Selanik 1430

Hasan ERDEM

M.Ö. 315 Yılında Makedonya kralı Kassandros tarafından kurulan, adını, Makedonyalı İskender’in kız kardeşi Tessalonika’dan alan, Makedonya’nın limanı Teselya ile Yunanistan’ın kilidi, İstanbul ve İzmir’in rakibi Selanik kenti 1. Murad zamanında kuşatılmış ama fethedilememişti. Kenti fethetmek 1394 Yılında Yıldırım Bayezid’e nasip olmuştu.

Ankara savaşından sonra Edirne’de hükümdarlığını ilan eden Emir Süleyman, Bizans imparatorunun desteğini kazanabilmek, kardeşlerine karşı üstünlük sağlayabilmek için babasının kılıcının gücüyle fethettiği kenti 1403 yılında Bizanslılara geri vermişti.

Fetret devrindeki taht kavgaları sona erdikten, devlet eski kudretine tekrar kavuştuktan sonra Türk Sultanı 2. Murad, devlet ve millet uğruna gözlerini bile kırpmadan ölüme atılmaktan çekinmeyen, sağlam yürekli, çelik bilekli Turahanlı akıncılarını Turahan Bey’in komutasında Selanik üzerine gönderdi. Yorulmak nedir bilmeyen güçlü savaş atlarının üzerinde Teselya, Etolya, Teb ve Edias’ı yıldırım gibi geçerek Selanik’e ulaşan Rumeli fatihi Türk akıncıları kenti kuşattılar. Kuşatma beklemedikleri için hazırlıksız yakalanan kentte birkaç gün sonra yiyecek stokları tükendi. Selanik kentinin üzerinde kuş uçmasına bile izin vermeyen akıncılar yüzünden açlık çeken halkın ileri gelenleri Selanik Despotu Andronikos’un huzuruna çıktılar ve kenti Türklere teslim etmektense, yıllardır kentte gözü olan Venediklilere satmasını teklif ettiler. Hastalıktan muzdarip olan Andronikos Selanik halkının teklifini kabul etti ve elli bin duka altını karşılığında kuşatma altındaki kentini Venediklilere sattı. Venedik donanması kente ulaşınca Türk akıncıları kuşatmayı kaldırdılar. Kente giren Venedikliler, halktan kendilerine sadık kalacakları sözünü alınca elli bin duka altın ödedikleri Despot Andronikos’u ailesi ile birlikte Mora’ya gönderip kentin yönetimini devraldılar.

Sultan 2. Murad önemli bir liman olan Selanik’in Venediklilerin eline geçmesine içerlemişti; fakat o günlerde Selanik’ten daha önemli işler ile meşgul olduğu için ses çıkarmamış ve kentin fethini uygun bir zamana bırakmıştı. Karaman beyleri kadar güçlü olan Germiyan Beyi ile uğraşan Sultan Murad, Akdeniz kıyılarını barışa kavuştururken, Tuna boyları kaynaşmaya başlamış ve silahla çözüm gerektirecek gelişmeler ortaya çıkmıştı.

Sırp kralının Türklere terk ettiği bir kasabaya Macarların yaptığı saldırı, Türk sultanı ile Macar kralı Sigismund’un çatışmalarına neden oldu. İstanbul’u da kapsayacak bir Pan-İslav imparatorluğu rüyasına kapılan ve Tuna’yı aşan Macarlar Türkler tarafından durduruldular ve bozguna uğratıldılar. Büyük bozgun sırasında Türk süvarilerinin eline düşmek üzere olan Macar kralını, silah arkadaşı Garbow’lu Zavissa kurtardı. Kralının elbiselerini giyen, işaretlerini takan bu cesur yürekli Macar kahramanı gözünü bile kırpmadan atını Türk süvarilerinin üzerine sürdü. Kralını kurtarabilmek için ölüme yürüyen Zavissa kendisini feda ederken Macar kralı Sigismund savaş alanından kaçmayı başardı.

Macarlara gereken cezayı veren ve Tuna boylarında düzeni sağlayan Sultan Murad, Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey’e haberciler göndererek derhal Anadolu Ordusu’nu Selanik önlerine göndermesini buyurdu. Macar ordusunu darmadağın eden muzaffer Rumeli Ordusu’nu ardına takan Sultan Murad Selanik üzerine yürüdü.
Osmanlı ordularının Selanik kentine yöneldiğini haber alan Venedik senatosu, Selanik kentine karşı düzenlenen seferi durdurmak için Sultan Murad’a elçi göndermekte gecikmedi. Selanik kentini almayı kafasına koyan Sultan Murad Venedik elçilerine yüz vermedi ve “Selanik babamdan kalma mülkümdür; büyük babam Bayezid bâzusunun kuvvetiyle burasını Rumlardan aldı, eğer oranın idaresi Rumların elinde bulunsa idi, bunlara haksızlık ettiğimi belki iddia edebilirlerdi. Siz ise İtalya’dan gelen Latinlersiniz, buralara sokulmanıza sebep ne? Arzunuzla ya oradan çekiliniz, yoksa hemen geliyorum” dedi. Sultan Murad’ın cevabını alınca etekleri tutuşan Venedik senatosu Selanik’i kurtarmak için bu sefer de Bizans İmparatoru Yuannis’e elçiler göndererek Bizans İmparatorunun olaya müdahale etmesini istediler. İmparator Venedik elçilerinin isteğini kırmadı ve diplomatik konularda çok tecrübeli olan Nikola de Gona ve Frangopulos’u Sultan Murad’a elçi olarak gönderdi.

İmparator Yuannis Palailogos’un elçileri, Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey’i beklemek için Selanik yolu üzerinde bulunan Serez’de konaklayan Türklerin sultanının huzuruna çıktılar ve Bizans topraklarına ve kentlerine dokunmayacağı hakkındaki anlaşmaları hatırlatarak Selanik seferinden vazgeçilmesini söylediler.

Bizans elçilerini dinleyen Sultan Murad gülümsedi ve “Mademki İmparatorunuz Selanik’i Osmanlıların düşmanı olan Venediklilere bağışlamıştır, kent bir Bizans toprağı olmaktan çıkmıştır. Ayrıca Osmanlılar, Bizans ile yaptıkları anlaşmalara ancak Bizanslılar saygı gösterirlerse uyacaklardır.” Dedi.

Venediklilerin Bizans arazisi ile kendi arasına yerleşmesine izin vermek istemeyen Sultan Murad Bizans elçilerini başından savdıktan sonra Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey komutasındaki Anadolu kuvvetlerini ileri gönderdi. Bunların ardından Sinan Bey komutasındaki Rumeli kuvvetlerini de ileri gönderen Sultan Murad Selanik’in teslimini Venedik valisine teklif etti ise de red cevabı alınca kendisi de Serez’den Selanik’e doğru yola çıktı.

Hamza Bey, Selanik’i o kadar güçlü bir ordu ile kuşattı ki, Venediklileri ve Rumları Selanik’in kalın duvarları koruyabildi. Hamza Bey kentte bulunan Türk casusları vasıtasıyla kentte sözü geçen bazı yerel Rumları elde etmek istedi ama buna muvaffak olamadı. Çünkü Venedikliler, Rumların ihanet edebileceklerini düşündükleri için kuşatma başladıktan sonra halkı sıkı bir kontrol altına almışlardı. Sultan Murad kuşatma altındaki Selanik önlerine gelince Türk topları gürlemeye ve gülleleriyle surları dövmeye başladılar. Osmanlı ordugâhında savaş meclisini toplayan Sultan Murad komutanlarına Şubat ayının son günü büyük saldırının yapılacağını buyurdu.

Büyük Osmanlı saldırısının başladığı gün Rumlar özgürlüklerini korumak için silah başı yapacaklarına kiliselere koşuştular. Rumlar aziz Demetrios’dan kaldığı iddia edilen dinsel yapıtlardan medet umarken Venedikliler parayla satın aldıkları kenti savunmak için surlara çıktılar. Sayıları yetersiz olan Venedikliler, kuleden kuleye, mazgaldan mazgala geçerek birkaç yerde görünmek istiyorlardı. Ancak bir süre sonra başlarının üzerinde uçuşan ok bulutları yüzünden bunu da yapamaz, mazgalların arkasından burunlarının ucunu bile çıkaramaz oldular.

Venedikliler havada uçuşan binlerce delici oktan korunmak için taş duvarların arkasına saklanınca Türk askerleri kale hendeklerine inmeye ve surlara merdivenler dayamaya başladılar. Yeniçerilerinin başında görkemli atının üstünde her yere yetişen Sultan Murad gerekli buyrukları vererek saldırıyı bizzat yönetmeye başlayınca coşan ve surlara dayadıkları merdivenleri tırmanan Türk askerlerini mazgallardan atılan iri kaya parçaları da durduramaz oldu. Sultan Murad’ın gür sesini duydukça arkadaşlarının cesetlerine basarak ileri atılan yeniçeriler merdivenleri tırmanıyor, elleriyle surlara demir kanca gibi yapışıyorlardı. Venedikli askerler surlara yapışan elleri kestikçe bir o kadar Osmanlı eli daha taşlara kenetleniyordu.

Mart ayının ikinci günü şato tarafından yapılan şiddetli saldırı sırasında nihayet yeniçerilerden biri, yirmi kadar ceset arasında tek başına kalmış bir Venedik askerinin savunduğu kuleye ayak basmayı başardı. Kuleye çıkan yeniçeri göğüs göğüse yapılan kısa bir uğraşın sonunda Venedikli askerin başını kesti ve kesik başı surların içindeki, dehşetten donup kalmış Rumların üzerine attı. Rumlar kalelerinin Osmanlı askerleri tarafından işgal edildiğini sanarak kentin dar, eğri büğrü sokaklarında panik içinde koşarak kentin içine dağıldılar.

Surları aşmaya başlayan Türk savaşçılarına karşı Selanik kentini savunamayacaklarını anlayan Venedikliler Selanik’i korkak sahiplerine bırakarak hep birlikte surlardan indiler ve hızla sahile çekildiler. Kayıklara yaklaşmaya çalışan Rumları silah zoruyla sahilden uzaklaştırdılar. Venedikliler kentten kaçmak için önceden hazırladıkları kendi kayıklarına binerek limanın açığında kendilerini bekleyen savaş gemilerine çıktılar ve yönetimini üstlendikleri Rum halkını yazgısı ile baş başa bırakarak arkalarına bile bakmadan kaçtılar.

Yedi kuleli Selanik’e giren Sultan Murad, tutsak düşen askerlerin öldürülmemesini, sivil halkın özgürlüklerinin iade edilmesini, hatta Venediklilerin Rum halkından zorla aldığı mülklerin sahiplerine geri verilmesini buyurdu. Düşmanlarına bile adil davranan Sultan Murad Osmanlıların ibadetleri için kentteki birkaç kiliseyi camiye çevirdi ve onların dışında kalanları Hıristiyan halka bıraktı. Türk fethi sonrası kan ve ateşe boğulmayı bekleyen Hıristiyanlardan hiçbiri yaşamları karşılığında dinlerini değiştirmeye zorlanmadılar.

Türkler yenilmez kılıçları ile Asya ve Avrupa topraklarında egemenliğini sürdürüyor, ancak fethedilen milletlerin dinlerine dokunmuyordu. Kur’an ve Osmanlı politikası savaşı destekliyor, fakat zulme izin vermiyordu.

Selanik 2. Murad’ın fethinden sonra gelişerek, Bursa ve Edirne ile rekabet eder duruma geldi. Kentte padişahların hoşgörülü yönetimleri sayesinde Rum, Yahudi, Epirli ve Türkler kendi dinlerini, geleneklerini, ticaretlerini ve tarımlarını rahatlıkla uyguluyorlardı. Kent Yunanistan’ın, Peloponnesos’un ve Adriyatik sahillerinin Osmanlılar tarafından fethedilmek üzere yapılan seferler öncesi, büyük bir dinlenme merkezi oldu.

KAYNAKLAR

BÜYÜK OSMANLI TARİHİ: Ord. Prof. İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI
BÜYÜK OSMANLI TARİHİ: Baron Joseph Von Hammer Purgstall
OSMANLI TARİHİ: Alphonse de Lamartıne
Yazar
Hasan ERDEM

Hasan Erdem; 1961 yılında Tekirdağ ili Hayrabolu ilçesi Kutlugün köyünde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Eskişehir’de okudu. Askerden geldikten sonra Bursa’da otomotiv sektöründe üretim yapan bir firmada 25 yıl güvenlik şefi ol... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen