Terörist Göçü: PKK ve Yabancı Savaşçılar

Ve asıl sorulardan birisi PKK/YPG’ye katılan yabancı savaşçıların nasıl bu kadar kolay Suriye’ye geçtikleridir. Bunun en önemli nedeni Batı’da sol radikalleşmeyle ve PKK/YPG’nin işe alım yöntemleri ile mücadele edilmemesidir. Almanya PKK’yı 1993’te terörist bir grup olarak tanıdı, ABD, Ekim 1997’de PKK’yı Yabancı Terör Örgütü (FTO) olarak belirledi. İngiltere, Mart 2001’de kara listeye eklemişti, Avrupa Birliği ve NATO, PKK’yı 2002’deki PKK’yı terör listelerine ekledi. Buna rağmen Suriye iç savaşıyla birlikte DEAŞ ile savaş adına PKK’nın YPG ile aynı düzlemde yer almasına göz yumuldu. Birçok muhalif Kürt PKK tarafından Avrupa’da infaz edildi. 2007’de, Almanya’daki terörist saldırıların %90’ından fazlası PKK tarafından gerçekleştirildi.

*****

Prof.Dr. Hilmi DEMİR

Türkiye’de tüm göçün Batı’daki Selefî gruplardan veya yeni din değiştirmiş mühtedilerden DEAŞ’a doğru olduğu varsayılır. Evet, Yabancı Savaşçı göçünün ciddi bir yekûnu önceleri DEAŞ saflarına katılımla ilgiliydi. Ama sahada PKK/YPG’nin alan kazanması, silahlandırılması ve desteklenmesi ile PKK/YPG saflarına katılan yabancı savaşçı sayısı da azımsanamayacak kadar artmıştır.

21. yüzyıl hem ülkelerini terk etmek zorunda kalan hem de yabancı toprağa savaşmak için giden göçüyle anılacak. Üstelik teröristlerin göçü artık ideolojik sınırları da aşmaya başladı. Herkes Batı’ya dönecek DEAŞ’lıları konuşuyor. Ya Esad ve YPG saflarında savaşı deneyimlemiş sağ ve sol kanat aşırılıkçı savaşçıların geri dönüşü ne olacak? Suriye’de yaşadıkları rekabeti Batı’ya aktarmaları bir tehdit oluşturmayacak mı? Aslında Batı’da bu konu üzerine düşünen Kyle Orton ve Ariel Koch gibi akademisyenler önemli araştırmalar yayımlıyorlar. Ama PKK/YPG’nin “DEAŞ ile savaşıyor” kampanyası tüm çalışmaları karartmayı başarıyor…

Türkiye’de tüm göçün Batı’daki Selefî gruplardan veya yeni din değiştirmiş mühtedilerden DEAŞ’a doğru olduğu varsayılır. Öyle ki Yabancı Savaşçılar veya Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS) kavramları âdeta DEAŞ ile özdeşleşmiş gibidir. Gerçekte ise hikâye hiç de öyle değildir. Evet, Yabancı Savaşçı göçünün ciddi bir yekûnu önceleri DEAŞ saflarına katılımla ilgiliydi. Ama sahada PKK/YPG’nin alan kazanması, silahlandırılması ve desteklenmesi ile PKK/YPG saflarına katılan yabancı savaşçı sayısı da azımsanamayacak kadar artmıştır.

Batı’dan sol örgütlerden Neonazi gruplara, ya da sağ örgütlerden PKK gibi sol Marksist Leninist örgütlere çok kolay geçişler sağlanıyor. Özellikle Batı’daki taşıyıcı bantlar PKK/YPG gibi örgütlere yeni terörist göçmen taşıyorlar. Kanunların baskısından dolayı yaşadıkları ülkelerde şiddet eğilimlerini baskılamak zorunda kalan sol ya da sağ aşırılıkçılar Suriye savaşındaki kaos ortamını kimliklerini açığa vurmak için bir fırsat olarak görüyorlar. Batı’da bu aşırılıkçıların kolayca Suriye’ye göçü/transferini sağlayacak çok sayıda imkân bulmaları mümkün. Aslında biraz da işleri kolaylaştırılıyor diyebiliriz. Batı’da yaşayan aşırılıkçılar maliyet hesabı yaparak adam öldürmenin ve şiddet gösterisinde bulunmanın daha ucuz maliyeti bulunduğu PKK/YPG saflarını tercih ediyorlar.

DEAŞ ile savaş adına PKK’nın YPG ile aynı düzlemde yer almasına göz yumuldu.

Aynı ideolojik “aile” içinde grupların bölünmesi ve mücadelenin çoğu zaman kırılmaya ve ittifakları değiştirmesine yol açması ile gruplararası göç, terör araştırmalarında iyi bilinmektedir. Bununla birlikte son yıllarda aile dışı göçün de hızla arttığına ilişkin önemli bulgular tespit edilmeye başlandı. Uzmanlar bunun en önemli nedeninin çekme faktörlerinin devreye girmesi olduğunu söylüyorlar. Basın da medya da PKK/YPG’nin sözde DEAŞ ile ilgili mücadelesinin aşırı romantize edilmesi, devrimcilik vurgusu, seküler hayat tarzına ilişkin görsel ve estetik reklamcılık (müzik, dans vs. gösteriler) Batı’daki aşırılıkçıları buraya doğru çekmektedir.

Kyle Orton, 2017 yılında The Henry Jackson Society için hazırladığı “The Forgotten Foreign Fighters: The PKK in Syria” adlı raporda Rojova ile başlayan süreçle birlikte YPG Batı dünyasından sol kanat ideolojiyi kullanarak gönüllü savaşçı çekmeyi başardı.

Batı’dan sol örgütlerden Neonazi gruplara, ya da sağ örgütlerden PKK gibi sol Marksist Leninist örgütlere çok kolay geçişler sağlanıyor. Özellikle Batı’daki taşıyıcı bantlar PKK/YPG gibi örgütlere yeni terörist göçmen taşıyorlar.

Amerika, Fransa, Hollanda, Kanada, Almanya, İngiltere ve İspanya vatandaşlarından yüzlerce yabancı savaşçı, önceleri DEAŞ ile savaşmak için Suriye’ye geldi. 2017 yılı tahminlerine göre 2013’ten beri DEAŞ’a karşı savaşmak üzere 2.000 kadar yabancı savaşçı geldi. Bugün bu rakamların 3.500’ün üzerinde olduğu varsayılıyor. En ilginci bunlar sadece sol ideolojilere sahip değiller. İçlerinde aşırı Hıristiyan gruplardan olanlar da var. Söz gelimi, Orton’un raporunda yer alan Keith Broomfield koyu bir Hıristiyan’dı. Geçirdiği bir motosiklet kazasından sonra kendini dine verdi. Babası, “Kürtlere Hıristiyan oldukları için zulmedildiğini” söyler. Bunun üzerine YPG’ye katılır ve çatışmada öldürülür.

New York Times’da 2018’de çıkan Foreign Fighters Back Kurdish Militia in Syria in Fight Against Turkey, başlıklı yazıda ise yabancı savaşçıların Türkiye ile savaşmak için YPG’ye katıldıklarından bahsedilir. Aşırı sağ kanat neo-nazi gruplar Türk düşmanlığından dolayı YPG saflarına katılır. Huang Lei adlı bir İngiliz vatandaşı olan Çinli ise 15 yabancı savaşçıyla birlikte YPG için savaştığını itiraf eder. Yine Orton’un bahsettiği Amerikalı Robert Grodt ve arkadaşları Kürtlerin sol ideallerine derinden bağlı olduğuna inandığı için YPG’ye katılmıştır.

2018’de öldürülen Hollandalı Sjoerd Heeger’in ise geçmişinde bir Nazi sempatizanı olduğu biliniyor. Görüldüğü gibi tablo gerçekten ilginçtir, Türklerden nefret edenler, Naziler, sol devrimciler ve daha birçok farklı saikle YPG saflarına katılan yabancı savaşçılar bulunmaktadır.

Ve asıl sorulardan birisi PKK/YPG’ye katılan yabancı savaşçıların nasıl bu kadar kolay Suriye’ye geçtikleridir. Bunun en önemli nedeni Batı’da sol radikalleşmeyle ve PKK/YPG’nin işe alım yöntemleri ile mücadele edilmemesidir. Almanya PKK’yı 1993’te terörist bir grup olarak tanıdı, ABD, Ekim 1997’de PKK’yı Yabancı Terör Örgütü (FTO) olarak belirledi. İngiltere, Mart 2001’de kara listeye eklemişti, Avrupa Birliği ve NATO, PKK’yı 2002’deki PKK’yı terör listelerine ekledi. Buna rağmen Suriye iç savaşıyla birlikte DEAŞ ile savaş adına PKK’nın YPG ile aynı düzlemde yer almasına göz yumuldu. Birçok muhalif Kürt PKK tarafından Avrupa’da infaz edildi. 2007’de, Almanya’daki terörist saldırıların %90’ından fazlası PKK tarafından gerçekleştirildi.

Orton’un raporunda belirttiği gibi PKK’nın Avrupa kanadından elde ettiği yıllık gelirin 50 milyon dolar (39 milyon £) ve 100 milyon dolar (78 milyon £) arasında olduğu tahmin ediliyor. PKK gelirinin yaklaşık beşte birini, yarısı Almanya olmak üzere, Avusturya, Belçika, İngiltere, Yunanistan, Fransa, Hollanda’da gibi ülkelerden elde ediyor. Almanya’da yaklaşık 400 ön kuruluştan oluşan geniş bir ağ aracılığıyla yarı yasal yollardan elde para topluyor. İsveç ve İsviçre PKK’nın, yayınevlerine sahiplik yapıyor. İngiliz istihbaratına göre 1990’ların sonunda Avrupa Birliği’ne giren eroinin %40’ından PKK’nın sorumlu olduğu düşünülüyor. 1998 yılında, PKK’nın saflarında 3.000 çocuk askerin olduğu raporda yer alıyor. Tüm bunlar PKK’nın Avrupa’da geniş bir ağa sahip olduğunu gösteriyor.

Suriye’deki savaş Batı’daki sol kanat radikallere yeni bir devrimci hikâye yazmak ve ortak “faşist düşmanlara” karşı savaşmak için önemli bir fırsat sundu. Uluslararası Özgürlük Taburu (IFB) adı altında yeni yapılar kurdular. YPG’nin bir parçası olan IFB, çeşitli Batılı anarşist çevrimiçi platformları birçok dilde harekete geçirebiliyor. Bu sayede batılı kamuoyuna dinî-İslami biçiminde sundukları modern faşizmi engellemek için anti-faşist bir hikâye oluşturdular.

IFB’nin yanı sıra, YPG çatısı altında faaliyet gösteren, Rojava Lions, Peshmerga Uluslararası Gönüllüleri gibi Batıdan gönüllü toplayan birçok platform kurdular. IFB bünyesinde, birçok Batılıyı cezbeden Uluslararası Devrimci Halk Gerilla Kuvvetleri (IRPGF) olarak bilinen bir anarşist grup faaliyet göstermektedir. YPG’nin kadınlar üzerinden yaptığı “DEAŞ ile savaşıyoruz” kampanyası Batı’da geniş bir alıcı bulmuştur. Sözde seküler kadın imajı YPG/PKK’nın despotizmini, tacizlerini, çocuk yaştaki kızları askere almasını gizleyen bir örtü olmuştur.

YPG Batı’dan gönüllü alımına ve aşırı soluna odaklanmaya Haziran 2015’te Rojava’ya gelen çeşitli komünist ve anarşist militanlar için bir şemsiye kuruluş kurarak ileri bir aşama kaydetti. “Uluslararası Özgürlük Taburları” nın (EOT) kurulması ile yurt dışında yapılandı. Bugün için PKK/YPG Batı’da devrim pazarlayarak oldukça geniş bir yabancı savaşçı göçünü yönetmektedir.

YPG’ye katılan yabancı savaşçıların sayısı tam olarak bilinmiyor. Bu konuda maalesef güvenilir kayıtlar yok, zira zaten çoğu kayıt altına alınmıyor. Orton’un raporu YPG/PKK’ya katılan 60 yabancı savaşçının profilini belgelemiştir. Ufak tefek birkaç çalışma dışında elimizde geniş kayıtlar bulunmuyor. Batılı ülkeler DEAŞ’a geçişler konusunda çok hassas oldukları hâlde PKK/YPG’ye katılım konusunda aynı hassasiyeti göstermiyorlar. Batı’dan YPG’ye terörist göçü âdete davul zurnayla oluyor. Suriye sağ, sol veya Nazi birçok aşırı grupların serbestçe göç ettiği bir eko sisteme sahip hâle geldi. Silah ve savaş tecrübesi olmayan birçok radikal birey burada savaş ve ateşli silah tecrübesine sahip olduktan sonra Batı’ya dönebiliyor.

YPG’ye katılan yabancı savaşçıların hem Batıya dönmesi hem de döndüklerinde görünmez olmaları çok kolay. Zira kayıt altına alınmadıklarından, istihbarat örgütleri tarafından takip edilmediklerinden ve en önemlisi hayat tarzlarında DEAŞ’lılar gibi onları ele verecek belirgin bir profil sergilemediklerinden kolayca toplum arasına karışabiliyorlar. Örneğin, Fransa’da Notre-Dame-des-Landes’de bir polis helikopterine ateş açan şahsın YPG saflarında savaşmış aşırı bir solcu olduğu (*), düşünüldüğünde bu geri dönüşlerin bir bumerang gibi Batı’yı vuracağı aşikâr.

Çünkü, Batılı ülkelerden YPG’ye katılım takip edilmediği için geri dönüşlerde çok kolay gerçekleşebiliyor. Herkes DEAŞ’lılar üzerine odaklanırken onlar kolayca ülkelerine ulaşabiliyorlar. Anlaşılan o ki, şimdilik Batılıları bu geri dönüşler DEAŞ’lılar kadar tedirgin etmiyor. Peki etmeli mi? Doğrusu Europol’un “Terrorism Situation and Trend Report 2018” raporundaki bilgilere baktığımızda Avrupa’nın endişelenmek için yine geç kaldığını söyleyebiliriz. Avrupa’da 84 terör saldırısının 24’ü Cihatçı saldırı geri kalanı ise sağ ve sol aşırılıkçıların saldırısından oluşuyor. Sol aşırılıkçı terör saldırılarında ciddi bir artış var. Belki de YPG’nin alan kaybetmesi bundan istenmiyor. Düşünsenize YPG alan kaybederse, YPG içindeki yabancı savaşçılar nereye göçer?

(*) https://www.mediapart.fr/journal/international/010919/ces-revenants-du-rojava-qui-inquietent-les-services-de-renseignement?onglet=full.

————————————————

Kaynak:

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/hilmi-demir/610334.aspx

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen