“Dünyadan elini eteğini çekerek sadece Allah’a yönelmek gibi bir züht hareketi olarak başlayıp zaman içinde siyaset ve ticaretle kol kola girerek din üzerinden sömürüye dönüşen tarikatlardan günümüzde fazla bir şey beklemek mümkün değildir. Onların gelişen dünya gerçekleri karşısında ideolojilerini sorgulayıp kendi kendilerine çeki düzen vermeleri de ihtimal dışıdır. Geçmişteki fonksiyonlarına bakıp günümüzde tarikatlardan ve cemaatlerden sivil toplum kuruluşları olarak yararlanmayı düşünmek bir zamanlar Osmanlı devletinde büyük işler yapan fakat sonra çağın gerisinde kaldıkları ve bozuldukları için kapatılan yeniçeri ve sipahi ocaklarını tekrar ihya etmeye uğraşmaktan farksızdır. Aslına bakılırsa siyasilerin desteği olmadan bunların kendi ayakları üzerinde durmaları da mümkün değildir. Çünkü bu oluşumlar, çağımızın düşüncesine, ihtiyaçlarına ve hayat tarzına taban tabana zıttır.”
*****
Arslan TEKİN
Tarikatlar da cemaatler de olur. Kimse itiraz edemez. Ama “din” esaslıyla tartışılır. Kur’ân-ı Kerîm’i ne kadar anlamışlar? Bir miyar var mı?
Daha önce de dikkati çekmiştim. Tarikat şıhlarının/şeyhlerin/şeflerinin giyimlerine bakın, her biri kendi stilini ortaya koymuştur. Sarık, şalvar, cübbe değişmez; ancak, sarık da şalvar da cübbe de “kombin” esaslı. Kendilerince tepeden tırnağa bir tarz ortaya koyuyorlar, “İslâmî” giyiniş budur, diye dayatıyorlar. Fikirleri de kalıba sokulmuştur. Anlama sınırları neyse bilgileri de o. Öyle olsa, kimse itiraz edemez. Ama ne anladılarsa, dinin esası olarak beyinlere sokuyorlar. Bir şablon çiziyorlar ve müritlerini o şablon içinde şekillendiriyorlar.
Rıza Zelyut’un “Tarikat Kuşatmasındaki Türkiye” kitabı 9. baskısını yaptı. İç kapakta alt başlık “Halidi Cehennemi”. (Toplumsal Yayıncılık, 264 s.)
Rıza Zelyut tecrübeli araştırıcı-yazardır. Tahlil ve tespitleri üzerinde düşünmeliyiz. “Önsöz”ünden aldığım şu satırlar kitap hakkında bir fikir verecektir:
“Türkiye Cumhuriyeti bugün, tarikat görüntülü büyük bir örgütün kuşatması altındadır.
Bu örgüt, Kurtuluş Savaşı sürecinde ve sonrasında İngiliz emperyalizminin hizmetinde iken; 1945’ten sonra ABD’nin emrine girdi. Ve özellikle de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle yeniden yapılandırılarak, toplumun alt katmanları arasına salındı. Birbirlerinden farklıymış gibi görünen hatta alan kapmak için birbirleriyle kavgaya bile girişen bu tarikat örgütlenmelerinin tümünün tek ideolojisi var: Halidi Nakşibendilik…
Türkiye’de Mevlevilik, Bektaşilik, Bayramilik gibi millî özellikler taşıyan tarikatlar yok edildiler ve hepsinin yerini Nakşibendi kaynaklı Halidilik aldı.
Bu yapı, içeride Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı, dışarıda sömürgeci iş birlikçisi bir akım. Türkiye’yi yöneten kadroların bir bölümü, bu tarikat içinden piyasaya sürüldü.
Bu çalışma ilk kez bütüncül biçimde, çok görüntülü ama aslında tek olan bu tarikatın üstünü açıyor.
Bu yapılanmaya paralel olarak ortaya çıkan yeni bir örgütlenme daha var. O da AKP çizgisinde kurulan Halidi ideolojideki vakıflar ve dernekler ‘Tayyip Erdoğan tarikatları’ veya ‘AKP tarikatları’ diyebileceğimiz bu yeni örgütlenmeler, ilk kez bu çalışmada tarihsel ve sosyal bağlamda yerine oturtularak açıklanıyor.”
İlahiyatçı Prof. Dr. Nusret Çam’ın, “Tarikatlar ve cemaatler ıslah edilebilir mi?“ başlıklı uzun makalesini de hatırlatmak isterim. Tarikat ve cemaatleri ayrıntılı ele almıştır. Girip okuyabilirsiniz. “Sonuç” bölümünün son cümlelerini vereceğim:
“Dünyadan elini eteğini çekerek sadece Allah’a yönelmek gibi bir züht hareketi olarak başlayıp zaman içinde siyaset ve ticaretle kol kola girerek din üzerinden sömürüye dönüşen tarikatlardan günümüzde fazla bir şey beklemek mümkün değildir. Onların gelişen dünya gerçekleri karşısında ideolojilerini sorgulayıp kendi kendilerine çeki düzen vermeleri de ihtimal dışıdır. Geçmişteki fonksiyonlarına bakıp günümüzde tarikatlardan ve cemaatlerden sivil toplum kuruluşları olarak yararlanmayı düşünmek bir zamanlar Osmanlı devletinde büyük işler yapan fakat sonra çağın gerisinde kaldıkları ve bozuldukları için kapatılan yeniçeri ve sipahi ocaklarını tekrar ihya etmeye uğraşmaktan farksızdır. Aslına bakılırsa siyasilerin desteği olmadan bunların kendi ayakları üzerinde durmaları da mümkün değildir. Çünkü bu oluşumlar, çağımızın düşüncesine, ihtiyaçlarına ve hayat tarzına taban tabana zıttır.” (Nusret Çam, “Tarikatlar ve cemaatler ıslah edilebilir mi?”, MİSAK – Millî Strateji Araştırma Kurulu, 27.01.2022)
Okumak lâzım.
————————————————
Kaynak:
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tarikat-kusatmasindaki-turkiye-611106h.htm