından yeterli olmadığını gösteriyor. Bu durumda Trump mutabakat çerçevesinde Türkiye’ye yaptırımları kaldırsa bile, Kongre’nin Türkiye’ye yeni yaptırımlar uygulanması için harekete geçmesi ihtimali yabana atılmamalıdır.

————————————–

Kaynak:

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/satir-aralariyla-turk-abd-mutabakatinin-sifreleri-41353849

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen