Uzun zamandır kafamda tasarı halinde, düşünce dünyama aktarılmayı bekleyen ve beni “haydi başla haydi başla” diye zorlayan “TANIMAKTA GEÇ KALDIĞIM İNSANLAR” ADI altında yazı dizisine başlamak Sayın Göktürk Mehmet UYTUN ağabeyin ölüm haberini alınca nasip olacakmış demek. Bu da kaderin bir garip cilvesi olsa gerek.
2 temmuz Cuma günü Eskişehir Şairler Derneği bürosunda yalnız başıma otururken telefonun zili çaldı. Açtım. Karşımdaki sevgili kardeşim Mehmet Ali Kalkan idi. “İbrahim ağabey başımız sağ olsun, biraz evvel Ahmet ağabeyle (Ahmet Tufan ŞENTÜRK) konuştum Göktürk Mehmet UYTUN ağabey vefat etmiş.” Dedi. Buz gibi oldum, gayrı ihtiyari Allah rahmet etsin diyebildim.
Hayat bu işte! Aniden bitiveren ve bu bitişin ardından kalanlarda bıraktığı elîm duygular yumağının yüreklerde çöreklenme hadisesi…
Ben Göktürk Mehmet UYTUN ağabeyi 1996 yılının mayıs ayında tanıdım. Kütahya Caddesi 23 numaralı saatçi dükkânımın –O zamanlar ayni zamanda Eskişehir Şairler Derneği bürosu idi-Sabah dükkânın kapısın açtım, içeri adım atar atmaz yerde bir kartvizit gördüm, aldım okudum. Kartvizitte “Göktürk Mehmet UYTUN (Eğitimci, şair, yazar) “Şairler-yazarlar ve sanatseverler Derneği Genel Başkanı”yazıyordu. Adresler ve telefon numaraları vardı. Kartvizitin arkasında “saat 14. 00 de geleceğim.”Yazıyordu. el yazısı ile. Gıyaben tanıdığım ve şiirlerini okuduğum için geleceği saati sabırsızlıkla beklemeye başladım. Hakikaten saat tam 14.00 da “Selamün aleyküm” diyerek kapıdan girdiler ve “Sabah buradan geçerken Camda asılı (Eskişehir Şairler Derneği) tabelasını görünce hem şaşırdım, hem de sevindim Yahu sizin derneğiniz de mi var.” Dedi. Hemen yandaki kahvehaneye çay söyledim. Çaylarımızı içerken sohbeti koyulaştırdık. Ben dernek hakkında sordukları “Ne zaman kuruldunuz, üye sayınız ne kadar, neler yapıyorsunuz”? Gibi sorularını cevapladım. Kendileri de bana Ankara’daki şiir ortamını yaptıkları etkinlikleri anlattı. Böyle bir dernek kurmakla çok iyi ettiğimizi kendilerinin de her zaman bize yardımcı olacaklarını ifade ettiler.
Ertesi gün beraber buradaki tanıdık ve dostlarını ziyaret ettik. Ben şair arkadaşları telefonla arayarak bulabildiğim üyelerle kendisini tanıştırdım. Böylece aramızda kısa zamanda çok sıcak bağlarının ilk düğümleri atılmış oldu.
Mehmet ağabey Eskişehir’den evli oldukları için sık sık kayınvalidesini ziyarete gelirdi. Her geldiğinde de mutlaka derneğe uğrar, o Kendisine has mimik ve pervasız ifade yeteneği ile anılarını anlatır, şiir adına neler yapılması gerektiği hakkında fikirler ortaya atardı. “Şiir şölenlerinde şair şaire şiir okumaz şiir halka okunmalıdır. “derdi. Bir gelişlerinde “ ŞİİRİMİZDE BAYRAK” kitabının ilaveli ikinci baskısını yapacağını ve kendisine bayrak şiirleşirimizi göndermemizi istedi. Bayrak şiiri gönderen bütün arkadaşlarımızın şiirlerini “ŞİİRİMİZDE BAYRAK” kitabında yayımladı. Kendisinin tertiplediği her şiir şölenine derneğimize telefon ederek birkaç şair arkadaşımızı çağırmayı adeta adet haline getirmişti.1998 yılında Bolu Göynük’te Akşemseddin Hazretlerinin Anma Törenlerinde Eskişehir Şairler Derneğinden İbrahim SAĞIR, Ertuğrul ŞAKAR ve Mustafa ÜNAL’I davet ettiler. Kervan Dergisinin tanıtımı gecesine, Kalaba Kız lisesinde tertip ettiği şiir şölenine iştirak ettik. 7 Kasım 1998 yılında Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Sayın Orhan Soydaş’ın destekleri ile Eskişehir Şairler Derneği 1. ci şiir şölenine Feyzi HALICI, Faika SARP, Güzide TARANOĞLU, Gülten ÇİÇEK, Yavuz BİLDİK. Atilla MARAŞ Bestami YAZGAN, Ahmet OTMAN’ la beraber Göktürk Mehmet UYTUN Ağabeyi de davet ettik Geldiler bizimle birlikte olmanın mutluluğunu paylaştık. 10 Haziran 2001 yılında yaptığımız 2.ci şiir şöleninde de bizlerin yanında oldular. Yine 2001 yılının Eylül ayında başlattığımız ve her ayın üçüncü çarşambasında olmak üzere Porsuk şiir akşamları adı altında gerçekleştirdiğimiz şiir gecelerimizden üçüncüsünde kendilerini tek başına çağırarak, misafir şair olarak ağırladık.
Göktürk Mehmet UYTUN İlişkilerinde samimi, fikirlerinde tutarlı, inançlarında sağlam, söyleyeceğini direkt söyleyen, şu kırılır mı, bu darılır mı endişesi taşımayan değerli bir gönül dostumuzdu. Milletine, vatanına, bayrağına bağlı ve o sevgilerin üstünde sevgi tanımayan yeri doldurulması zor bir büyüğümüz olarak aramızdan ayrıldı. Sağlığında layığı veçhile anlaşılmadı sanırım. Zaten biz millet olarak değerlerimizin kıymetini hep omları kaybettikten sonra anlama zavallılığının mahkûmu değimliyiz? Değerli ağabeyime Allah’tan rahmet sevenlerine sabrı cemil dilerim Mekânın Cennet olur inşallah Göktürk Mehmet UYTUN ağabeyim.
BİR DEĞER DAHA GİTTİ
Şairdi, yazardı, dava eriydi,
Davası adına yürürdü UYTUN.
Şu dünya hanında garip biriydi,
Hzuru imanda görürdü UYTUN.
Yeis bilmez her dem umut saçardı
Yalandan, riyadan öte kaçardı,
Muhabbet bağında gonca açardı
Dostluk potasında erirdi UYTUN.
Fesatlık yok idi düşüncesinde,
Dolaşırdı fikrin en incesinde,
Coşardı manalar o gür sesinde,
Dinleyene ibret verirdi UYTUN.
Özü asil, sözü doğru, yiğitti,
Nice gence öğüt verdi, eğitti,
Dilerim ki ruhu Cennet’e gitti,
Yıkılmaz, sarsılmaz bir surdu UYTUN
Sağır’ım; gidenin yeri dolmuyor,
Bu dünya kimseye bâki kalmıyor,
Herkes insan gibi insan olmuyor,
Sevgi ikliminde huzurdu UYTUN.
İbrahim SAĞIR