Servet Hocamla yaklaşık bir buçuk yıllık tanışıklığımız vardı. Ona genelde “Servet Hocam” diye hitap ederdim. Zira şiirdeki kudreti ona bu şekilde saygıyla hitap etmemi gerektiriyor ve bana bunu böyle hissettiriyordu. Sadece şiirdeki gücü mü? Şair yaratılışının yanında vatana duyduğu dâimî özlem, nahif şahsiyeti, Türk kültürüne hizmet verenlere duyduğu kadirşinaslık hem sohbetlerimizde hem de eserlerinde öne çıkıyordu.
Servet Yüksel iyi bir hece şairiydi. Erbabı bilir ki, hece vezniyle şiirde başarıyı yakalamak oldukça güç bir meseledir. Servet Yüksel bunu başaranlardan biriydi. Şiirlerinin ana temalarından birisi gurbettir. Bir keresinde bana “Gurbet bizi şair yaptı.” demişti. Gerçekten de öyleydi. Almanya’nın Augsburg şehrinde uzun yıllardan beri ikâmet ediyordu. Fakat memleketiyle bağını hiç koparmamıştı. Her sene birkaç defa gelir gider, güzel Dörtdivan’a duyduğu hasreti teskin ederdi. Memleketin muhteşem doğasından devşirdiği ilhamı şiirlerine dahil ederdi. Doğup büyüdüğü topraklara hizmet edene, Dörtdivan’ı ve Bolu’yu sevenlere hususi bir yakınlığı vardı. Bizim de tanışmamız böyle olmuştu.
Bu geçtiğimiz Haziran ayında memlekete gitmek zorunda kalmıştım. Telefonla aramış “Bir çay içelim.” demişti. Olmadı. Onun yerine telefonda yarım saatten uzun süren bir muhabbetimiz oldu. Onun Dörtdivan Güzellemesi şiiriyle başlattığım Dörtdivan Kültür Atlası kitabımı kendisine takdim etmeyi çok istemiştim halbuki. Bu kitapta kendisine ve eserlerine bir bölümde yer vermeye çalıştığım Yüksel’in eserin yazımı sırasındaki destek ve yardımlarını her zaman minnetle yâd edeceğim. Daha önceki aylarda da yeni yayınlanacak Kâfile adlı şiir kitabımı kendisine göndermiş, tenkit etmesini rica etmiştim. Kıymetli görüşlerini ve tavsiyelerini yazmış, şiirde bize yol yordam göstermişti.
Ehli bilir ki, ben şiir yazacağım diye masanın veya bilgisayarın başına oturulmaz. Şiir gelir ve siz onu muhabbetle ve coşkuyla yazmak mecburiyetine kalırsınız. Servet Yüksel de bu şekilde şiir yazanlardan birisiydi. Bir keresinde şiir geldiği zaman iş yerinde veya dışarıda ise duvara, bulduğu bir kağıt parçasına yazdığını ve sonra onu devam ettirdiğini söylemişti.
Servet Yüksel güçlü bir şairdi. Ayrıca tanınıyordu. Bu durum onun tevazuundam bir şey eksiltmiyordu. Şiirleri muhtelif mecralarda yer alıyor ve okunuyordu. Lisede okuduğum bir romanda şairi belirtilmeyen bir şiirin Servet Yüksel’e ait olduğunu yıllar sonra hayretle müşahade etmiştim.
Servet Yüksel hocamla en son 13 Ağustos tarihinde bir telefon görüşmemiz oldu. Uzun uzun dertlemiştik. Daha önceki görüşmemizde “Dertleşmek istediğin zaman arayabilirsin.” demişti. Dert ehlinin, şairlerin garip bir ruh hali vardır. Onlar birbirlerini hemen tanırlar. Servet Yüksel hocamla da tanıştığımız günden itibaren samimî bir diyaloğumuz olmuştu. Nitekim Mehmet Ali Kalkan üstadım da onunla olan tanışmasını bana telefonda anlatırken sanki kırk yıldan beri birbirlerini tanıdıklarını söylemişti. Gerçek şairler böyledir. Onların gönül dünyası şiirle meşgul olan âşık gönüllerle hemen kaynaşır. Servet Yüksel de etrafında böyle bir gönül halkası kurmuştu. Şiir, mûsikî ve kültürle ilgilenen kişilerle yakın dostluğu vardı. Birçok dergide şiirleri yayınlanıyordu. Bazı yarışmalarda da ödüller almıştı. Bazı şiirleri bestelenmişti. Şiirlerini kargoyla uzak memleketlere gönderdiğine ve bu şekilde de gönüldaşlıklar kurduğuna eminim. Ayrıca şiirle ilgilensin ilgilenmesin, kitaplarını hediye ettiği kimseler pekçoktu. Nitekim ilk görüşmemizde görev yaptığım Dörtdivan Çok Programlı Anadolu Lisesi’ne gelmişti. Okul kütüphanesinde uzun süren bir sohbetimiz olmuştu. O gün Gül Olsun şiir kitabından bize beş adet getirmişti. Onun bir nüshasını da okul kütüphanesine koymuştuk. Yazıya ek olan fotoğraf da o günün hatırasını taşır. Daha sonra bir gün Servet Yüksel hocamla ve kendi arabasıyla Gerede Esentepe’ye gitmiştik. Orada da şiir, gurbet konuları başta olmak üzere uzun uzun sohbet etmiştik. O gün ayrıca bana Aynalardan Bakan Sen Misin ve Gel Ey Aşk isimli kitaplarını imzalamıştı. Aynalardan Bakan Sen Misin’i imzalarken Gerede’de olduğumuz hâlde imzanın altına Augsburg yazmış ve üstünü çizmek istemişti. Ben de ısrarla kalmasını istemiştim. Zira hayatımda çok müstesna bir yeri olan bu şehirde ben de on beş gün kadar kalmıştım.
Bir şairimiz rahmet-i Rahman’a kavuştu. Servet Yüksel gibi şair doğan şahsiyetler çok nadir gelir. Şair yatağı bu topraklar onun gibi bir şairi bir daha ne zaman çıkarır, bilinmez. Hele şu kültür kıtlığı döneminde onun şiirleri serinlediğimiz, gönlümüzü dinlendirdiğimiz vahalardan olmaya devam edecek. Servet Yüksel’in şiirleri okunacak, bestelenecek ve gelecek kuşaklara kalacak inşallah. Bu vesileyle aziz şairimize Allah’tan rahmet, sevenlerine baş sağlığı ve sabırlar niyaz ederim.