Kur’an’ın indiği toplumun antropolojisini ortaya koymalıyız. Başat kültür değerlerini bilmemiz gerekir. Çünkü o günkü yaşayan kültürün önemli bir kısmı gelmekte olan yeni din (İslam) ile çatışacaktır. Çünkü bu kültürün önemli bir kısmı, Hz. Peygamber öldükten sonra yeniden kendini gösterecek ve tarihi süreçte İslam’ın içinde kendine yer edinerek, dinin kendisiymiş gibi algılanacaktır. Ve bugünkü insanlar bunu din sanacaklardır.
*****
Ahmet GÜRSOY
Bugün, eğitim probleminin temelinde yer alan ve belki de Türkiye’deki bütün öteki problemlerin de ana kaynağı olan bir hususa değineceğim.
Nedir o?
Söyleyeyim: Din eğitimi.
Aslında konu bir kitap konusu. Derin ve enine boyuna incelenip yazılması gereken pek çok şey var. Ancak biz eğitim yılının başladığı şu sıralar, Millî Eğitim Bakanlığı’nın “yeni vizyon” açıklamaya çabaladığını dikkate alarak bir hayli özet sayılan görüşlerimizi aktaracağız…
Türk eğitim sisteminde uzun süredir din eğitimi sorunlu bir alandır. “Nitelikli bir dini eğitimi nasıl vereceğiz” sorusu ve bunun cevabı üzerinde kafa yormamız gerekiyor.
1- Dinin esas temeli Kur’an’dır. Dini ölçütlerin temeli de dolayısı ile yine Kur’an’dır.
2- Hz. Peygamber kendisine vahy edilen Kur’an’ı hem anlatmak ve hem de toplumsal hayata geçirmekle görevli kuldur. Ancak elbette sıradan bir kul değil, Kur’an’ı ve dolayısı ile Allah’ın dinini pratiğe dönüştürmekle ilgili olarak insanlar arasından seçilmiş bir kuldur.. Bu yönüyle özeldir.
3- Ancak şurası unutulmamalıdır ki, Peygamberin anlatacağı ve toplumsal alanda var kılacağı din (İslam), Kur’an’dan bağımsız, ona rağmen, içine kulun ve peygamberin de görüşlerinin katıldığı; birazı ilahi, birazı da insanlığın fikrinden oluşan karma bir din de değildir.
Eğitim görüşlerimizin ana çıkış çerçevesi budur.
Buradan hareketle din eğitimi, öncelikle bir Kur’an eğitimi olmalıdır. Ancak bu Kur’an eğitimi, medrese geleneğinin bugün de takipçisi olanların yazın camilerde, kışın imam-hatiplerde yaptığı türden bir öğretim değil.
Öyle ise nedir ve nereden ve nasıl başlayacağız?
1- Öncelikle, Kur’an’ın inmeye başladığı o günkü Arap toplumunun sosyolojisi, güç merkezleri, siyasal yapısı, o dönemin ekonomisi, kabile ilişkileri ve yine o gün Mekke ve Medine toplumunda İslam’dan önce var olan dinin yaşayış tarzı, kutsal merkezleri, din adamları, toplumdaki işlevleri açıklanmalıdır.
Bunu neden yapıyoruz?
İslam hangi topluma geldi? Onlardan ne istedi? Allah neye karşı çıktı ve yerine ne getirdi sorusunun cevabını anlamak için. Ayrıca gelen ayetler ile toplumsal ilişkiler ve sosyal olaylar arasında ilişki kurmak ve Allah’ın hangi olay karşısında ne tür ayet indirdiğini ve insanlardan ne istediğini anlamak için yapıyoruz.
2-Kur’an’ın indiği toplumun antropolojisini ortaya koymalıyız. Başat kültür değerlerini bilmemiz gerekir. Çünkü o günkü yaşayan kültürün önemli bir kısmı gelmekte olan yeni din (İslam) ile çatışacaktır. Çünkü bu kültürün önemli bir kısmı, Hz. Peygamber öldükten sonra yeniden kendini gösterecek ve tarihi süreçte İslam’ın içinde kendine yer edinerek, dinin kendisiymiş gibi algılanacaktır. Ve bugünkü insanlar bunu din sanacaklardır.
3- Bu bilgiler öğrenildikten sonra Kur’an eğitimine başlanmalıdır. Ve bu eğitim, öncelikle; elif, be, te, se, cim… diye Arap alfabesinin öğrenilmesi ve bunun sonunda Kur’an’ın tek kelimesinin bile anlaşılmadan, salt yüzeysel okunmasının öğretilmesi değildir. Benim kast ettiğim, Kur’an’ın önce genel tanıtımı; kaç ayet, kaç sure, bu sureler hangi konuları içeriyor, bunun öğretimidir. Sonra tek tek her bir surenin içerik bilgisi öğretilmeli bu yapılırken de şimdi içinde yaşadığımız sosyal hayattan örneklerle ilişkilendirilmesi yoluna gidilmelidir. Elbette bu öğretim Türkçe meal öğretimi üzerinden olmalıdır ki ‘Allah ne diyor’ sorusunun cevabını kullar bilmiş olsun. Zaten amacımız da bu.
4- Bu öğretim, mesela ortaokul, lise seviyesinde 4 yıla yayılmalıdır. Lisede, konu genişletilmeli, ayrıca ayetler ve surelere göndermeler yapılarak hayatın içinden olaylarla ayetler arasındaki bağ kurulmalı, yaşama dönük, yaşamın içinden örnek olay incelemesi ile eleştirel düşüncenin, yansıtıcı düşüncenin ürünleri zihinsel kodlara yerleşmelidir.. Örneklendirecek olursak; adalet, kul hakkı, doğruluk, dürüstlük, erdem.. vb.. değerler gibi sosyal yaşamı düzenleyen ve dini objektif yansıtan/yansıtmayan olaylar, sınıfta incelenerek Kur’an’la ilişkisi gösterilmelidir. Aksi halde halen içinde bulunduğumuz gibi etiketi imam-hatip ve ilahiyat, davranışı tam tezat insanlar ortaya çıkar. İhaleyi yandaşına verir, adliyeyi ele geçirip, istediğini mahkûm ettirir ve vicdanı zerrece sızlamaz..
……
—————————————-
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/temel-problem-din-egitimi-48945yy.htm