Terörle Mücadelede “Kalpleri ve Zihinleri Kazanmak” Topyekûn Mücadele

Terörle mücadelede; kararlılık, istikrarlı mücadele, inisiyatifin kaptırılmaması, halkın kalp ve zihinlerinin kazanılarak desteğinin daima muhafazasının sağlanması, örgüte katılımların kontrol altına alınması, örgütün ideolojisinin değersizleştirilmesi, lider kadronun mutlaka ne pahasına olursa olsun etkisiz hale getirilmesi ve örgüt mensuplarının bu kapsamda umutlarının kırılması, güvenlik boyutunun olmazsa olmaz temel esasları olarak kabul edilmelidir.    

  *****

Ünal ATABAY

Türkiye Cumhuriyeti, PKK/KCK Terör Örgütü ile otuz dört yıldır sürdürdüğü terörle mücadelesinde; gerek devlet, gerekse kamuoyu “Bu beladan nasıl kurtulunur?” demek suretiyle binlerce kitap olacak kadar görüşler üretmişler ve yazılmayanlar, konuşulmayanlar kalmamış, söylenecekler söylenmiştir.

Terörle Mücadele, Çatalla Çorba İçmek Kadar Sabır ve İrade İster           

E.Tümgeneral Osman Pamukoğlu’nun söylediği gibi; “Unutulanlar dışında yeni bir şey yok.” demek suretiyle; alınabilecek tedbirlerin daima dinamik olması, alınan derslerden tedbirler üretilmesi ve mücadelede sürekliliğin sağlanması gerektiği hafızalara kazınmıştır.           

Güvenlik güçleri kendisine düşen güvenlik boyutundaki görevlerini, otuz yılı aşan bir süreç içerisinde hiç şüphesiz tam layıkıyla yapmış ve terör örgütünü 1986, 1994 ve 1998 yıllarında olmak üzere güvenlik boyutunda tam üç defa bitirmiş, ancak uluslararası ve bölgesel koşullarla siyasi iç dinamikler, örgütün yeniden toparlanmasına fırsat yaratmıştır.           

Örgüt üç defa bitirilme noktasına getirilmesine rağmen, güvenlik güçlerinin yaptığı teröristle mücadelesi devletin diğer kurumları tarafından terörizmle mücadele çerçevesinde yeterince taçlandırılamadığı için elde edilen başarı her defasında akamete uğramıştır.           

Çünkü şu bir gerçektir ki, terörle mücadelenin dayandığı yasaların ve yetkilerin hepsi güvenlik güçlerine ait değildir. Mücadele sadece güvenlik boyutunda yürütülüyor olsa dahi bu görevin yerine getirilişinde sayısız ihtiyaçlar ve tedbirler ile birçok yardımcı unsurlar devletin diğer kurum ve kuruluşlarının sorumluluğundadır.   

Terörle mücadele gibi ülkemizin hayati meselelerinin çözümü; herkesin elini taşın altına koymasıyla, her kesimin ortak sesi ile devletin tüm birimlerinin aynı kararlılıkla topyekûn olarak hedefe yönelmesiyle mümkün olabilir. Terörle mücadele, çatalla çorba içmek kadar sabır ve irade ister.

            

Kalpleri ve Zihinleri Kazanmak            

Terörle mücadele bir taraftan güvenlik boyutunda yürütülürken, diğer taraftan da; uluslararası, sosyo-kültürel, ekonomik, psikolojik destek ve medya-iletişim alanlarında eş güdüm halinde ve koordineli olarak devletin ilgili kurumlarınca bir eylem planı çerçevesinde, bilimsel metotlarla ve topyekûn mücadele anlayışı içerisinde sürdürülmesini gerektirir. Tüm bu tedbirler, halkın gönlünde ve örgüte müzahir kesimde yer edinebildiği oranda karşılık bulacağı şüphesizdir.           

Dünya terörle mücadele tarihinde, kominist isyandan 1950’li yıllarda Malaya’yı (Bugünkü Malezya) kurtaran İngiliz General Gerald Templer,[[i]] güvenlik boyutuyla birlikte yukarıda belirtilen alanları, “Kalpleri ve Zihinleri Kazanmak” kuralıyla şekillendirerek başarılı kılmıştır.           

İngiliz generali Templer’in uyguladığı “Halkın Kalplerini ve Zihinlerini Kazanmak” kuralının aynısını Peru devleti de askeri önlemleriyle birlikte “Gönüller ve Düşünceler” adı altında söz konusu yöntemi uygulamışlar, bu kapsamda örgütü destekleyen halkın kazanılmasına yönelik tedbirlere başvurmuşlar ve başarılı olmuşlardır.           

Ülkemizin ölümsüz lideri Atatürk’ de; İngiliz ve Peru devletlerinin mücadelede uyguladıkları “Kalplerin Kazanılması” ilkesini onlardan yıllarca önce 1935 yılında “…Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim”[[ii]]demek suretiyle yaşadığı mücadelenin her alanında bu ilkenin uygulanışını “Kucaklayıcı Güç” olarak görmüştür.           

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi eski başkanı Daniel Banjami’ye göre ise terörizmle mücadelenin taktik ve ideolojik olmak üzere iki aşaması bulunmaktadır. Taktik aşamada askeri harekâtlar yapılmakta ve sürekli bir istihbarat desteği sağlanmakta, ideolojik aşamada ise “Kalplere ve Zihinlere” hitap edilmekte olduğunu dile getirmiştir.[[iii]]           

Diğer taraftan, söz konusu söylem, bu defa yumuşak güç kavramı adı altında Joseph Nye tarafından ilk kez 1990 yılında yayımlanan “Bound to Lead” adlı kitabında kullanılmış[[iv]] ve en basit şekilde; iş birliği, ikna ve cazibe yöntemleri ile karşı tarafın “Kalplerin ve Zihinlerinin” kazanılması olarak tanımlanmıştır.           

Kalplerin ve zihinlerin kazanılmasında; askeri olmayan bir kapasitenin yönlendirilmesi ve yönetilmesi faaliyeti güç kullanımından daha etkili sonuç verebilir, bu şekilde kullanılacak araç ve yöntemler ile hedef kitlenin analizi hayatiyet kazanır.           

Kalplerin kazanılması, toplumun ruhuna ve aklına hitap edecek şüphesiz kucaklayıcı bir güç uygulamasıdır. Bu uygulamayı yalnız başına yürütmeniz mümkün değildir. Bunun başarısı, kuvvet kullanmayla birlikte ve diğer alanlarda alınacak tedbirlerin eş güdüm içerisinde uygulanmasıyla mümkün olabilir.                  

Diğer taraftan aynı şekilde, hasmın mücadele azim ve kararlılığını da tek başına kuvvet kullanımıyla ortadan kaldıramazsınız, yine burada da zihinlerde zafer kazanmak ve zihinlerde kabul görmek esastır.             

Dünyada; terör örgütlerinin ancak % 4’ü politik amaçlarına ulaşabilirken, % 20’sinin askeri-polisiye tedbirlerle, % 76’sının ise askeri olmayan bir kapasitenin yönlendirilmesi ve yönetilmesi ile sonlandırıldığı, yani kalplerin ve zihinlerin kazanılmasıyla gerçekleştiği görülmektedir.[[v]]           

Burada bahsedilen kalplerin ve zihinlerin kazanılması yöntemini sadece halkın kazanılması çerçevesinde dar bir alana oturtmak da elbette yanlış olacaktır. Söz konusu topyekûn tedbirler manzumesine, yani yukarıda sayılan altı adet mücadele alanlarına örgütün “İdeolojik Değerlerine Saldırılması”nı da dâhil etmek uygun olacaktır.

            

Topyekûn Mücadele ile Kalplere ve Zihinlere Hitap Etmek            

Güvenlik Boyutu;           

Bölge halkının demokratik hak ve özgürlüklerini kullanabilmesi ve refah düzeyinin yükselerek istikrar kazanabilmesi, ancak PKK/KCK Terör Örgütü’nün etkisiz hale getirilmesiyle sağlanabileceği düşünülmektedir. Dolayısıyla süreç, hiç şüphesiz güvenlik boyutunun ihmal edilmediği çok boyutlu tedbirler kapsamında sürdürülmesi çözümün olmazsa olmazlarından olacaktır.             

Toplumun tüm katmanlarının mücadeleye kalben inandırılması ve duyarlılaştırılması, acıların ortaklaştırılarak halkın tüm kesiminde hissettirilmesi, mücadelenin sonucuna odaklı halkın daima umutlandırılması ve halkın bu kapsamda mücadeleye odaklandırılması esas olmalıdır.           

Terörle mücadelede; kararlılık, istikrarlı mücadele, inisiyatifin kaptırılmaması, halkın kalp ve zihinlerinin kazanılarak desteğinin daima muhafazasının sağlanması, örgüte katılımların kontrol altına alınması, örgütün ideolojisinin değersizleştirilmesi, lider kadronun mutlaka ne pahasına olursa olsun etkisiz hale getirilmesi ve örgüt mensuplarının bu kapsamda umutlarının kırılması, güvenlik boyutunun olmazsa olmaz temel esasları olarak kabul edilmelidir.           

Terör örgütünün organizasyon yeteneğinin ve psikolojisinin tahrip edilmesi için örgütün lider kadrosunun etkisiz hale getirilmesi veya yakalanması şarttır. Bu kapsamda, örgütün bir anda dengesini bozacak şekilde doğrudan sınır ötesindeki lider kadroya yönelik olarak; eş zamanlı, ani ve etkili bir operasyon yapılmalıdır. Bu konuda Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve Merkezi Irak Yönetimi köşeye sıkıştırılmalıdır. Türkiye’nin buna yetecek gücü vardır, bu noktada sadece ciddi bir iradenin ve kararlılığın yeteceği düşünülmektedir.[[vi]]

            

Sosyo-Kültürel Boyut;           

Benzeşen kültüre sahip toplumlar, karşılıklı kültür alış verişinde güçlenirler ve yeni kültürel oluşumun yolunu açarlar. Bu tür toplumlar daima dinamik kültüre sahip olurlar. Nitekim Türkler ve Kürtler ortak kültür-tarihi değerlerine sahip olmaları nedeniyle öteden beri birlikte yaşamaya değer biçmişlerdir. Bu değerin toplum üzerindeki etkisi, her iki toplumun bin yıldan beri bir arada yaşama şansını vermiştir. Bu durum dış odakların işine gelmediğinden Kürtler için ayrı bir tarih ve Türklere yabancılaşan bir kültürün yaratılması arayışında olmuşlardır.           

Dış odakların bu kötü niyetli arayış ve gayretlerine karşı, devletimizin kendi dinamikleri ile insanımızın yabancılaşan duygu ve zihinlerine yoğunlaşarak bunları kırmak ve ortak değerlerde etnik farklılığı bütünleştirmek, birlikte yaşama arzusunu seslendirmek, böylece aidiyet ve sadakat duygusuna toplumun ulaşmasını sağlamak en önemli hedeflerden biri olmalıdır.[[vii]]           

Sosyo-kültürel gelişimin tüm katmanlarına engel teşkil eden ve kula kulluk anlayışının otoritesi olan ağa-şeyh-seyit-aşiret reisi gibi bölgedeki feodal sistemlerin anlamsızlaştırılması, bu gerici tahakkümün ortadan kaldırılması ve feodal düzenden uzak yaşamanın güven duygusunun sağlanması “kalplerin ve zihinlerin” kazanılmasında en önemli mesele olarak görülmelidir.

Özellikle örgüte katılımı ortadan kaldırmaya yönelik olarak aile ve öğretmenlere çok önemli görevler düşmektedir. Öncelikle 15-18 yaş grubunun kontrolü önem kazanmaktadır. Yapılan araştırmalarda gençlerin anne-babalardan en büyük şikâyeti adam yerine konmamak, anlayışsızlık ve sürekli çocuk yerine konmak olduğu görülmüştür.

Terör örgütü tam bu kavşakta gençlerin karşısına çıkıyor ve onu kazanana kadar sözde sevgiyi, saygıyı ve değeri bir şekilde vererek gencin zihnini, kalbini ve ruhunu avuçlarını içerisine almaktadırlar.

Geleneksel toplumlarda kadınların aile içerisindeki yeri ve etkinliği çok önemlidir. Örgüte katılımı ortadan kaldırmak ve dağdan indirilmelerini kolaylaştırmak için anneler ile iletişimin tesisi önemli etkiler yaratacaktır.

İşte bu noktanın canlandırılması maksadıyla, kurumsal bir yapı içerisinde yöre halkı kadınları vasıtasıyla “Kadın İş Birliği Ekipleri” kurulmalıdır. Bu kadınlara çalışmalarının karşılığında, güvenlik korucularında olduğu gibi benzer haklara sahip kılınması sağlanabilir.           

Öte yandan, özellikle orta öğrenimden itibaren, gençlerle öğretmenler arasında etkin bir iletişim doğmaktadır. Gençlerin tutum ve davranışları, özgürlük girişimleri öğretmen-öğrenci ilişkisine değişik bir boyut kazandırmaktadır. Anne ve babasıyla kopardığı iletişimi okulda sürdürebilirler.           

Bu çerçevede, bölgede görev yapacak öğretmenlerin bölge dışından görev yapacak şekilde atanması, maaşları ve imkânlarıyla  cazip hale getirilmesi, bölgenin koşullarına uygun ayrı bir eğitim desteği verilmesi hayatidir.

            

Sosyo-Ekonomik Boyut;           

Bu boyutta; tarım ve hayvancılık ile ticaret, sanayi, turizm ve sağlık alanındaki düzenlemeler önem kazanmaktadır. Bölgedeki aileleri aşiret prangasından kurtaracak şekilde ekonomik bağımsızlığını yaratacak bir çalışma özgürlüğü sağlanmalıdır. Gerektiğinde, aileleri kendi evlerinde üretken hale getirecek şekilde evlerde üretim alanları yaratılmalı ve buradan verimin alınabilmesi için de açılacak “Halk Kültür Merkezleri”nde kitleler halinde kurslardan geçirilmeleri sağlanmalıdır.[[viii]]           

Ticaret ve sanayi alanında hedef; bölgedeki sermayenin yerinde yatırıma dönüşmesini kolaylaştırıcı tedbirler geliştirilerek bölgede istihdam imkânları artırılmalıdır. Nitekim 2016 yılında bölgenin kalkınması için açıklanan kalkınma paketinin gerçekleşmesi için, üzerinde ısrarla durulmalı ve yakınen takipçisi olunmalıdır. Çünkü, devletin ortaya koyduğu ekonomik imkanlar terör örgütünün ve müzahir kesimin moralini bozarken, tarafsızların kalplerini-zihinlerini okşar ve devletin yanına çeker ve iş birlikçi gücünü zayıflatır.

           

Psikolojik Destek;           

Kalpleri ve zihinleri ele geçirmek için uygulanacak psikolojik harp yönteminde; hasmın değerlerini, inançlarını, duygularını, akıl yürütme biçimini veya davranışını etkilemek için propaganda yoluyla etkili hale getirilebilir.           

Psikolojik destek faaliyetinde temel amaç; öncelikle devlete müzahir kitlenin kalplerini-beyinlerini elde tutmak ve tarafsız kesimi kazanmak, sonra ise örgüte müzahir kitlenin kalplerini ve zihinlerini caydırmak olmalıdır.[[ix]]           

Terörün baskın olduğu bir bölgede halkın desteğini zorlama yöntemlerle yanınıza alamazsınız, ruhlarını ve akıllarını fethederek  gönüllü katılımlarını sağlayabilirsiniz. Yanlış yöntem ve uygulamalara maruz kalan toplumsal bir kesim, daima karşı tarafa hizmet eder hale geleceğinden hiç şüphe yoktur. Örgütün kontrolüne girmiş bir kitlenin, birlikte yaşama azim ve iradesini zihinlerde yönetmek ve yönlendirmek temel meseledir.           

Dağdaki teröristlerin yanı sıra yöre insanına da ulaşacak şekilde belirli periyotlarda ve sıkça havadan bildiriler atılması, böylece zihinlere yönelinmesi etkili bir yöntem olacaktır. Afganistan’da sadece bir yıl içerisinde 150 milyon bildirinin havadan atıldığı görülmüştür.[[x]] Bu örnek, bu tarz uygulamaların ne kadar etkili bir vasıta olduğunun anlaşılması bakımından önemlidir.           

Örgütün iş birlikçileri dediğimiz yer altı teşkilatına odaklanılmalı, iş birlikçi haritası çıkarılarak bunların kalplerine ve beyinlerine yönelik  faaliyetlerde bulunulmalıdır. Kuşkusuz bu durum mücadeleyi kökten güçlendirecektir.           

Cezaevlerindeki teröristleri ideolojik zehirlenmeden kurtaracak şekilde programlar düzenlenmesi, teslim olan teröristleri cezaevine yerleştirmeden önce ideolojik temizlenme eğitimine tabi tutulmaları zihinlerin kontrolü için önemli bir uygulama olabilecektir.

           

İdeolojik Boyut           

Bir örgütün taban bulabilmesi ve eleman kazanabilmesi için ideolojik olarak kabul görmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi “ davranışların görünmeyen dünyası düşüncelerdir”. Bu bakımdan, bir insana istenilen istikamette davranışta bulundurmak için önce zihin dünyasında gerekli değişikliğin yapılması gerekmektedir.           

Zihinlerde yapılan tahribatlar, zamanla insanların ruh dünyalarına nüfuz ederek eylem haline dönüşmektedir. Bunu, “Kalem fikir vermezse, kılıç kesmez” sözü çok güzel ifade etmektedir.           

Terör örgütünü ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de insandır. Bir insanı örgüte bağlayan öğe ise ideolojidir. İdeolojik unsur, örgütün hareket noktasını oluşturmaktadır. Örgüt, benimsediği ideoloji doğrultusunda hareket etmekte ve stratejisini buna göre belirlemektedir.           

Terör örgütlerinin siyasi eğitim adını verdikleri faaliyetlerin amacı, örgütün dayandığı temel ideolojiyi örgüt mensuplarına benimsetmek ve örgütün hedefleri doğrultusunda bilinçlendirmektir. İdeolojik eğitim de diyebileceğimiz bu süreçle, örgüt mensuplarının örgüte bağlılıkları sağlanmaktadır.[[xi]]           

Terör örgütü, yarattığı bu ideolojik çevrim ile yöre halkı üzerinde zihinsel ve duygusal yönden bölünmüş ve çatışan taraflar oluşturmaktadır.           

Diğer bir ifadeyle, terör örgütünü ayakta tutan en önemli argümanı; ideoljik değerleriyle güçlendirilmiş, ayrılıkçı söylem ve ayrı bir devlet yaratma hedefidir. Örgüt mensuplarının ve müzahir kitlenin kalplerinde ve zihinlerinde bu politik söylem ve ideolojisiyle yer edinmiştir. İşte bu kazanımlarını elde etmesine vesile olan ideolojisi de hedef alınmalıdır. Söz konusu ideolojinin değersizleştirilmesi, kalplere ve zihinler hitap etmekle mümkün olabilecektir.

            

Medya-İletişim;           

Medya ve iletişim kanalları üzerinden halkın doğru bilgilendirilmesi, toplum üzerindeki etkinin ve desteğinin alınması bakımından hayati öneme haizdir. Bu kanallardan terör örgütünün halka uyguladığı şiddet ve baskının yansıtılması, ortak değerleri vurgulayan film, dizi ve belgesellerin yayınlanması oldukça önemlidir. Bu kapsamda; teröre hizmet eden internet sitelerinin tespit edilmesi ve yayınının filtrelenmesi için gerekli teknik önlemlerin alınması, zihinlere yönelik örgüt propagandasını yapan bölgedeki korsan radyo yayınlarının engellenmesi, önemini muhafaza etmektedir.           

Terörle mücadeleye katkı sağlamak amacıyla, 2010 yılına kadar bölgedeki bazı askeri birliklerin bünyesinde FM kanalından yayın yapan yirmi civarında askeri radyo işletilmekteydi. Bu radyolar, bölge halkı ile çok güzel gönül bağları kurmuş ve son derece başarılı ve etkili olmaktaydılar. Maalesef, Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırıların arttığı 2009-2010 döneminde; “Bazı çevrelerce bu radyoların işlevlerinin çarpıtılıp süistimal edilebileceği ve böylece Silahlı Kuvvetlere dönük olumsuz bir algı operasyonuna maruz kalınabileceği” düşüncesiyle 2010 yılında kapatılmıştır. Bu radyolara yazık edilmiştir. Ancak, o günkü koşulların dayatması bu radyoların kapatılmasını zorunlu kılmıştır.[[xii]]           

Bölgede bu tarz radyo istasyonları yeniden kurularak  algı yönetimi çerçevesinde, bilgi akışının doğru ve zamanında yapılmasını sağlayacak şekilde, duygu ve düşüncelerine dokunarak halk ile sıcak temaslar sağlanmalıdır.

            

Uluslararası İlişkiler Boyutu;           

Uluslararası boyutta hedef, her türlü imkân ve vasıtanın kullanılarak PKK/KCK Terör Örgütü’nün ulus ötesi ölçekteki varlığının ve faaliyetlerinin bitirilmesi ve yurt dışı desteğinin tamamen kesilmesi olmalıdır.           

Bu süreçte Türkiye, bilgilendirme kampanyalarından diplomatik baskıya ve ekonomik yaptırımlara kadar tüm mümkün olan vasıtaları ülkenin bekasını tehlikeye sokmayacak şekilde kullanmalıdır.           

Dışişleri mensupları tarafından uluslararası kamuoyunda terör örgütünün Türkiye karşıtı propagandalarına karşı ilgili ülkeler nezdinde zihinlerde kalıcılığı sağlayacak şekilde doğru bilgilendirmeler yapılmalıdır.            

Terör örgütünün Avrupa ülkelerindeki faaliyetlerinin yasaklanması için bu ülkelere menfi tepki vererek mesafe koymak yerine, siyasi ve ekonomik ilişkiler güçlendirilerek ülke kamuoylarında örgüte karşı tavır alınması üzerinde çalışılmalıdır.[[xiii]]       

Dipnotlar

[[i]]  Malaya kaplanı olarak anılır, 1952 yılında “Malayalı Irkların Kurtuluşu Hareketi’ne” karşı mücadele etmiş bir İngiliz generalidir.

[[ii]] Ayın Tarihi, Temmuz 1935, Sayı: 19, s.227.

[[iii]] Suat Gezgin, “Haber ve Terör”, Orhan Gökçe ve Uğur Demiray (Der.), Terörün

Görüntüleri, Görüntülerin Terörü, Çizgi Kitapevi, Konya, 2004, s.15,16.

[[iv]] Joseph Nye, Yumuşak Güç, Dünya Siyasetinde Başarının Yolu, Çev. Rayhan İnan Aydın,

Ankara, Elips Kitap, 2005, s.7.

[[v]]https://www.researchgate.net/publication/301956091,Terörizmi Yok Edecek Gümüş Kurşun.

[[vi]] Ünal Atabay, “Ayrılıkçı Kürtlerin Musalla Taşı PKK”, Ankara, Alibi Yayıncılık, Nisan 2017, s. 206.

[[vii]] a.g.e., s. 207.

[[viii]] a.g.e., s. 208.

[[ix]]  Metin Gürcan, PKK ile Mücadelede Hangi Zafer?, t24.com.tr/3046, 23 Ekim 2015.

[[x] ]  Osman Gazi Baykal, Havadan Atılan Propoganda ve Diğer Malzemeler., www.airkule.com/1038/, 24 Mayıs 2015.

[[xi]]  www.elazig.pol.tr/Teror ve Terorizm.aspx. t.y.

[[xii]]  Atabay, a.g.e., s. 209.

[[xiii]]  a.g.e., s. 209.

—————————————————

Kaynak:

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/terorle-mucadelede-kalpleri-ve-zihinleri-kazanmak-topyekun-mucadele

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen