Tuğba ÖZCAN
Kültür dünyamızda ilk kadın mütercim,ilk kadın felsefeci,kadın sorunlarına sistematik bir şekilde değinen ilk kadın romancı,Hilâl_i Ahmer Cemiyetinin ilk kadın üyesi, ilk kez yardım derneği kuran,hakkında ilk kez monografi yazılan vb gibi bazı önemli ilklerle adı anılan,günümüzde 50 Türk Lirası üzerinde resmi bulunan Fatma Aliye Hanımı kaç kişi tanır acaba?
50 Türk Lirası gibi maddi bir kağıt parçasının üzerinde resminin bulunması ayrı bir tartışma konusu olsa da, temennimiz daha fazla kitlelerin Fatma Aliye Hanım kimdir? Sorusunu kendilerine sorararak araştırma zahmetine girmeleridir.
***
Ünlü devlet adamı tarihçi ve hukukçu Ahmet Cevdet Paşa’nın iki kızından biri,matematikçi ve mantıkçı Ali Sedat’ın kız kardeşi olan Fatma Aliye Hanım 1862 yılında İstanbulda doğdu.
O dönemde edebiyatla uğraşmak kadınlar için hoş karşılanmadığından,çevirisi Meram adı ve “Bir Hanım” imzasıyla yayınlandı(1899) sonraları “Mütercime_i Meram” olarak tanındı ve birçok makâlesi bu adla yayınlandı.
Aristoteles ve Platon ile İbn Rüşd ve Gazzâli’nin felselerini karşılaştırdı.
Fatma Aliye Hanım,ilk kadın hakları savunucularındandır. Nâmdârân_ı Zenân_ı İslâmiyân(1899-1901),Nisvân_ı İslâm(1891) ve Ta’addüd_i Zevcata Zeyl(1898-1899) başlıklı eserlerinde, kadının toplum ve aile içindeki konumunu geliştirmeye,islâmın başlangıçtan beri savunmuş olduğu ilkeleri ortaya koymaya çalıştı. Böylece geleneksel görüşlere karşı koymanın yanısıra,Osmanlı kadınının İslâmiyet nedeniyle geri kaldığını öne sürenlere karşı da bir savunma yaparak, Osmanlı kadın hareketi bağlamında hem geleneğe,hem Batı’ya karşı duran yeni bir kadın tipini biçimlendirdi. Ayrıca,bilinen ilk resmi kadın derneğimiz Cemiyyet_i İmdâdiyye’ninde(1908)kurucuydu.
***
Dr.Nicolas Perron’un ve birçoklarının dediği gibi İslâm medeniyete,bilim ve fenlere ve kadının eve kapatılmasına engel değildir. Bilâkis medeniyetin,bilim ve fennin ta kendisidir, aksine İslâmla birlikte değer kazanmıştır kadın, bu aşikârdır. Günümüzde,tarihinden ve dininden bihaber kişilerin oryantalistlerin ve onlara hizmet eden güruh’un fikirlerine inanması,kabul etmesi ve yayması da aşikârdır.
Bu yüzdendir,özellikle kadınlarımız araştırmalı,okumalı,öğrenmeye istekli ve hevesli olmalı. Biliyoruz ki,kadın öğrenirse öğretir.
Tarihimiz, kadılık ederek fetva veren,İslâm ordusunda erkeklerle beraber Avrupa kıtasına geçerek cesaret gösteren,yaralıların yarasını saran,kale burçlarına İslâm sancağını diken İslâm kadınları bulunduğunu hatırlatır,yine tarih sayfalarında ikisinin Padişah Hatun olup diğerleri de Bağdad Hatun,Türkan Hatun, Sultan Radiye,Sittetül_Melek,Tendu Humatu,Gâziye,Lale,Hatice isimleriyle on dört kadar müslüman kadın hükümdar bulunduğunu zikreder.
****
TEZÂHÜR-İ HAKÎKAT
Terekesinde bir asırdan fazla bekleyen,Atatürk kitaplığı Osman Ergin yazmaları 1236 Demirbaş numarasıyla kayıtlı yazma eser, orjinal metinden hem Tezahür-i Hakîkat başlığıyla çeviri olarak, hem maalesef ki dilimizden uzak bizler için Hakikatin Tezahürü başlığıyla sadeleştirilmiş haliyle basılmış olan, bir İslâm-Osmanlı kadın yazarının oryantalizme karşı vazife-i müdâfasıdır
Sadeleştiren ve yayına hazırlayanlar
Ali Utku_Mukadder Erkan
“Hz.Muhammed,perron’un dediği gibi ümmetine “Bundan ileri gitmeyeceksiniz” diye terakkiyi engellemedi. Bilakis bilimleri Çin’de dahi olsa almaklığımızı ve beşikten mezara kadar ilme çalışmaklığımızı emreyledi. Hem de bu emirde kadınları istisna kılmadı”
“Etrafımızı sarmış olan tehlikeleri düşünelim! Kurtuluşumuzun medenileşmekte ve terakkide olduğunu hepimiz anlayalım.[50] Cehalet ve atalet yüzünden yaşadığımız kayıplar artık yetişir. Gerçekten de din,vatan uğruna ölmeye hazır olan İslâmlar pek çoktur. Lâkin mesele ölmekle değil,başarılı olmaktadır. Daha önceleri Cenâb-ı Hakk’ın emrine Resûllah’ın tebliğine boyun eğmekle bilimler ve fenlerde medeniyet ve terakkide herkesten ziyade yükselmiş olduğumuz için Haçlılara karşı durabildik ve muzaffer olduk. Sonra ise o İslâmi emre muhalif olarak cehalet ve atalete düşmüş olduğumuz halde ne yüzle Cenâb-ı Hak’tan yardım isteyeceğiz ve Resûlullah’tan şefaat bekleyeceğiz?..
“İslâmiyetin adaleti emreylediğini,gayrimüslim tebaaya zulüm ve hakareti yasakladığını,kadına birçok haklar bahşeylediğini,şer’i tesettürün terakkiye engel olmadığını, esaretin kaldırılmasını engellemediğini, çok kadınla evliliğin bir emir olmayıp gerek duyulduğunda mesâğ verilmiş olduğunu anlatalım”
“Çoktan beri İslâm kadınlarının mevkiini İslâmiyet ile medeniyet arasında bir uçurum olmak üzere gösteriyorlar. Artık Türkleri kendi kadınlarını yolan,didikleyen,tahkir edip aşağılayan bir millet göstermek için fırsat bulmuş oldular. Ya biz bunu yaptıranın cehalet olup İslâmiyet olmadığını ne için anlatmaya çalış mıyoruz?”