Giriş
Dil, ‘’İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıta; kendine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir’’(Ergin, Muharrem)
“Dil, insanın ayırt edici bir vasfıdır. Hem kişilerin hem de toplumların kimliklerini belirleyen ve onları temsil eden bir özelliği vardır. İnsan ile birlikte var olduğu için dilin tarihini insanoğlunun tarihi ile birlikte ele almak gerekir.”(Buran, Ahmet ve Alkaya, Ercan)
İnsanoğlu doğumundan başlayıp ölümüne kadar bütün hayatı boyunca sevincini, neşesini, üzüntüsünü, kızgınlığını, kırgınlığını, sevgisini, nefretini, hep dil ile ifade eder. Annesinin söylediği ninnide, dedesinin anlattığı masalda hep dil vardır. Konuşmaya başlayınca meramını, okul hayatı boyunca eğitimini hep dil ile şekillendirir.
Dil, bir milletin düşünce sistemini, sanat anlayışını, dünyayı ve toplumu algılayış şeklini ortaya koyar. Dil ile bir milletin ruh yapısının derinliği, düşünce tarzının ve duygularının inceliği ortaya çıkar.
Atatürk: ‘’Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkını, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir’’ demiştir.
‘’Dil, ülkenin kimlik kartıdır. Kimliği bozulursa ülke sömürge olur. Dil, bir ülkenin birliğinin ve bağımsızlığının en önemli simgesidir.’’( Özer Suat)
‘’Türkçenin derinliklerine dalınca, gözlerime on sekiz bin evrenden daha yüksek bir evren göründü’’( Ali Şir Nevai)
‘’Başka dile uymaz annenin sesi
Her sözün, ararsan vardır Türkçesi’’( Ziya Gökalp)
‘’Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır” ( 1277 Karamanoğlu Mehmet Bey)
“Bir milletin bütün tarihi boyunca edindiği kültürünü, değer yargılarını ve hayat tecrübelerini sinesinde toplayan, onu koruyan ve yaşatan “kutsal bir hazine” olan dil, sadece iletişim aracı olarak düşünülmemelidir. İletişim aracı olma niteliği yanında dilin hem birey ve hem de millet için daha önemli olan yönü kültürel kimliği belirleyici ve koruyucu olan yönüdür. Milletin iç dünyasını, ruhunu yansıtan dil, kişilerin mensubiyetlerinin, milletlerine olan bağlılıklarının da belirleyicisidir” (Üstüner 2003: 2)
Sorunlar
1-Televizyon Dizileri
Ülkemizde Türkçe yayın yapan televizyon kanallarının tamamında Türkçenin yanlış kullanıldığı, kaba, argo ve küfürlü sözlere yer verildiği görülmektedir. Televizyon dizilerindeki amaç izleyicinin ilgisini çekip izlenme oranını artırmak olduğundan bazen kasıtlı olarak Türkçemiz yanlış kullanılmaktadır. Bu bağlamda daha fazla izleyicinin ilgisini çekmek adına dil üzerindeki bozulma gözden kaçırılmaktadır. Bu ise medya çalışanlarına ve sahiplerine daha fazla maddi kazanç sağlarken izleyiciler üzerinde olumsuz etkilere sebep olabilmektedir. Günün her saatinde yayınlanan ve her yaş ve kültür grubundaki insanın seyrettiği bu dizi ve programlar etkili bir denetim mekanizması olmadığı için sayılarını ve hatalarını artırmaya devam etmektedirler. “Yanlış ve hatalı kullanılan kelime ve deyimlerin bazıları şunlardır: “aşortman”, “hakkaten”, “ivet”, “, mikemmel”, “laylon”, “tikkat”, “yürüşen merdiven”, “ağaç yaşken emilir”, “ayağını organına göre uzat”, “temizlik İran’dan gelir”, “kitap en iyi tosttur” vb. “ (Ayduttu, S 2011).
“O kadar ki, artık televizyon kanallarından bazılarının çocuk saati yerine “kids” saati vardır. Gazeteler ve televizyon kanalları yarı Türkçe yarı İngilizce yazıp konuşmakta, sunucular “Aman Allah’ım!” yerine, “Aman Tanrım!”(oh my god!) demektedirler.”(Aydınlı, Atilla)
2-İnternet Kullanımı
Türkiye İnternetle 1993 yılının Nisan ayında TÜBİTAK-ODTÜ (TR-NET) iş birliği ile bir DPT projesi çerçevesinde tanışmıştır. Daha sonra Ege Üniversitesi (1994), Bilkent Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi (1995) ile İTÜ (1996) bağlantıları gerçekleştirilmiştir (Çakır ve Topçu, 2005)
“Teknoloji, insan hayatını kolaylaştırmak, düzene koymak, onu daha anlamlı kılmak için vardır, gereklidir ve vazgeçilmezdir. Ancak teknoloji alanındaki hızlı değişme ve gelişmeler her zaman iyiye, güzele, doğruya hizmet etmez; bazen bir takım ciddi problemleri de beraberlerinde getirirler.” (Cengiz Alyılmaz 1997)
Teknolojinin gelişmesiyle beraber çok büyük bir hızla ilerleyen bilgisayar teknolojisi ve internet kullanımı, bizim gibi bu konuda hazırlığı olmayan ülkelerde birçok zararları da beraberinde getirmiştir.” İnternetin sahip olduğu özelliklerden ortaya çıkan yeni iletişim sembolleri, kullanım kalıpları, jargonlar ve iletişim kodları dillerin yapısını derinden etkilemektedir.”( Çakır ve Topçu, 2005) Dünyada en fazla bilgisayar kullanan ülkelerden biriyiz. Ancak gerekli altyapıyı kuramadığımızdan çocuklarımız ve gençlerimiz teknolojiyi oyun ve eğlence aracı olarak görmektedirler. Elbette ki bu programlar üretildikleri ülke ve toplumların dillerini, inançlarını, kültürlerini ve hayat tarzlarını yansıtmaktadır.
İnternet ortamında resim, fotoğraf, hareketli görüntü vb. unsurların ilgi çekici şekilde sunulması, dikkatleri sözel unsurlardan çok görsel unsurların üstüne çekmekte, bu durum da yazıyla ilgili unsurların gelişigüzel düzenlenmesi ve sayfaya yerleştirilmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Bu gelişigüzellik, yazım ve noktalamadan söz dizimine kadar pek çok olumsuz örnek şeklinde kendini göstermektedir.
“Yazım, nesiller boyu devam eden süreçte oluşan bir gelenektir. Bu geleneğin oluşmasında doğrular nasıl katkı sağlıyorsa, yanlışlar da bu yapıya o şekilde zarar verebilir” (Kabadayı, 2006:300). İnternette, farklı karakterlerle yazılan yazıların çoğalması, yazı geleneğini olumsuz etkilemektedir. Şu an karşılaşılan olumsuz örneklerin zamanla yaygınlaşacağını ve başka olumsuz örneklerin de karşımıza çıkacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. İnsanımız Türkçenin doğru, güzel ve etkili kullanımı konusunda yeterli özeni göstermemektedir. Bu ise Türkçemizin söz varlığının, ses ve şekil bilgisinin yanında söz dizimi özelliklerinin de bozulmasına sebep olmaktadır.
İnternetteki yazım konusu açıldığında akla gelen ilk konulardan biri Türkçeye özgü harflerin yazımı ile ilgili sorundur. İngilizcenin hâkim olduğu İnternet dünyasında, Çç, Ğğ, Iı, Öö, Şş, Üü gibi Türkçeye özgü harflerin kullanılamaması, bu harflerin Türkçe içerikli sayfaların pek çoğunda da yer alamaması sonucu katmerli bir sorun hâline gelmiştir. (Kabadayı, 2006:298) Bu sorun, Türkçede yazım birliği ilkesine zarar vermektedir. İlk başta sadece bu harflerin yazımında görülen aksaklık, zamanla diğer bazı harflerin yazımına da sirayet etmiştir.
İnternette, yazımın dışında pek çok sorun daha mevcuttur: Büyük ve küçük harfler karışık olarak kullanılmakta, ağız özellikleri yazıya girmekte, İngilizce kelime ve kelime grupları Türkçe ifadenin içine yamanmakta, İngilizcenin söz dizimi yapısına uygun cümleler kurulmaktadır. Bütün bu olumsuzlukları bir arada düşündüğümüzde dilin bir anlaşma aracı olarak değil de anlaşmama/anlaşamama aracı olarak kullanıldığını görmekteyiz.
İnternet kullanımında özellikle karşılıklı yazışma ve söyleşilerde bunların dışında tespit edilen bazı hatalar şunlardır:
Konuşma dilini ve yerel ağızları kullanma, Türkçe kelimeleri kısaltarak yazma, Türk alfabesinde bulunmayan harf ve simgeleri kullanma, argo kelimeler kullanma, Türkçe yerine İngilizce kelimeler kullanma.
Sonuç ve Öneriler
Yukarıda izah edilmeye çalışıldığı gibi, teknolojik gelişmelerin özellikle televizyon dizilerinin ve internet kullanımının dilimiz üzerinde son derece olumsuz etkileri tespit edilmiştir. Bu konuda ailelerden başlamak üzere eğitimin her kademesinde ve devletin ilgili kurumlarında çok ciddi çalışma yapılması gerekmektedir.
Türkçe dil öğretimi ciddi bir biçimde kuvvetlendirilmelidir. Okullardaki Türkçe ders sayılarının ağırlıkları artırılmalı, öğretmenlerin eğitimine özen gösterilmeli, öğretmen yetiştiren okulların müfredatları YÖK tarafından tekrar gözden geçirilmelidir. Bu konuda gerekli kaynaklar devletin ilgili kurumlarınca sağlanmalıdır.
Türkçemizin bozulmaması ve bilim dili haline gelebilmesi için, bizim bilim üretmemiz gerekmektedir. Yani ülke olarak bütün ağırlığımızı eğitime vermeliyiz. Türk milletine ait programlama dilleri geliştirmeliyiz. Bilişim teknolojimiz Avrupa seviyesine gelene kadar, dilimize ve geleceğimize zarar veren programlara filtre uygulanmalı veya kullanımı engellenmelidir.
Televizyonlarımızda yayınlanan çocuk programları başta ak üzere, kadın ve magazin programları ve dizi filmlere sıkı bir kontrol mekanizması getirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, bugün 200 milyondan fazla insanın konuştuğu Türkçenin daha fazla tahrip olmaya, bozulmaya, hırpalanmaya tahammülü yoktur. Milli benliğimizin korunması ancak ve ancak Türkçemizi korumakla mümkün olacaktır.
KAYNAKÇA
Alyılmaz, Cengiz (1997)” Teknoloji ve Dil” ( Bilim Dili Olarak Türkçe Paneli Atatürk Ünv.)
Aydınlı, Atilla ( http//:www.dilimiz.gen.tr)
Ayduttu, Serpil ( 2011)” Dizilerin Türk Diline Olumsuz Etkileri”- IJSES.org
Buran, Ahmet- Alkaya, Ercan ( Çağdaş Türk Yazı Dilleri I Anadolu Üniversitesi Ders Kitabı)
Çakır, H ve Topçu, H (2005)” Bir İletişim Dili Olarak İnternet”- Erciyes Üniversitesi
Ergin, Muharrem ( 1980 a:3)
Kabadayı, Osman. (2006). “Ağ Ortamındaki Türkçeye Genel Bir Bakış” Türk Dili, C.XCI, S.652
Suat Özer ( TDH Derneği)
Üstüner, Ahat (2003). “Anadille Eğitim ve Türkçe”. Birses, 21.01.2003.