Sunucu, ciddî ciddî, “Acı bir haberle başlıyoruz” diye Kuzey Irak’ta teröristlerle girilen çatışmada şehid olan askerlerimizin haberini veriyor. Cenâze törenini anlatırken de “gözyaşları sel oldu” demeyi ihmâl etmiyor. Bakıyorsunuz, cenazeye katılanlar arasında sel gibi gözyaşı döken olmadığı gibi, gözü yaşlı biri de yok; vakur, ciddî insanlar görüyorsunuz. Bakmayın siz, bu zırcâhil sunucuların böyle yönlendirmeleriyle “böyle yapmak gerekirmiş” havasına yavaş yavaş giren seyrek vak’alara: birkaç yıl geriye gidin, şehid yakınlarının nasıl sessiz, vakur durduklarını, bazılarını “vatan sağ olsun” dediklerini hatırlarsınız.
Bu milletin % 99 unun Müslüman olduğu hep söylenir. Doğrudur; ibâdetinde ihmalkâr davransa da, bu milletin ferdleri Müslümandır. İSLÂM inancına, dünya görüşüne göre: Hayat, bir bütündür; Doğumdan başlar, Sonsuza dek uzanır, doğumdan ölüme kadar olan merhalesine Yakın Hayat/Dünya Hayatı (el Hayâtud Dunyâ) denir, ölümden sonraki, sonsuz olarak devam eden kısmına da Âhiret Hayatı/el Hayâtul Âhiretu (sonraki hayat) denir.
Sonsuzluk şöyle tarif edilir: Yeryüzünün her yeri, bütün ovaların ve denizlerin, okyanusların kapladığı alanlar, sapından ayrılmış buğday yığını (çeç) ile dolu olsa; bir kuş gelip 1 tane alıp gitse, aradan 1000 yıl geçtikten sonra, yine bir kuş gelip 1 tane alıp gitse… bu böyle devam etse, bütün o yığınların tükenmesi için, çooooook uzun bir zamanın geçmesi gerekir. Fakat, o taneler “sayılı”, “belli sayıda, sınırlı” olduğu için, ne kadar uzun zaman geçerse geçsin, bir zaman gelir, o taneler tükenir. Sonsuzluk, Ebedî Hayat öyle değildir, tükenmez, Sonu Yoktur. İnsanın Ruhu, Sonsuz Allah tarafından Hz. Âdem A.S.a üfürülüp geldiği, Sonsuzdan geldiği için, ölümsüzdür. Ölümden sonra çürüyen cesettir, Ruh ölmez, Berzah âlemindedir.
Şehîde gelince: Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki: “Allah yolunda öldürülenler için ‘ölüler’ demeyin: Bilakis; diridirler fakat siz hissedemezsiniz, anlayamazsınız.” (Bakara (2) Sûresi, 154. Âyet-i kerîme.
“Allah yolunda öldürülenleri asla ölü sanmayın; tam aksine; onlar diridirler ve Rableri yanında rızıklanmaktadırlar” (Âlu İmrân Sûresi(3), 169. Âyet-i kerîme).
İnsanların En Doğru Sözlüsü Hz. Muhammed Aleyhis Selâm, malını, namusunu korumak için uğraşırken öldürülenin şehîd olduğunu bildiriyor. Bakmayın siz “orada ne işimiz var” diyen sivri akıllı, çok bildiğini zanneden zır câhillere: üzerinde yaşadığımız vatanın korunması, Mehmetçiğin ayağının bastığı yerden başlar.
Peygamberimiz Muhammed Aleyhis Selâm muştular ki: “Cennet’e giren hiç kimse, oradan çıkmak istemez; şehîd müstesnâ: şehîd, Cennette kendisine yapılan ikramı görünce, 10 defa daha dünyaya dönüp şehîd olmak ister.” “Kıyâmet Günü’nde, şehîdin yarasının rengi kan rengi, kokusu gül kokusudur.” Türk Ordusu’nu Piyâde Marşı’nda buna işâret vardır: “Yurduma bahar yaparım, göğsüme taktığım gülleri.”
Şehîdlik, nasîb işidir, herkese nasîb olmaz. Şehîdin, kul hakkından başka bütün günahları bağışlanır. Şehîd âhirette, Allah izin verdiğinde, birçok kişiye şefâat eder, birçok günahkârı Cehennem’den kurtarır.
Bunları bilen, buna inanan şehîd yakını analar, babalar, haberi vakarla karşılar ve ona göre davranırlar.
Hep tekrarlarım: 200 yıldır uğradığımız ve içinde yaşadığımızı bir çoğumuzun fark etmediği Kültür İstilâsı yüzünden, o duruma geldik ki “En Komik İnsan Tipini Kim Yetiştirir” konulu Milletlerarası bir yarışma yapılsa, biz şampiyon olurduk.
Okula konmuş ‘öyle’ müfredata göre yetiştirilen sunucular da ‘böyle’ haber sunarlar. ACI olan, haber midir? sunucunun durumu mu?
ŞEHÎDLİK BÖYLE, PEK YÜCE BİR MERTEBEDİR. İnsanımızı, yetişme çağında, öğrenim sırasında İslâm konusunda zır câhil bırakırsak, böyle ACI durumlar ortaya çıkar.
Bâzı inanç fukaralarının, şom ağızlıların, bilerek veya bilmeyerek yıpratmağa çalıştığı o “şehâdet” konusu, gâvurların kâbûsudur; Mehmetçiğin en büyük, en sağlam dayanağıdır, tükenmez moral kaynağıdır. Amerikan eski CIA Başkanı Orgeneral Petraus’a: “Türklerle savaş mı? İKİ DEFA DÜŞÜNMEK GEREK” dedirtendir.