Tarımda küçülmenin nedenleri

Sektördeki daralmanın sebebini sadece ‘yanlış tarım politikalarının sonucu’ şeklinde açıklamak mümkün görülmemektedir. 2010’da başlayan ve hâlâ devam eden ekonomik büyüme oranındaki sürekli düşüş ve iklim koşullarındaki olumsuzlukların tarım sektörünün daralmasında en önemli iki faktör olduğu söylenebilir. 

***** 

Prof.Dr. Fahri YAVUZ 

Tarım sektöründeki gelişmeler hem Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri, hem de muhalefet tarafından, uygulanan tarım politikalarıyla sıkı bir şekilde ilişkilendirilmektedir. Örneğin, son 12 yıllık dönemde kriz yılları hariç, tarım sektöründeki ortalama yüzde 4,3 büyüme ve bunun sonucunda tarımsal üretim değeri olarak Türkiye’nin dünyada yedinci, Avrupa’da birinci ülke hâline gelmesini, bakanlık yetkilileri uygulanan tarım politikalarının etkisi olarak açıklıyorlar. Bu söylemden dolayı, 2014 yılı ikinci ve üçüncü çeyreğinde gerçekleşen tarım sektöründeki sırasıyla yüzde 2,6 ve yüzde 4,9 daralmaları benzer yaklaşımla izah etmek zor olacaktır. Diğer taraftan muhalefet de, tarım sektöründeki olumsuzlukları, tamamen yanlış tarım politikalarıyla açıklamaya çalışmaktadır.

Gelişmiş ülkelerin tümünde tarım sektörünün de gelişmiş olduğu görülürken, ekonomik gelişmesini sağlayamamış hiçbir ülke gösterilemez ki tarım sektörü gelişmiş olsun.

Oysa tarımdaki olumlu veya olumsuz gelişmeleri tamamen tarım politikalarıyla ilişkilendirmek doğru bir yaklaşım değildir ve bu yaklaşım asıl belirleyici unsur olan ülkedeki genel ekonomik büyümenin etkisini göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Doğru tarım politikaları, tarımsal desteklerdeki artış ve bu desteklerin etkin kullanılması tarım sektörünün gelişmesine mutlaka katkıda bulunur. Ancak dünyada ve Türkiye’de yapılan çok sayıda konuyla ilgili araştırma, tarımsal desteklerin tarım sektörünün yapısal dönüşümünde ve gelişmesinde katkısının çok az olduğunu göstermekte ve asıl belirleyici unsurun genel ekonomik büyüme ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi sağlayan nedenler olduğunu göstermektedir.

En son 2013 cari rakamlarına göre, tarım sektörünün Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı yüzde 7,4’e gerilemiştir. Bu gelişme, tarım sektörünü, ekonomide büyüklük itibarıylaetkileyen değil, daha çok etkilenen bir sektör konumuna getirmiştir. Dolayısıyla, ülke ekonomisindeki büyüme, tarım sektörünün gelişmesinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu ilişkiyi, 2000 yılından bu yana ekonomik büyüme oranları ile tarım sektöründeki büyüme oranlarını karşılaştırarak görebiliriz. Aşağıdaki grafikte, tarımsal büyüme oranının daha keskin iniş çıkışlarına rağmen ekonomik büyüme oranlarını takip ettiğini söylemek mümkün. Özellikle 2002-2007 ve sonrasında 2010-2014 yılları aralığında bu ilişki görülüyor. Bu bağlamda gelişmiş ülkelere bakıldığında, tümünde tarım sektörünün de gelişmiş olduğu görülürken, ekonomik gelişmesini sağlayamamış hiçbir ülke gösterilemez ki tarım sektörü gelişmiş olsun. 

Kriz yılları hariç, son 12 yıldaki ortalama yüzde 6,5 düzeyindeki hızlı ekonomik büyüme, Türkiye’de kişi başına geliri 3.492 dolardan 10.807 dolara çıkarmıştır. Kişi başına gelirdeki bu artış, özellikle talebinin fiyat esnekliği yüksek olan hayvansal ürünler başta olmak üzere tarımsal ürünlere olan yurt içi talebin önemli ölçüde artmasına ve dolayısıyla sektörde önemli ekonomik canlılığa ve büyümeye neden olmaktadır. Diğer taraftan ekonomik büyümenin sonuçları olan teknolojik gelişmeler, kurumsal iyileşmeler, pazarlama sistemlerindeki düzelmeler ve finansman kaynaklarındaki artışlar da tarım sektörünün büyümesini etkilemektedir. Ayrıca, ekonomik büyümenin bir sonucu olarak tarımsal desteklere ayrılan bütçe, son 12 yılda yaklaşık 2,8 milyar TL’den 9,8 milyar TL’ye çıkarılabilmiştir.

Ekonomik büyümenin tarım sektörünün büyümesinde en belirleyici faktör olduğu tartışması dikkate alındığında, 2014 yılının 2. ve 3. çeyreğinde tarım sektörünün daralmasının sebebini sadece ‘yanlış tarım politikalarının sonucu’ şeklinde açıklamak mümkün görülmemektedir. 2010’da başlayan ve hâlâ devam eden ekonomik büyüme oranındaki sürekli düşüş ve iklim koşullarındaki olumsuzlukların tarım sektörünün daralmasında en önemli iki faktör olduğu söylenebilir. İklim şartlarındaki olumsuzluklardan erken donlar ve yaz döneminde ortaya çıkan kuraklık, sektörde önemli bir üretim değeri olan fındık ve kayısı gibi sert kabuklu meyvelerde yüzde 4,5 ve yine tarımsal üretim değeri olarak ilk sırada yer alan hububatın yıllık üretiminde ise yüzde 10,1 düşüşe neden olmuştur. Bu düşüşlerin tarımdaki daralmaya ne kadar etkisi olduğunu daha net ifade edebilmek için detaylı analizler yapmak gerekir.

İklim şartlarının olumsuz etkisi

Yürürlükteki tarım politikalarının yanlışlığı ve/veya etkinliği tartışılabilir. Ancak, bu politikaların tarım sektöründeki daralmanın asıl nedeni olmadığını tüm bu tartışmalar ortaya koymaktadır. Tarım sektöründeki daralmanın önemli nedenlerinden biri olduğunu ifade ettiğimiz iklim, dünyanın en gelişmiş ekonomilerinde bile yıllık üretim seviyesinin hâlâ en önemli belirleyicisidir. Fakat bu iklim şartlarının olumsuz etkileri, birtakım tedbirlerle ve/veya yatırımlarla azaltılabilir. Belki, erken donların etkilerini azaltmak çok pahalı yatırımları gerektirebilir veya hiç mümkün olmayabilir. Ancak kuraklık dolayısıyla ortaya çıkan tarımsal üretimdeki düşüş, sulanabilen tarım alanlarının artırılmasıyla azaltılabilir. Toplam sulanabilen 8,5 milyon hektar alanın hâlâ 2,89 milyon hektar alanı sulanamamaktadır ve bu alanların 2023 yılına kadar sulamaya açılması beklenmektedir. Bu yatırımlar gerçekleştiğinde kuraklıktan dolayı oluşan üretim düşüşü belli ölçüde azaltılmış olacaktır.

Sektörle yakından ilgili olanların çıkarımları ve yapılan bazı araştırmalar, mevcut ekonomik ve tarımsal politikalarla, tarım sektörünün 2023 hedeflerine ulaşmasının mümkün olamayacağını göstermektedir. Bu hedefe ulaşmak için mevcut politikaların iyileştirilmesi de yalnız başına yeterli olmayacaktır.

****

Tarım sektörünün gelişmesinin ve ekonomik krizlerden daha az etkilenmesinin bir yolu da tarımsal ticaret rakamlarının artırılmasından geçmektedir. Son 12 yılda (2002-2013) tarımsal ihracat 3 mislinden fazla artarak 1,75 milyar dolardan 5,65 milyar dolara ulaşmış; tarımsal ithalat ise 4,5 misli artışla 1,70 milyar dolardan 7,72 milyar dolara yükselmiştir. Bu rakamlar, tarımsal dış ticaret hacminin ciddi bir artış gösterdiğini, ancak ithalatın ihracattan daha hızlı arttığını ve bunun sonucu olarak ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 103’den yüzde 73’e gerilediğini ortaya koymaktadır. Bu durum yani tarımsal dış ticaret açığının artmasının olumsuz bir gösterge olarak gösterilebileceği gibi, ülkenin toplam ticaret kapasitesinin artmasının olumlu bir ekonomik gelişme olduğu da ifade edilebilir. Çünkü iç piyasada tarımsal ürün fiyatlarındaki istikrarı korumak için bir ekonominin ithalat yapabilme ve ithalatı artırabilme becerisi önemlidir. Son 12 yılda toplam ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 64,2 olduğu göz önüne alınırsa, tarımsal ihracatın ithalatı karşılama oranı yine bu yıllarda yüzde 86 ile çok daha yüksek olduğu görülmektedir. Yani, tüm ekonominin meydana getirdiği ticaret açığından tarım sektörü daha iyi durumdadır.

Sektörle yakından ilgili olanların çıkarımları ve yapılan bazı araştırmalar, mevcut ekonomik ve tarımsal politikalarla, tarım sektörünün 2023 hedeflerine ulaşmasının mümkün olamayacağını göstermektedir. Bu hedefe ulaşmak için mevcut politikaların iyileştirilmesi de yalnız başına yeterli olmayacaktır. Bu hedefe ulaşmanın garantili yolu, ekonomik büyümenin artarak devam etmesi, mevcut politikaların etkinliğini artırmak, sektörde yapısal dönüşümü sağlayacak radikal politikaları geliştirmek ve disiplinli bir şekilde uygulamaktır. Bu radikal politikalar; verimliliği artıran, yapısal iyileştirilmeleri sağlayan, ABD’nin beslenme programı gibi tüketimi destekleyen yani gıda ürünlerine talep oluşturan ve miktarın yanında katma değeri yüksek üretimi teşvik eden politikaları kapsamalı ve kurumsal anlamda tarım sektörünü tıkayan bürokratik engelleri ortadan kaldırma etkinliğine sahip olmalıdır. Aynı zamanda, dünyadaki eğilimler dikkate alındığında, tarım politikalarının daha rekabetçi, daha az müdahaleci, kırsal kalkınmayı ve kırsal altyapı yatırımlarını öne çıkaran ve çevreye duyarlı olarak kurgulanması gerekmektedir. Bu politikalar, Türkiye tarımının dünyaya daha iyi uyumunu ve rekabet etmesini sağlayacaktır.

——————————————————–

Prof. Dr. Fahri Yavuz, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Başkanı. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi’nde tamamladı. ABD’deki Ohio Devlet Üniversitesi’nde sırasıyla ekonomi yüksek lisansı, tarım ekonomisi yüksek lisansı ve tarım ekonomisi doktorası dereceleri aldı ve sonrasında yine ABD’de bir yıl Fulbright bursu ile ziyaretçi öğretim üyesi olarak araştırmalar yaptı. Ayrıca Tarım ve Köyişleri Bakanı Danışmanı, Üniversitelerarası Kurul Doçentlik Komisyonu Üyesi, Yüksek Öğretim Kurulu Bologna Uzmanı, TÜBİTAK Danışma Kurulu Üyesi, Atatürk Üniversitesi Dış İlişkiler Koordinatörü olarak görev yaptı ve/veya yapmaktadır. Prof. Dr. Yavuz’un, tarım ekonomisi alanında yayınlanmış çok sayıda makalesi, araştırma raporu ve kitabı mevcuttur.

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir.

————————————————————

18 Ara 2014

http://www.aljazeera.com.tr/gorus/tarimda-kuculmenin-nedenleri

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen