Cemal ŞAFAK
Şeşenin sözü keskin, ustanın işi keskin
Kazak Atasözü
Tursınbek Kakişev*, “Biyler Sözü”[1] adlı kitabının önsözüne şöyle bir cümle ile başlar: “Kazak, söz değerini öz değeri olarak düşünen halktır.”
Kakişev’in bu sözü beylik bir söz olarak görülse de, anlamı çok derinlerde olan bir değerlendirmedir. “Söz değeri” ve “Öz değeri” tamlamaları, Kazak halkının halk edebiyatına bakışını en güzel ve en açık bir şekilde yansıtıyor olsa gerek.
Kazak halkı cömertliğini, kaderini, terbiyesini, medeniyetini ve dahiliğini söze yansıtabilmiş, yüzyıllar boyu sözde sakladığını günümüze kadar ulaştırabilmiştir.
Kazak tarihinde sözün yeri ayrıcalıklıdır. Bitmez denilen davanın, sonuçsuz tartışmanın çözümü de, kararı da hep söz olmuştur. Canın, gönlün ya da aklın bütün sırlarını dışarıya yansıtan da sözdür, ansızın ortaya çıkan duygu, derin düşünce, arzu, keder gibi kavramları seslendiren de sözdür. Bu sözler de Kazakların ağzında daha etkili ve daha anlamlı vurgulanır. Bundan dolayıdır ki, Kazaklar için sözden daha güçlü ve etkili bir silah yoktur.
Kazak insanı, “At tökezlediği anda” akıl bulan, karşılıklı konuşmaya saygı gösteren, asırlar boyunca söz mirasını koruyup, söz asilliğini kaybetmeyen, değeri de, hazinesi de söz olan halktır.
Kazak Halk Edebiyatının incisi diyebileceğimiz “Şeşendik Sözler”, dayanıklılık, cömertlik, iyi kalplilik, şefkat ve hoşgörü gibi insani özellikleri de yansıtır. Milletin başından geçen buhranlı ve huzurlu yıllarda kendini idare etme düzeni olmuştur. Bu yıllarda halkın sıkıntılarını azaltan yiğitlerin yanında, davaları çözen şeşenler[2] ve ilim-irfan sahibi beyleri de olmuştur.
Bey, yani Kazak Türkçesindeki anlamıyla “Biy”, milletin gönlündekini söyleyen, dilindeki sözü yayan, adaleti örfi ölçüler içerisinde sağlamaya çalışan şahsiyettir. Ayrıca biy, özel yeteneği olan, asil aklı yansıtan, önsezili, çabuk ve etkili konuşabilen kişi olarak da bilinir. Biyler ve bu biylerin nesilden nesile taşıyarak günümüze kadar aktarılabilmiş sözleri gerçek bir hazinedir.
Şeşendik sözler, Kazak Halk Edebiyatının diğer türleri gibi sözlü olarak meydana çıkmış, sözlü olarak da yayılmıştır. Bu türü genel hatları içerisinde araştırmacılar üç bölümde incelemişlerdir.
1.Şeşendik Arnav[3] :İnsanların arasındaki ilişkileri,
2.Şeşendik Tolğav[4] :Halkın felsefi görüşlerini,
3.Şeşendik Dav[5] :Halkın maddi ve manevi örfi davalarını yansıtır.
Şeşendik Arnavlar, hikaye, tenkit, satirik özellikteki sözler; Şeşendik Tolğavlar, şiir-hikaye(terme)[6]ile söylenen dilek, vasiyet, öğüt, olay ve bir durumu anlatan sözler; Şeşendik Davlar ise, Kazak halkının kendi aralarında ortaya çıkan maddi ve manevi davalarını (yer, yetim, mal, namus, borç) çözen, eski örfi hukukunu gösteren kurumdur.
Şeşendik arnav sözler, muhtevası ve şekil yapısına göre rivayet-hikaye tarzına çok yakındır. Bu tarzdaki sözler daha kısa olur. Muhtevası öğüt-nasihat temelinde kurulur. Anlatımdan ziyade atasözleri ve öz deyişlerle ifade edilir. Nazım ve nesir karışık olarak şekillenir.
Hatiplik tolğavdaki sözler, geleneksel ağıtlara, hikayelere; şairlik tolğav ise “Terme” ye benzer. Bu benzerlik sadece biçim bakımındandır. Muhtevası incelendiğinde şeşendik tolğavların baştan sona kadar öğüt ve bilgi yansıttığı dikkat çeker. Cümleler hazır cevap temeli üzerinde kurulmuştur. Şeşendik davlar ise kısa ve olaylı hikaye özelliği yansıtır. Burada olay ve kahramanlar anlatılmaz. O olay sırasındaki ifade edilen hazır cevaplı sözler yansıtılır.
Bütün şeşendik sözlerde genel olarak olayın ve kahramanların gerçek olmasına dikkat edilir. Bunun yanında cümle kuruluşlarının düzgünlüğü, dilin etkili kullanılması bakımından da yazılı edebiyata en yakın tür olarak kabul edilir.
Şeşendik sözlerin önemi sadece gerçek olmasında değil, ifade edilen fikrin güzel ve etkili bulunması da önemlidir. “Yokuşta yol, zor yerde de söz bulmak” hatibin önemli bir özelliğidir.
Şeşendik sözlerin etkinliği ve güzelliği yanında söylenen sözlerin doğru ve isabetli olması da önemlidir. Ses ve cümle içi uyumu (seci) bu sözlerin vazgeçilmez unsurudur. O nedenledir ki, “Tilge jenil, jürekke jılı” yani “Dile kolay, yüreğe sıcak” düşüncesi bu sözlerin genel amacını da ortaya koymaktadır.
Şeşendik sözler, diğer sözlü Türk Halk Edebiyatı ürünleri gibi geçmişten günümüze yansıyan miras olarak görülmektedir. Her metin, her şiir veya eser yazıldığı yıllardaki devrin dünya görüşünü, sosyal ve kültürel yaşantısını ve mantığını da aksettirir. Bu sözlü örneklerde de hanların, zenginlerin, beylerin (biylerin) ve kahramanların (batırların) isimlerine çokça rastlanır. Bundan ayrı olarak eski ve yeni kavramlarla birlikte yer, su, boy, şahıs isimleri sıkça görülür.
Halk edebiyatının diğer türlerinde olduğu şeşendik sözler de çok nüshalı olmuştur. Bilinen örnek sözlerin bütün Kazak ülkesine ve geniş bir alana yayılması ve bir sözün az da olsa değişmesiyle belli bir yerde, belli bir kimsenin (genelde aynı çevreden birinin) adına söylenmesidir. Bu durum, eski toplumların tanınmış kişileri sahiplenme duygusundan başka bir şey değildir. Yunus Emre, Köroğlu, Dede Korkut gibi şahsiyetlerin değişik yerlerde ya da ülkelerde sahiplenmelerinin altında yatan gerçek de bu değil midir?
Her her yazarın, şairin veya ozanın konuşma ve yazma üslubu farklılık gösterir. Kazak hatiplik sözlerini birbirleriyle karşılaştırırken böyle bir farklılığı ayırt etmek zordur. Bu durum şeşendik sözlerin tamamiyle halka ait olduğunu gösteren özelliktir.
Hatiplik sözlerde, hatipler hakkındaki efsanelerde isimleri anılan şahsiyetlerin hepsi müellif değildir. Çoğu hazır nüshaları ezberleyerek söylemiş, gereken yerde düzeltip, değiştirip faydalanmışlardır. Özel şahıslar bazen belli bir sözün müellifi olarak anıldıkları gibi bazen de edebi kahraman olarak tasvir edilirdi. Mesela, Kıpçak Arğınbay Hatip, mal ve başa[7] (çocuk, akraba, can) fakir ama ağızlıya söz, ayaklıya yol vermeye yetenekli bir hatipmiş.
Bir mecliste Arğınbay Şeşeni aşağılamak, eleştirmek amacıyla Konırat Cayımbay Datka[8] şöyle seslenmiş:
-Konuş…Konuş…kulağı yok şunak[9] biyim, kuyruğu yok şolak[10] biyim!
Bu aşağılayıcı söz üzerine Arğınbay şöyle cevap vermiş:
-Doğru diyorsun Datka! Doğru söz yerini bulur, yalan söz de sahibini…Sen mal ve başına övündün.
Zenginlik dibi:Bakır
Hazine dibi: Akıldır.
Aynı babadan altı çocuk olsanız da yalnızlık bir gün yine gelir. Aşa doyan aksırır, başa dolan güçlenir. Keçi ikiz doğurup koyundan çok olmaz. Köpek sekiz doğurup maldan çok olmaz. Kulağım şunak ise herhalde sunkarım. Kuyruğum çolak ise herhalde tülparım.
Allah’ın bana vermeye bir çocuğu mu, yoksa sana göndermeye bir belası mı yok zannediyorsun?!
Bu sözleri Cayınbay Datka ile Arğınbay Hatibin kendileri mi söyledi yoksa onların adına başka birileri mi düzenledi bunu kesin olarak söylemek mümkün değil. Verilen bu cevabın aslında tek bir şahsın değil de birkaç kişinin düzeltmesinden geçip “Ben daha güçlüyüm” diye övünen fakirler adına verilen cevap olduğu tahmin edilmektedir.
[1] Biy: Bey, bilge kişi, hatip, kahraman.
[2] Şeşen: Tartışmalı davalardaki örfi bir mahkemenin başkanı olup karar veren bilge kişi, biy
*T.Kekişev-Almatı, “Kazak Üniversitesi”,1992
[3] Arnav: İthaf etmek, Ayırmak, özel birine mahsus, birine söylenen şiir.
[4] Tolğav: Belirli bir olay ve kişiye ithafen makamıyla okunan şiir.
[5] Dav: Dava.kavga,tartışma.
[6] Terme:Kazak sözlü edebiyatında dombıra eşliğinde terennüm edilen bir nazım türü.
[7] Baş: Can, çocuk ve akraba sayısı için söylenen bir mazmundur. (Turaktı söz)
[8] Datka: İdarecilik unvanı
[9] Şunak: Kulağı kesik ya kulakları yapışık olanlara söylenen sıfat
[10] Şolak:Çolak ve çok kısa olanlara söylenen bir sıfat.sa gerek.