İngiliz devlet siyaseti, imparatorluğun doğası gereği yeryüzüne yayılmış çıkarlarından dolayı 19. yüzyıl boyunca çok yönlü bir şekilde yürütülmüştür. İlkesel olarak daima mutlak çıkarları yana olan İngiltere, kurmuş olduğu çıkar oyununun içinde Osmanlı Devleti’ni bir araç olarak tutmaya, potansiyel tehlike olarak gördüğü Rusya ile arasında bir tampon olarak kullanmaya çalışmıştır. Bir diğer ifadeyle Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Asya’daki toprakları üzerinde yaşayan Türk ve diğer halkların, yeni oyun içinde araçlar olarak kullanılabileceği kanaati İngiltere’nin yeni bölgesel stratejisi olarak önem kazanmıştır. Sykes-Picot görüşmeleri işte bu noktada karşımıza çıkmaktadır.
İstanbul Antlaşması ile tanınan Boğazlar ve İstanbul üzerindeki Rus çıkarları, diğer iki müttefik, İngiltere ve Fransa’nın kendi çıkarlarını savaş sonrası için koruma arzusunu doğurmuştur. Sykes-Picot, bu anlamda müttefik güçlerin birbirlerinin çıkarlarını tanıma ve kabullenme belgesi olarak da kabul edilebilir.
Sykes-Picot Antlaşması ismini, İngiliz müzakereci Sir Mark Sykes ve onun Fransız muhatabı François Georges Picot’dan almıştır. Antlaşmaya isimlerini veren İngiliz temsilcisi olan Sykes diplomat iken, Fransız temsilcisi Picot general rütbesinde bir askerdir. Antlaşmanın esas amacı, Ortadoğu’nun savaştan sonra Osmanlı’dan geride kalacak olan kısımlarında İngiltere ile Fransa’nın payını ayırmaktı.
François Georges Picot
By The original uploader was Ian Pitchford at İngilizce Wikipedia – Transferred from en.wikipedia to Commons by Sumerophile using CommonsHelper., Attribution, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=4443892