Sûfîlerin özel halleri konusunda anlatılanlar, Allah katında çok yüksek derecelere ulaşmış mahbubların = Allah tarafından özel olarak seçilmiş ve sevilmiş kulların sâhib olduğu bâzı sıfatlardır. Onlar, büyük ihsan sâhibi Yüce Sevgilinin dostlarına hesapsız verdiği mânevî rızıklardır. Sevenin sevdiklerine bahşettiği ilâhî bir yardımdır.
Aslında, Yüce Allâh’ı sevenlerin makâmı açıklanmaktan çok yücedir = yüksektir. Hak dostları gerçek halleriyle bilinemeyecek kadar gizlidir. Çünkü Allah Teâlâ, onları kıskandığı için, kendilerini fiilleri ile halktan örtmüş; yabancılardan esirgediği için, beşerî sıfatları ile perdelenmiştir.
Makam sâhipleri Allah Teâlâ’ya kavuşmak arzusu ile yanarlar; O da onlara özlem duyar. Allâh’a yakın olanlar, O’na nazar ederler, O da onlara nazar buyurur. Muhabbet ehli O’nun kelâmını dinlemeyi sever; O’da onların duâ ve zikirlerini duymayı sever. Mânevî hâl sâhibi olanlar, hep O’nu isterler, aslında Yüce Mevlâ onlara yeter. O da onların kendisinden bunu istemelerini sever. Müşâhede ehli olanlar, O’nu ziyâret ederler; O’da onların kalblerinde onları ziyâret eder. âhiret ehli olanlar âhirette O’na bakarlar; O da dünyâda onlara bakar: “Bu, Allâh’ın bir ihsânıdır; onu dilediğine verir.” (Cum’a,62/4)
Mekkî (k.s) Hz. bir îkazda bulunuyor ve buyuruyor ki:
Sakın bu anlattıklarımızdan (ki sırlı hallerden bahsedemedik!) herhangi bir şeyi inkâra kalkma. Çünkü Allah Teâlâ, âhirette cennet ehline vereceği ilk nîmeti, dünyada sevdiklerine verir. O da “kün=ol” emri ile her istediklerini elde etmektir. Ancak onlar bundan gönüllerini çekip ona rağbet etmemişlerdir. Çünkü onların sevdikleri Yüce Zât Bâkîdir; O’nu sevdikleri için bu tür şeyleri hoş bulmazlar. Onlar, diğer insanların bildiğinin çok ötesinde bir mârifete sâhiptirler.
Evet, değerli okuyucu, Mekkî (k.s) Hazretlerine göre muhabbetullah konusuna son verelim ve diğer sûfilerden de görüş alalım; gönül dünyâmız gelişsin, genişlesin.
Yüce Allâh’ın dergâhında yüce makamlara ulaşıp kendisine bâzı yetkiler verilen kulun edebi şunu söylemeyi gerektirir:
“Allâh’ım! Beni sevdiğin işte muvaffak kıl, hoşlanmadığın şeylerden beni koru. Çünkü ben câhil bir insanım; işleri güzel tedbir edemem, ölçüleri belirleyemem, işlerin sonunu bilemem. Sözlerimde noksanlık, irâdemde sarsıntı olmasından korkarım.” (Âmin Allâh’ım) (Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, c.3, s.253,283,299,347)
Erzurumlu İbrâhim Hakkı (k.s) Hazretleri, Mârifetullah konusunu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle açıklıyor ve buyuruyor ki: Allah Teâlâ kullarına muhabbet ve merhametiyle kendi Yüce Zâtına muhabbet etmeye teşvik edip müjdeleyerek, bunu elde etmenin yollarını bildirmiştir. Kendi Kitabında (Kur’ân’da) azametiyle şöyle buyurmuştur:
“Çünkü Allah (c.c), insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Hac,22/65) “Allah da kullarına şefkatlidir.” (Bakara,2/207) “Onlar Allâh’ı severler, Allah da onları sever.” (Mâide,5/54) “Allah tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara,2/222) “Elbette Allah (haramlardan) sakınan takvâ sâhiplerini sever.” (Âl-i İmrân,3/34) “Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Âl-i İmrân,3/34) “Muhakkak Allah âdil olanları sever.” (Mâide,5/42) “(Ey Resûlüm) de ki: “Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmrân,3/331) “(Ey Mûsâ! Sevilmen) ve benim nezâretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim.” (Tâhâ,20/39) “Seni kendim için elçi seçtim.” (Tâhâ,20/41) “Sana gelen iyilik Allah’dandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.” (Nisâ,4/79) “Rabbim çok merhametlidir (mü’minleri) çok sever.” (Hûd,11/90) “Çok merhametli Rab’dan onlara sözle selâm vardır.” (Yâsin,36/58) “Allah aranızda sevgi ve merhamet yarattı.” (Rûm,30/21) “Allah görünen ve görünmeyen nîmetleri size bol bol ihsan etti.” (Lokman,31/20) “Allâh’ın nîmetlerini saymak isteseniz sayamazsınız.” (İbrâhim,14/34)
Ve kudsî hadîslerinde buyurmuştur ki: “Ey Âdemoğlu, benim muhabbetimi istersen dünyâ sevgisini kalbinden çıkarmalısın. Çünkü benim muhabbetimle dünya sevgisini bir kalbde bulundurmam. Ey âdemoğlu, dünyâya tamah edip onu sevdiğin halde, nasıl benim sevgimi istersin? Benim muhabbetimi ve rızâmı, ancak dünya sevgisini terk ederek elde edebilirsin. Ey âdemoğlu, ibâdete çok zaman ayır, kalbini muhabbetimle doldurayım, bana yönel sana kefil olayın. Ey âdemoğlu, benim yolumda hizmet et, çünkü ben uğrumda hizmet edenleri severim.”
“Kulum bana kavuşmayı isterse, ben de ona kavuşmaya muhabbet ederim. Kulum bana nâfile ibâdetlerle yaklaşır; tâ ki onu severim. Onu sevince onun işiten kulağı olurum. Ey âdemoğlu, benim rızâm uğruna birbirini sevenlere muhabbetimi vâcib kılarım.”
“Ey Dâvud! Cennetim itaat edenlere, zikrim zâkirlere, kifâyetim tevekkül ehline, nîmetlerimi arttırmam şükredenlere, rahmetim ihsan erbâbına ve ünsiyetim de ârifleredir. Hülâsâ, ben özellikle muhabbet ehli içinim.”
“Ey Dâvud! Kulumun kalbine muttali olurum; şâyet orada dünyâ ve âhiret sevgisi bulamazsam, onu muhabbetimle doldururum. Ey Dâvud! Kulumu sevdiğim zaman, onun üzerine belâları yağdırırım. Kulum belâlar karşısında duâ etmeye başlar. Ben ise kulumu sevdiğim gibi, sesini de severim. Ey Dâvud! Yer ehline bildir ki, ben beni sevenleri severim. Benimle oturanlarla otururum. Zikrimle enîs olanlarla dost olurum. Benim için sohbet edenlerle sohbet ederim. Benim dostluğumu seçenleri, ben de seçerim. İtaat ehline murâdını veririm. Beni kalbden seven kulumu kabul ederim.”
“Ey Dâvud! Beni tanımayan beni tanıyamaz. Tanımayan beni nasıl sevsin ki? Ey Dâvud! Gece olduğunda beni zikretmeden uyuyan kimse yalan söylemiş olur. Seven sevdiği ile baş başa kalmak istemez mi? ey Dâvud! Beni gerçekten sevenlerin bana kavuşmaktan başka çâreleri yoktur. Ey Dâvud! Sana lâzım olan şeyleri ben veririm, fakat sen de yapman gereken şeyleri yap. Ey Dâvud! Benden, bana olan şevki kendin için iste. Zîrâ ben, müştâk olanların kalblerini rıdvandan kıldım ve onları kerîm vechimin nûru ile nurlandırdım.”
“Ey kulum, beni sev. Ey kulum, senin bendeki hakkın muhabbettir, benim sendeki hakkım ise bana muhabbet etmendir. Ey kullarım, ben sizleri sevip sizinle meşgul olup size müştâk olduğum halde, siz benden başkasıyla meşgul oluyorsanız, bu nasıl cefâdır?”
“Ebrârın şevki ne kadar samîmi ise, ben onlara bundan daha çok müştâkım. Kulumun bana olan şevki gâlip olursa beni zikreder, âşık olur. Ben onu severim, o da beni bulur.”