Gönlümden geldiğinde çok verimli çalışmakla beraber iş ortak bir çalışmaya veya bir istek üzerine yazı ve kitap hazırlamaya geldiği zaman işte orada kilitleniyorum. Nedense hiçbir şey yapmak istemiyorum.
Bir disiplin hâlinde çalışmayı çok isterdim. Disiplinli çalışamadığım için özellikle doktora sürecinde çok zorlandım. Bunu, bir arkadaşımla müşterek olarak hazırlamaya çalıştığımız bir divan üzerinde mesai harcarken şimdilerde bir kere daha fark ettim.
Sempozyumlara bildiri hazırlamak da çok zor bir şey benim için. Bir davet olmadıkça sempozyumlara katılmıyorum artık. Hoş, katılsak ne olacak ki! Sunulan bildireler “Benim oğlum Bina okur / Döner döner bi daha okur” tarzında. Burada şunu belirtmek gerekir ki, sempozyumları ve akademik camiayı samimî bulmuyorum (İçlerinde çok saygıdeğer fakat azınlıkta kalan hocalar var. Onlar müstesna). Üniversiteler siyasetin arka bahçesi hâline geldi. Artık buralarda bilim yapılabileceğini de pek zannetmiyorum. Bu yüzden de üniversite camiasından mümkün olduğu kadar uzak duruyorum.
Konuya dönecek olursak çalışırken içimden geldiği gibi çalışmalıyım. Birilerine bir şey beğendirmeye çalışmak beni yoruyor ve üzüyor. Bu yüzden de kitaplarımı genelde sessiz ve sedasız, bir köşede malzeme biriktire biriktire, düşüncelerimi harmanlaya harmanlaya yazarım. Yine sessiz sedasız yayınları takip ederim. Mümkünse temin ederim. Böyle. Ben bugün için değil, gelecek için çalıştığımın farkındayım.
Eğer çalışmalarımda bir kıymet varsa, zaten yeni nesiller onu takdir eder, yanlışlarımı da düzeltirler.
İnternet sitelerinde yayınlanan yazılarım ise gönülden gelerek yazdığım ve kıyıda köşede duran çalışmalarımdır.
Samimiyet benim için esastır. Samimî olduktan sonra bilgi eksikliğiniz gider, paranız yoksa olur, öyle veya böyle çalışmalarınız yayın yüzü görür. Bunları, otuz beş yaşında elli ikinci kitabının yayınlandığını gören bir yazar olarak söylüyorum. Şükürler olsun.
Sonuç olarak;
Talep üzerine yazı, makale, bildiri ve kitap hazırlayamıyorum. Kimseyi reddetmek de istemiyorum. Söz verirsem bu sefer onca meşgalemin arasında bunlara yönelmeye çalışıyorum. Kendimi iki üç kat fazla yoruyorum. Ortak çalışmalardan ve talep üzerine yazı yazmaktan kaçınıyorum artık. Bu yüzden incittiğim kimselerden özür dilerim. Gönlümden geldiği gibi çalışmalıyım. O zaman daha verimli, daha samimî oluyorum.