Türklerin ve genel olarak Müslümân toplumların en önemli eksikliği sistemsizliktir. Ortaçağ boyunca Müslümân toplumlar içinde çok önemli bilim adamları ve filozoflar yetişti. Bu insanlar, felsefe, tıp, astronomi, matematik, fizik, biyoloji ve diğer alanlarda çok değerli çalışmalar yaptılar. Ama bu çalışmalar sürdürülemedi. Neden?
İlerlemenin en önemli koşulu, sistemli çalışmadır. Atılan adımları sistemli hâle getirmektir. Kaplumbağa misâli yavaş yürüyen ama dâimâ yürüyen toplumlar, tavşan misâli hızlı koşan ama bir süre sonra duran toplumları geçer. Çünkü esâs olan sürekliliktir.
Meselâ Osmanlı astronomisinin en önemli isimlerinden biri olan Takiyüddîn, 1546’da yazdığı eserinde buhar enerjisiyle çalışan bir döner makinasından söz etmişti. Yâni 1698’de buhar enerjisiyle çalışan bir tulumba makinası geliştiren İngiliz Thomas Savery’den 152 yıl evvel…
Savery’nin makinası da, Takiyyüddîn’in makinası gibi pek ilgi görmedi. Ama İngiliz mühendisler, bu makinanın enerji sistemini geliştirmeyi sürdürdü ve buhar enerjisinin gücüyle Sanâyi Devrimi yaşandı.
Abbâsî döneminin ünlü Arap bilim adamlarından El Câhiz, “Kitâbü’l Hayavân” (Hayvanlar Kitâbı) eserinde, Darwin’in Evrim Kuramı’na çok benzer bir evrim anlayışından yaklaşık bin yıl önce söz etmişti. Ama biz, evrim denince Câhiz’i değil, Darwin’i konuşuyoruz. Aynı buhar enerjisi denince Takiyüddîn’i konuşmadığımız gibi…
Peki, bu bir haksızlık mı? Değil… Neden? Çünkü bilimsel ilerleme, sistemli ilerlemeyi ister. Bir sistem kuramazsan, ilerleyemezsin. Takiyüddîn, buhar enerjisi ile çalışan bir makina keşfetti ama gerisini getirmedi. Kendisinden sonra gelenler de getirmedi. Dolayısıyla ilerlemenin olması mümkün değildi. Câhiz’in de çalışmaları, sistematik bir biçimde devâm etmedi. Ama Darwin’in açtığı yoldan ilerleme hâlâ sürüyor. O yol, evrimle sınırlı kalmadı. Evrim üzerinden yeni bilim dalları geliştirdi.
Dolayısıyla sormamız gereken soru bu olmalı: Biz, neden sistemli hareket edemiyoruz?”