Odgurmuş: Efendim bir de her konuya olumsuz bakan kriz tellalları var. Bu konu hakkında neler söyleyebiliriz?
Ögdülmüş: Bu konu çok önemli bir toplumsal hastalığımız. Bu konu üzerinde önemle durmak gerekir.
Ne yazık ki toplum olarak, 1960’lı yıllardan beri hayata ve duruma hep olumsuz bakma, hep eleştirme ve kriz tellallığı yapmayı, gelecekle ilgili felaket senaryoları üretmeyi pek sevdiğimiz görülüyor. 1960 27 Mayıs’ında meydana gelen askeri darbe ortamının sonunda ülkede bir daha çok hürriyet, daha çok serbest, gibi bir hava esti. Darbeyi yapanlar 1960 öncesinin bir daha yaşanmaması için (ki onlara göre Menderes ve dönemi çok başarısız ve çok karanlık bir dönemdi.) Anayasa’da değişiklikler yaparak kuvvetler ayrılığına dayanan bir sistem kurdular. Bu hürriyet ortamında Marksist sol ülkede çok gelişti. Üniversitelerde veya basında görev yapan bir takım eski tüfek Marksistler genç insanları kışkırtarak, örgütleyerek, onlara eylem ve söylemlerinde örnek oldular.
Marksizm zaten başlı başına eleştiriye dayanıyordu. Gazete köşelerine yerleşmiş olan çatal dilli Marksistler kendilerinin geleneksel eleştiri hastalığını topluma da bulaştırıp yaydılar.
Bunlar bir konuyu ortaya atarlar, ondan sonra o konu hakkında o kadar çok konuşurlar ki bir süre sonra dönüp kendileri de inanırlar.
Misal vermek gerekirse; onlara göre Ülkede sürekli kriz vardır, ekonomi berbattır ve bu kriz hiçbir şekilde çözülemezdir, çözülmediği gibi ileriye doğru uzar gider. Marksistler bu kriz konusunu o kadar çok işlerler ki, alakası olsun olmasın her cümlelerinde mutlaka kullanırlar. Hatta söze “bu kriz ortamında, ekonomi bu haldeyken” diyerek başlarlar.
Bu genellikle abarttıkları ve pek çok yanı da uydurularak sürekli bahsettikleri ekonomik kriz bazen de hep yakındadır, o bu bahardadır, bu sonbahardadır. Biz onu hiç yakalayamayız.
Bu kriz konusunda ise bazen, bazı insanlar da “nerede kriz, nerede ekonomik problem? Bunlar var gibi görünmüyor, herkes alışverişinde, piyasada bir darlık göremiyoruz” vs. Derler. Aslına bakarsanız bir şey yarı var, yarı yok olmaz. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır.
Eğer kriz ve ekonomik bir problem varsa, kendinden başka bir şeye izin vermez. Piyasa allak bullaktır, işyerleri, fabrikalar kapanır, hatta fabrikalar sökülerek iş gücünün daha ucuz olduğu ülkelere taşınır. Ülkede böyle bir şey görünmüyor olmasının onlara göre önemi yoktur.
Kriz varsa, bunun belirtileri olur. İnsanlar araba alamaz, arabasına benzin alamaz, ev alamaz, pazara gidemez, zaruri ihtiyaçlarının dışında bir alışveriş yapamaz. Eğlence yerleri, lokantalar kapanır, barlar, pavyonlar kapanır. Bu belirtilere bakarak herkes krizin var olduğunu ayan beyan anlar ve görür.
Hatta muhalefet, iş dünyası ve sendikalarla birlikte ekonomik kriz korosuna katılırlar. Onlar da kendilerince toplantılar yapar, devleti, hükümeti protesto ederler.
Bu arada işçiler ekonomik krizin şiddetini artırmak ve daha görünür hale gelmesi için! Yangına körükle giderek eylem yaparlar, iş bırakırlar, grev yaparlar, sokaklara dökülmek isterler, sloganlar atarlar, yetkilileri sorumluları ve hükümeti istifaya davet ederler. (Sanki yetkililer veya hükümet istifa ederse kriz hemen çözülüverir).
İnternet sitelerinin ve bazı TV’lerin köşelerine çöreklenmiş olan küçüklü büyüklü ve de anlı şanlı yazar-çizer-bozarlarımız yeni teoriler üretirler, kriz konusunda insanları uyarmak yerine o zamanki yöneticileri suçlama yolunu seçerler, daha da olmadı halkı isyana teşvik ederler, yapılan eylemleri kışkırtır, akıl ve yön verirler.
Dünyanın öteki köşesinde bulunan bir başka devlette meydana gelen krizleri örnekler verir, işin vahametini artırma gayreti içine girerler. Bugün bu gibi girişimlerin olduğu görülmüyor.
Aslında ve hatta eğer bir ekonomik kriz varsa etkili ve yetkililer çeşitli reçeteler üretir ve bu reçeteleri halka sunarlar.
Genellikle acı olan bu reçeteleri halkın kullanması, ara vermemesi istenir, beklenir.
Hatta halktan büyük fedakârlıklar beklenir, kemerlerin sıkılması elektriklerin söndürülmesi, israfın önlenmesi, ekmeklerin çöpe atılmaması istenir.
Bu acı reçetelere halk uydurulmaya çalışılır.
Odgurmuş: Efendim bazen de “ekonomik kriz var ama örtülü kriz, enflasyon yüksek ama gizleniyor” diyenler var bu nasıl oluyor, krizin örtülüsü olur mu?
Ögdülmüş: Böyle diyenler de kriz korosuna başka bir yaklaşımla katılırlar. Ekonomik kriz var ama örtülüdür diyenlere göre ise ekonomik kriz, tıpkı derin devlet gibi derinden ve dipten hareket eden ekonomik kriz dalgasını öyle herkes göremez. O’nu Marksist-sol köşe tutucular yanı sıra her konunun uzmanı olan işin erbabları bilir, görür anlar demek istemektedirler.
Örtülü olduğu için dolayısı ile ekonomik krizi sade vatandaşların görmeleri mümkün değildir.
Onlara göre; Ekonomik kriz etrafta görünmeyebilir ve kendini fazla hissettirmeyebilir. Ama olsun. Ekonomik kriz var deniliyorsa vardır, örtülü deniyorsa örtülüdür.
Hatta derler ki; Kardeşim bu kriz tüm diğer krizlere benzemez, bu başka bir ekonomik krizdir.
Bir de bütün bunlara ilaveten tellallar vardır. Onların tek işi tüm diğer konularda olduğu gibi kriz tellallığı yapmaktır.
Solcu, sağcı, ülkücü, devrimci, Kemalist fikir hareketlerine katılmış fanatik taraftarlar da bu koroya gönüllü olarak katılırlar.
Bu fanatik taraftar olanlar için bütün diğer konularda da olduğu gibi ekonomik krizin olup olmaması pek de o kadar önemli değildir. Bu fanatik partizanlar için tellallık önemlidir. Bu tellallar ekonomik krizin olmasını beklemeden, çığırtkanlığa başlarlar. Yoksa bile, varmış gibi davranırlar, her olumsuz durumu krizin bir belirtisi olarak takdim ederler.
Bunlar için önemli olan kriz konusunu dile getirip karşı olunan siyasi iktidarlara yüklenmektir.