Baktım Selahattin Abi yalnız, yanına gittim oturdum.
Selahattin Abi yaz, kış demez çınarın altındaki yerinde ayakkabı boyar. Sadece çok soğuklarda ve ıslak günlerde evinde oturur.
O da benim gibi üç sene önce baypass ameliyatı oldu ama sağlığı çok iyi.
Ayaklarıma bakanları önemsemem de gideceğim yere ayıp olmasın diye bazen ayakkabılarımı boyatırım. Biraz uzak bir yere gideceğim için Selahattin Abi’ye uğradım.
Yanında sıkı sıkı bağladığı, devamlı türkü çalan radyosu var. Renk renk ayakkabı bağcıkları salınır, sıcak tutsun diye keçeler bir tarafta durur. Sohbeti zaten iyi. Çay da var yandaki çay ocağında.
Babam ucuz olsun diye her şeyi sandıkla alırdı. Evde boşalan sandıkları da kardeşim ayakkabı boyamak için sandık yapardı. Sandığı dik çevirir, ayak konacak yer yapar, içine de boyaları, fırçaları doldururdu. Sonra da sokaklara, kahvehanelere gider ayakkabı boyardı. Babam da kızardı. Bir defasında da sandığını kırmıştı.
Bir gün eve misafir gelecek, gelecek amca da marangoz. Kardeşim tahta, testere, çivi gibi malzemeleri hazır ediyor. Misafir gelince de babam duymadan kendisine bir boya sandığı yapmasını istiyor. Kırmıyor amca da , ara sıra dışarıya çıkıp sandığı yapıyor. Kardeşim de onu bir güzel boyuyor, boynuna asmak için kayış takıyor, çok güzel bir sandık oluyor.
Babam üç vardiya çalışırdı.
Öğleden sonra bisikletle işten dönerken sandık boynunda kardeşimi görüyor. Kardeşim babamı görünce korkuyor, geri dönüp bahçeye saklanıyor. Bahçe dediğin yer yüz metrekare. Çağırıyor babam, sandığı da getirmesini istiyor, boyaması için ayakkabısını uzatıyor. Boyuyor kardeşim. Sonra ötekini. Boyadığını bir daha, sonra ötekini. Tam beş defa boyamış. Sonunda babam şöyle diyor kardeşime. “Bak, ayakkabının iç kısmını tam beşinci defada boyadın. Bir iş yapıyorsan adam gibi yap. Tam yap, severek, hakkını vererek yap. Yoksa insanların söyleyeceği lâflar bana kadar gelir. Hadi git şimdi ayakkabı boyamaya.”
Kardeşim “Rahmetli babamın o sözleri hep aklımda, şimdi de evde ayakkabıları boyarken önce iç tarafından başlıyorum” diyor.
Sonra yola çıktım, radyoda türküler var. Biraz hareketli olunca Konyalı Rıza zannettim.
Konyalı Rıza saz arkadaşlarıyla turneye çıkmış, bir yerde konser verirken ekipten biri kızmış “Benim canımı sıkmayın, yoksa takımları toplar giderim” Takım dediği de iki tane tahta kaşıkmış, o aklıma geldi.
Refik Başaran’mış radyoda söyleyen, sonra öğrendim. Karşı bağda sıra sıra bademler, Ağ gelin, Ayşe’min yeşil sandığı, Dam başında sarı çiçek, Şen olasın Ürgüp gibi türküleri söyledi.
Bir müddet sonra bir Urfa Türküsü başladı; “Hayatları değirmi”
Hayat, evde bizim yazlık dediğimiz, günlük hayatın geçtiği yer. Değirminin de yuvarlak ya da kare mânâsında.
Türkünün sözleri şöyle;
“Hayatları değirmi,
Şu gelen yâr değil mi.”
Nice türkülü günlere inşallah…