Suudi Arabistan’da kadın olmak: Neydi, ne oldu?

Tam boy görmek için tıklayın.

Prof. Dr. Hilmi DEMİR[i]

Suudi Arabistanlı model Rumi Al-Kahtani, Malezya’da düzenlenen Miss Global Asya Güzellik Yarışması’na katılmasaydı muhtemelen Türk kamuoyu bu kadar çok Suudi Arabistan konuşmayacaktı. Magazini seven bir toplum olarak dikkatlerimiz birden Suudi Arabistan üzerine yoğunlaştı. Öyle ki neredeyse Suudi Arabistan’a laiklik ve demokrasi bile getirmeye kalktık.

Evet, kabul edelim ki Suudi Arabistan’da uzun süredir devam eden ciddi bir reform süreci yaşanıyor. Bunun sosyo-ekonomik gerekçelerini ve Suudi Arabistan’da yükselen milliyetçi söylemi daha önceki yazımızda ele almıştık. Bu yazımda ise güzellik yarışmasına boğulan kadın meselesini ve Suudi Arabistan’da kadınların yaşamındaki değişimi ele alacağım. Çünkü bir güzellik yarışmasına indirgenemeyecek kadar ciddi bir değişim söz konusu. Suudi Arabistan’da kadın meselesinin ve kadınların kazandığı hakların bir sosyal gerçekliği var. Bu gerçeklik anlaşılmadan da Suudi Arabistan anlaşılmaz.

Soğuk Savaş ideolojisi terk ediliyor

Suudi Arabistan’ın kadın konusundaki katı pozisyonunun dinî olmaktan daha çok ideolojik olduğunu söylemeliyim. Aslında kadın konusunda katı bir pozisyon almalarına giden yolda Soğuk Savaş’ın ve İran Devrimi’nin önemli bir rolü oldu. Suudi Arabistan’da son yıllarda yaşanan değişim sürecinin mimarı Veliaht Prens Muhammed bin Selman (MbS) iki farklı konuşmasında Suudi Arabistan’ın katılaşmasında bu iki olayın rolüne dikkat çekiyor.

Bunlardan biri, Washington Post’tan Karen De Young’a verdiği mülakat. Muhammed bin Selman bu mülakatta, “Soğuk Savaş döneminde müttefiklerin talebiyle komünizme karşı Vahhabiliği yaydık” itirafında bulunuyor. Suudi hükümetlerinin bu işle uğraşırken ipin ucunu kaçırdığını dile getirip “Şimdi her şeyi geri toplamamız lazım” diyen Selman, Vahhabiliği yayma faaliyetlerinin finansmanının artık hükümet değil, Suudi merkezli vakıflar tarafından sağlandığını da sözlerine ekliyor.[1]

Diğeri ise Kamu Yatırım Fonu’nun 24 Ekim günü 2023’te Riyad’da düzenlediği ve 60 kadar ülkeden 2 bin 500 kişinin katıldığı Gelecek Yatırımlar Girişimi toplantısında gerçekleşiyor.[2] Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, oradaki konuşmasında, 1979’a kadar giderek o tarihten bugüne Suudi Arabistan’ın anormal bir süreç yaşadığını ifade ediyor. MbS bu süreçten de İran Devrimi’ni sorumlu tutuyor. İran devriminin siyasal bir hareketlilik yarattığını, ülkesinin de bununla baş edebilmek için katılaştığını kabul ediyor.

1970’lerin Suudi Arabistan’ı nasıldı?

Muhammed bin Selman’ın ülkesi hakkında yaptığı bu analize katılmamak mümkün değil. Zira 1970’lerin Suudi Arabistan’ına gittiğimizde aslında bugün reform olarak kabul edilen birçok hakların o gün zaten gündelik hayatın içinde yaşandığını görürüz.

Kadınların okuması ile ilgili ilk yasal düzenlemeler 1970’lerde yapılmaya başlanmıştı. Ve bu reformların başında Kral Faysal’ın (Faysal Bin Abdülaziz es-Suud) İstanbul doğumlu Türk kökenli eşi Kraliçe İffet vardı. Cidde şehrindeki adına İffet (Effat) Üniversitesi de bulunan Kraliçe İffet Al-Thunayan kız çocuklarının okuması ve kadın hakları konusunda Suudi Arabistan’da Kral Faysal ile birlikte büyük yatırımlar yapmıştı. Kraliçe İffet’in torunu da Suudi Arabistan’ın Washington büyükelçisi olarak atanan Reema Bandar Al Saud’dur. Bizim pek bilmediğimiz bu hikâye eminin Sayın Büyükelçi’nin hatıralarında hâlâ çok canlıdır. Öyle ki Sayın Büyükelçi Reema, 2015’de verdiği bir röportajda büyükannesi için “kahramanım” ve “idolüm” diyordu.[3]

 

 

Maalesef bu süreç 1979 yılında, radikal grupların hükümeti Batı yanlısı görerek başlattıkları Mekke kuşatması sonrası değişmeye başladı. Örneğin, kadınların erkeklerle aynı yerde çalışmasını yasaklayan kararname Mart 1983 yılında yayınlandı.[4]

İran devrimi ve Afganistan savaşı birçok Müslüman ülkede artan radikal İslamcı hareketleri motive etti ama Suudi Arabistan’ı daha fazla etkiledi ve dinî katı kimliğine dönmeye zorladı. Ve şeriatla yönetilen Suudi Arabistan’da kadınların hayatı adeta bir kâbusa dönüşmeye başladı. İlk yasaklardan biri, kadınların başı açık dışarı çıkamayacaklarına dairdi, hatta dışarıda katı bir tesettürle kapanmaları zorunlu kılındı. Bunu erkeklerle kamusal alanda yan yana gelemeyecekleri, aynı işyerinde çalışamayacakları, araba kullanamayacakları, yanlarında bir erkek olmadan seyahat etmemeleri, direksiyon başına geçmemeleri gibi bir dizi yasak izledi.

Son yıllarda başlayan değişim sürecine bakıldığında Suudi Arabistan’ın şu anda aslında bir reform değil bir tasfiye süreci yaşadığını söyleyebilirim. Soğuk Savaş döneminin ve İran devrimi ile başlayan radikal İslamcılığın izleri tasfiye ediliyor. Muhammed bin Selman’ın ifadesiyle Suudi Arabistan’ın 1980 sonrası geçtiği olağanüstü hal normalleştirilmeye çalışılıyor.

11 Eylül 2001: Suudi Arabistan’da değişimin başladığı tarih

Buna karşılık Suudi Arabistan’da kadınların görünür olmasını sağlayan sürecin aslında Muhammed bin Selman ile başlamadığını da unutmamak lazım. Aslında Suudi Arabistan’da değişim 11 Eylül 2001’de El Kaide’nin İkiz Kuleler’e saldırmasıyla başlamış oldu.

Bu saldırının faillerinin bir kısmı Suudi Arabistan vatandaşıydı ve tüm dünyada terörü destekleyen ülke olarak gözleri Suudi Arabistan’a çevirdi. Bu süreçten sonra Suudi Arabistan kendi içinde radikalizme karşı ciddi bir savaş ilan etmek zorunda kaldı. 2003 yılında Suudi Arabistan terörizmle mücadele etmek için Terörizmle Mücadele: Önleme, Rehabilitasyon Programı’nı (Rehabilitation, and After-Care strategy (PRAC) başlattı.[5] Kral Abdullah 2005–2015 yılları arasında birden fazla terörle mücadele merkezi, politikası ve programı başlatıp finanse ederek, yurt içinde ve yurt dışında aşırıcılığa karşı küresel kampanyaları siyasi, mali, dinî ve ahlaki açıdan desteklemek için büyük çaba gösterdi.

Bir diğer husus da Suudi kadınların artan muhalif baskıları oldu. 2011 yılında, Arap Baharı’nın da etkisiyle, bir grup Suudi kadın, yasağı delerek zaman zaman tek başlarına direksiyona geçtiler, bunu bir kampanyada dönüştürdüler ve sonraki yıllarda da araba kullanma kampanyaları devam etti.[6]

2000’lerin başlarında ülkenin ilk kadın yönetmeni Haifa El Mansur, sinema salonu olmayan Suudi Arabistan’da film çekmeye başladı. Uluslararası ödüller aldı. Mansour, uluslararası basına verdiği röportajlarda, bazı prenslerin kendisini, çalışmalarını desteklediğini söylüyordu.

Bu süreç Ocak 2013’te Kral Abdullah’ın kadınların bir tür danışma kurulu işlevi gören Şura Konseyi’ne dâhil edilmesi yönünde bir kraliyet fermanı yayınlaması ile sonuçlandı. Böylece kadınlar ülkedeki en yüksek siyasi organın resmî üyesi haline geldiler. Bu konseyin üç kadın üyesi Ekim 2013’te araba kullanma yasağının kaldırılması yönünde bir öneri sundu. Yine Ekim 2013’te kadınların avukatlık yapmak için lisans almalarına izin verildi. Ocak 2014’te de ilk kadın hukuk bürosu Suudi bir kadın tarafından Cidde’de açıldı. 2015 yılında, Suudi kadınlar ilk kez yaklaşan belediye seçimlerine hem seçmen hem de aday olarak katılma hakkı elde ettiler.

Dolayısıyla Muhammed bin Selman 2017’de Veliaht Prens olarak göreve getirildiğinde aslında Suudi toplumunda başlayan bir değişim rüzgârı üzerine gelmişti. Toplumsal değişimin kadınlar üzerine başlamasına çok da şaşırmamalı zira zaten en büyük baskıyı ve toplumun bu dezavantajlı kesimleri yaşıyordu.

Reformlara karşı Suudi Arabistan’daki Vahhabi din adamları elbette yer yer seslerini yükseltmek ihtiyacı hissettiler. Din adamlarının reformlara tepkisi yeni de değildi. Söz gelimi Kral Abdullah, Kızıl Deniz kenarında kurduğu üniversitede kadın ve erkelerin birlikte eğitim görmesini eleştiren Şeyh Saad bin Nasser Al Şatri’yi Din Âlimleri Konseyi’nden kovulmuştu.[7] Muhammed bin Selman reformlara karşı gelecek tepkiyi ön gördüğü için hem bu din adamlarını ziyaret ederek yanına çekti hem de gelebilecek sert muhalefete karşı devlet gücünü kullanarak özellikle sahva denilen Müslüman Kardeşler’in eğitim içindeki etkili ağlarına karşı tasfiye çalışmaları yürüttü, onları yurt dışına sürgüne gönderdi veya cezalandırmayı tercih etti.

Suudi Arabistan’daki organik din adamları da devlete olan sadakatlerinden çok da fazla ses çıkarmadılar. Sözgelimi Baş müftü Abdülaziz bin Muhammed el-Şeyh, araba kullanma yasağına ilişkin kendi pozisyonunu değiştirerek kadınların araba kullanmasının İslam hukukuna göre hiçbir zaman günah sayılmadığını söyleyerek fetvasını güncelledi. Buna karşılık Abdulaziz El Fevzan gibi muhalifler ise tutuklandı.[8]

Suudi Arabistan’ın neden kadınlara ihtiyacı var?

Suudi Arabistan’ı 21. yüzyıla taşıma konusunda pek çok hamle yapan MbS’nin karşılaştığı başlıca sorunlardan biri de, ülkenin petrole dayalı ekonomisini çeşitlendirme ihtiyacıydı.

Muhammed bin Selman uluslararası krizler sebebiyle sürekli oynak petrol gelirlerine mahkûm bir Suudi Arabistan’ın bölgede rekabet eden bir güç olamayacağını biliyordu. Bunun için çeşitlendirilmiş bir ekonomik kalkınma modelini uygulamaya geçti. 2030 Vizyon ve NEOM Projesi bunun sonucuydu. İşte tam da bu noktada kadının iş gücü piyasasına katılımı kaçınılmaz hale geliyordu.

Suudi Arabistan’ın son yıllarda çok sözü edilen Neom, Diriyah Gate, Qiddiya ve Kızıldeniz gibi mega projeleri şüphesiz büyük bir istihdam ihtiyacı yaratacak. Sözgelimi Suudi Arabistan’ın batı kıyısında yer alan 28.000 kilometrekarelik ve 90’dan fazla adayı kapsayacak dev turizm yatırımı Kızıl Deniz Projesi’nin 70.000 kişiye istihdam yaratması ve yılda 5,9 milyar dolar katkı sağlaması bekleniyor. Ayrıca Qiddiya şehrinin yakınında kurulacak olan eğlence, spor ve kültür alanlarına sahip olacak Qiddiyye projesi yıllık 14,5 milyon ziyaretçisiyle dünyanın en büyük eğlence şehri olacak. Bu projeler reklam ve dijital dönüşün, satış ve pazarlama, sosyal medya yönet ve içerik yönetimi, teknolojik tasarım ve halkla ilişkiler olmak üzere devasa bir sektörel çeşitlilikte yeni elamanlara ihtiyacı ortaya çıkaracaktır.

Bu ihtiyaçların karşılanabilmesi için de Suudi Arabistan eğitimli kadınların iş gücü piyasasına katılımını teşvik etmek zorunda… Zira Suudi Arabistan, kadınların işgücüne katılım oranının düşük olduğu bir ülke.  Ülkenin resmî istatistik kurumu İstatistik Genel Otoritesi (GASTA) tarafından açıklanan verilere göre[9], Suudi kadınların ortalama yaşı 28 iken, Suudi kadınların yarısı da 27 yaşın altında. Ayrıca Suudi kadınların işgücü piyasasındaki oranı, toplam Suudi işçilerin yüzde 35’i.[10] Rapora göre, Suudi kadınlar arasındaki işsizlik oranı, özellikle 2022’nin dördüncü çeyreğinde önceki yıllara göre düştü. Suudi kadınlar arasındaki işsizlik oranı şu anda yüzde 15,4 seviyesinde… Çalışan Suudi kadınların nüfusa oranı 2021’de yüzde 27,6 iken 2022’de yüzde 30,4’e yükseldi.

Eğitimde de büyük bir atılım söz konusu. Suudi kadınlar, lisans, yüksek lisans ve doktora dereceleri de dâhil olmak üzere toplam yüksek öğrenim öğrencisi sayısının yüzde 49,99’unu oluşturuyor.

Kadınlar hangi sektörlerde çalışıyor?

Suudi kadınlar büyük oranda özel sektörde istihdam ediliyor ve kamu pozisyonlarına yeni yeni giriyorlar. Üst düzey hükümet görevlerinde bulunan ilk iki kadın 2022 Temmuz ayında atandı: Suudi Kabinesi genel sekreter yardımcılığına Shihana Alazzaz ve turizm bakan yardımcılığına Prenses Hayfa bint Muhammed Al Saud atandı.[11] Şura Konseyi’nin zorunlu bir cinsiyet kotası var ve toplam 150 sandalyeden yalnızca 30’unun kadınlara ayrılmasını gerektiriyor.

Bununla birlikte özel sektördeki kadınlar daha önemli ilerlemeler kaydettiler. 2022’nin ilk çeyreği itibarıyla özel sektörde çalışan Suudi kadınların %39’u üst ve orta düzey yönetici pozisyonlarında bulunuyordu. Mart ayı itibarıyla kadınların yaklaşık %27,7’si eğitim sektöründe, %17,7’si ise perakende ve toptan satış sektöründe çalışıyordu.

Suudi kadınlar her yerde

Biraz magazinin dışına çıkar ve Suudi Arabistan’daki değişimi anlamaya çalışırsak Suudi Arabistan’da kadının toplumsal rolünün gittikçe yükseldiğini fark edebiliriz. Spordan teknolojiye, siyasetten ekonomiye kadar artık kadını her alanda görmek mümkün. Mesela son zamanlarda spor en çok kadınların ilgisini spor çekmeye başladı.

2015 ile 2020 arasında, kadınların spora katılımının %149 arttığı, krallığın hızla büyüyen sektördeki oyuncularının neredeyse yarısının kadın olduğu biliniyor.[12] Kadınlar e-sporlara da daha fazla dâhil olmaya başladılar. Suudi dayanıklılık yüzücüsü ve diş hekimi Meryem bin Ladin, Suudi Arabistan’dan Mısır’a yüzdü ve böyle bir başarıya ulaşan ilk Arap ve Suudi kadın olmuştu. Suudi Arabistan kadın milli futbol takımı, 20 Şubat 2022’de Seychelles’i yenerek tarihindeki ilk uluslararası maçını kazandı.[13]

Öte yandan ambulans şoförlüğü gibi erkeklerle özdeşleşen mesleklerde de daha görünür durumda artık kadınlar. Örneğin, kadın ambülans şoförü Eman Abdülazim’in doğum yapan bir kadını Riyad’daki bir hastaneye yetişirken videosu sosyal medyada viral oldu. Dolaysıyla bugünün Suudi Arabistan’ında kamusal alanın her yerinde birey olarak öne çıkan bir kadın figürü var.

Kraliçe İffet’in torunu Prenses Reema bint Bandar da 2019 yılında Veliaht Prens Muhammed bin Salman tarafından Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi olarak atandı ve krallığın ilk kadın büyükelçisi oldu. İlk Suudi kadın astronot Rayyanah Barnawi ise 2023 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) gönderildi. Suudi Arabistan’ın İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı’nda kadınların güçlendirilmesinden sorumlu müsteşar Hind al-Zahid’e göre, Suudi kadınlar yakında hâkim olarak da atanabilecek.

Güzellik yarışması aslında Suudi Arabistanlı kadınların başardıklarının yanında oldukça cılız kalır. NASA’ya katılan ilk Suudi kadın havacılık ve uzay mühendisi Mishaal Ashemimry, Suudi Arabistan’daki ilk HIV/AIDS laboratuvarının kurucusu Dr. Maha al-Mozaini, Suudi Arabistanlı film yapımcısı Haifaa al-Mansour ve yüzlercesi yeni Suudi Arabistan’ı inşa ediyorlar ve Kraliçe İffet’in yolundan gidiyorlar. Belki de Suudi Arabistan’daki değişimin en güçlü ve en büyük dinamiğini Suudi Arabistan’daki kadınlar oluşturuyor.

Onlar Soğuk Savaş’ın ve radikalizmin dönüştürdüğü Suudi Arabistan’dan kurtularak kendi tecrübeleri ile Suud vatanseverliğinin bireyleri olarak var olmaya başladılar. Ortadoğu’da kadınların sesi düne göre artık daha gür çıkıyor. Bundan Suudi Arabistan da nasibini almış gözüküyor. Unutmayalım ki kazanılan hiçbir özgürlük geri alınmaz.

[1] https://www.washingtonpost.com/world/national-security/saudi-prince-denies-kushner-is-in-his-pocket/2018/03/22/701a9c9e-2e22-11e8-8688-e053ba58f1e4_story.html.

[2] https://www.theguardian.com/world/2017/oct/24/i-will-return-saudi-arabia-moderate-islam-crown-prince.

[3] https://daktilo1984.com/forum/kralice-iffet-suudi-kadinlarin-pek-bilinmeyen-ilham-kaynagi/.

[4] Triangle of change: the situation of women in Saudi Arabia Executive summary By Eman Alhussein, 2014.

[5] https://carnegieendowment.org/files/cp97_boucek_saudi_final.pdf.

[6] https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/saudi-womens-driving-campaign-perspective.

[7] https://www.theguardian.com/world/2011/jul/01/saudi-arabia-clerics-king-abdullah.

[8] https://www.brandeis.edu/crown/publications/middle-east-briefs/pdfs/101-200/meb156.pdf.

[9] https://portal.saudicensus.sa/portal.

[10] https://www.arabnews.pk/node/1638686/suudi-arabia.

[11] https://www.arabnews.com/node/2115661/%7B%7B.

[12] https://english.alarabiya.net/News/gulf/2020/06/20/Women-s-participation-in-sports-in-Saudi-Arabia-rose-by-149-pct-since-2015-Minister.

[13] https://www.arabnews.com/node/2028491/sport.

——————————————-

Kaynak:

https://fikirturu.com/toplum/suudi-arabistanda-kadin-olmak-neydi-ne-oldu/

[i] Hitit Üniversitesi Kelam ABD Öğretim Üyesi

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen