Şu Dalmadan Geçtin mi?
Bu dağları ben bilirim.
Bu dağların suyu, ağacı, rüzgârı benden sorulur.
Ben efeyim.
Bilmediğim rüzgâr mı var benim?
Yüreğim çatal çataldır.
Yaralı, yorgun yollardır beklediğim.
Çırpına çırpına vurur yüreğim.
Zaman incelir “ha koptu, ha kopacak” sanırsınız.
İçim yanar. Nefesim alev alev olur.
Ama bilirim ki her bahar kardelenler baş verir.
Çiğdemler mum ışığınca uzanır yeryüzüne.
Türkülerle bulut bulut göğe çekilir zaman.
Zaman
Tarhana kokulu ocağımızda büyüyen yavrularımız gün olur, yeni bir yuva için uçarlar.
Yarınları oyalamışlardır yıllarca nakış nakış.
İplik iplik örülmüştür.
Ümitleri bohça bohçadır.
Sevdanın alın yazısını kuşanmışlardır renk renk.
Ama yine de bir gurbettir gidilen.
Gurbet gideni de kalanı da hüzünlendirir.
Sabır kuşanır anne.
Ve sabrın şikayeti olmaz.
Yuvasından düşen bir kuş yavrusu değildir ki giden.
Dökülen bahar çiçekleri meyvenin müjdecisidir.
Bir Sabah Vaktinde
Sevda Toros Dağları’nın tepesidir.
Güneş doğduğunda önce sevdiğimizin başına değer.
Rüya bakışlı bir ceylan süsler zamanımızı.
Hiç beklemediğimiz yerde bir ayrılık düşer sonra.
Artık bir top alevdir avucumuzdaki.
Ellerimiz yalnız kalır.
Dünyamıza sis çökmüştür artık kara kara.
Yollarımız yokuşa uzar.
En ince yerimizden kırılırız. İçimize ağlarız içli içli.
Canımızın gölgeli yeri boş kalmıştır artık.
Oysa biz var olmak isteriz.
Sevme zamanı, var olma zamanıdır çünkü.