Kendini bilenin Rabbini bilmesi yahut Sokrates’in Delfi’den aldığı o öz bu manada bir sürece işaret etmez mi? Töre ve kut gibi kavramların kültürümüzün kült kavramları, romantik ve popüler duyguları beslemekten çok bir kendini bilme ve kendöz çerçevesi çizdiği bilinci ile bu kavramlara ve kaynaklarına bakmak medeniyet merkezli bir zihin için toplum-devlet-şehir çerçevesinde oluşacak ya da var olan çerçeveye muhteva katarak eskimeyen özlerden yeni şekiller var ederek geleceğe yönelmek açısından önemlidir diye düşünüyoruz.
*****
Prof.Dr. Altan ÇETİN
Mavi Gök Yağız Yer
Kut bilgeliği ile oluşmuş düzen mantığına töre denir, tarifi anlam, mefkûre, mensubiyet ve mesuliyet noktasında kendözümüzün sınırlarını çizmeden öte 21. Asırda uyandırıcı bir tanım olur diye düşünüyoruz. Kut varlıkla kurduğumuz ilişkide düşünen iki uzvumuz beyin ve kalbin düşünce kavramı olan akıl ile bilginin gönülde kurduğu ilişkinin sonucunda hâsıl olan bilgeliktir. Bu bazen maddenin kapısını açıp onun içinden teknoloji var eder ki biz modern zamanda bu bilgeliğe takılıp kaldık, bazen ve esasen mananın derinlerinde ilerleyerek hikmete varır. Hülasası bilgelik olan bir süreç ve sürekliliktir kut.
Yusuf Atam Kutadgu Bilig’de yani kendözün kendini bilme kitabında kut için bahsedilen çerçevede şu izahı yaparak meseleyi aydınlatır: Ey dilim, durma, yaratana ve beni kötülüklerden uzak tutana hamd ve sena et Seçti, yarattı ve gönülü aydınlattı; gönülümü iman içinde, doğru yol üzerinde tuttu Karanlıkta idim, gecemi aydınlattı; zulmette idim, bana güneşi doğdurdu Yolumu şaşırmış, koşuyordum, bana yol gösterdi; o korumasa idi, ateşte yanardım. O seçti, ayırdı, beni yükseltti; beni yolunu şaşırmışlar arasından uzaklaştırdı Gönülümü aydınlık ile süsledi; dilimi kelime-i şehadet ile bezedi Gönül, göz, akıl, zekâ ve bilgi verdi; dilimi açtı ve bana ifade kudreti ihsan etti. Kut eski felsefese logos spermaticus ya da İbn Haldun asabiye oluşturan o enerjinin/bilinci/halin karşılığı olarak da düşünülebilir. Kut, Tanrı; yaradan ile kurulan yani kendözün özü ile temas eden, mahza-i ateş olandan kendi çerağını tutuşturan öznenin halinde zuhur ediyor. Dolayısıyla milli ve milletlerarası bilgelik kaynağı olarak tarihte zuhur etmiş her ne varsa eleştirel bir mantıkla yani kökenine kadar inceleme yöntemi ile bunlar alt üst edilip şeklin/formun arkasına gizlenmiş düşüncenin içinde yer alan bilgeliğin cevherine ulaşmaya çalışmak bu yolda öncelikli bir şuurlanma hali olacak gibi görünüyor. Kendözcülüğümüz yahut medeniyetçi milliyetçilik kendi bilgi zemininde bilgeliğe dair bu bilinçle düşünür ve hareket eder. Tanrı yaratma eylemi ile insana verdikleri ile ilk hareketi başlatıyor; insan buna hamd ile mukabele ediyor. Neden? Kendözüne akıl verene ve aydınlatana karşı şükür ve övgü hissediyor. Neden? Bilgelik bir manada özünü aldığı ateşin bir parçası olarak nihai özgürleşme ve yetkinleşme hali de ondan. Gönül aydınlanması kendözüyle alakadaki öznenin önemli bir ilkesi. Karanlık ve yolunu şaşırmışlık modern insanın genel özelliği. Buna bağlı psikolojik çukurlardan çıkmaya dair arayış farklı cephelerde sürgit devam ediyor. Gönül, akıl, zeka ve bilgi verilerek seçilen, aydınlanan insan kut buluyor. Kutlu olmanın bilgisi bu manada ateşin özünden kendi çerağını yakmakla alakalı. Artık kültür daha önemlisi bilgelik kaynaklarımız ile hiyerarşik bir ilişki yerine, coşkulu sloganlar aşamasından bilerek, anlayarak ve değerlendirerek bakma düzeyine doğru yol almak kutun teşekkülü ve törenin bizim için var ettiği çerçeveden yeniden ve yeni şekillerle yararlanmanın yolunu açmaz mı?
Kut gönülde bu yolla uyanıp, çerağımız bu şekilde yanarken düşünen varlık olarak insan akıl ile varlığı anlıyor, anlamlandırıyor ve açıklıyor. Bunu felsefe, din, bilim ve sanat gibi değişik imkânları kullanarak yapıyor. İnsanın bu kut ile uyanışı bilgeleşme yolunda bilgi-akıl ikilisi zaman içerisinde içe ve dışa derinleşmeler ile töreyi var ediyor. Şekli töre sanmak elmanın kendisini çekirdeğinde göremeyip meyvesini tüketmeyi töreye bağlılık sanmak durumunu tevlit eder. Türklerin uzun zamandır hali budur. Toprağa tohum düşmeden, su ve güneş ona değmeden çekirdek içindeki özden yenilenerek yeni elmalar var edemez. Biz çekirdekler ile uğraşmak yerine meyve yemenin derdindeyiz. Şekiller kutsanıyor; kut ise unutuldu. Kut çekirdektir. Töre bu çekirdeğin nasıl, niçin, nedeni ile oluşan hem sebebi hem de sonucudur. Anane, gelenekler birer sembol, ritüel ve metafor dünyası iken kut bunları var edenin arkasında ve içindeki esastır. Kut yetkinleşme, bilgeleşme, olgunlaşmadır. Bunun zuhuru ise doğru kaynak ile temas edip doğru yerde kendözünü bilmek ile imkân dâhilinde görünüyor. Kendini bilenin Rabbini bilmesi yahut Sokrates’in Delfi’den aldığı o öz bu manada bir sürece işaret etmez mi? Töre ve kut gibi kavramların kültürümüzün kült kavramları, romantik ve popüler duyguları beslemekten çok bir kendini bilme ve kendöz çerçevesi çizdiği bilinci ile bu kavramlara ve kaynaklarına bakmak medeniyet merkezli bir zihin için toplum-devlet-şehir çerçevesinde oluşacak ya da var olan çerçeveye muhteva katarak eskimeyen özlerden yeni şekiller var ederek geleceğe yönelmek açısından önemlidir diye düşünüyoruz.
Törenin kutlu bilgesine atıfla Yusuf atam şimdi dinle, gönülü uyanık insan ne der; bak, onun sözü, çiçek gibi, binlerce renge bürünmüştür, ifadesiyle kendözünü bulmuş, kendini bilmiş, gönlü uyanmış kişi üzerinden bilgeliğin binlerce rengine işaret makamında Kutadgu Bilig ismine yeni ve uyanmış bir bilinçle kendözümüz, medeniyetçi milliyetçilik yahut Türkistanlılık üzerinden yeni bir akılla bakmaya başlayalım mı? Türk töreli demek ise töre bilgelik ise Türk bilge kişi töresi olan kut arayan ve nizamında kutlu düzeni isteyen demektir desek Türk, Türkiyeli ve Türkistan isimleri medeniyetçi bir tarih okumasıyla kendözünde yerini başka türlü ifadeye başlamaz mı? Bu meyanda Yunus Emre’nin Gönül Çalab’ın tahtı gönüle Çalap bahdı İki cihân bed-bahtı kim gönül yıkar ise Sen seni ne sanırsan ayruğa da anı san Dört kitâbın manâsı budur eğer var ise Bildik gelenler geçmiş konanlar geri göçmüş Aşk şarâbından içmiş kim manâ duyar ise… mısralarındaki kut, töre ve medeniyet muhtevası gönül yıkmamak, sen sana ne sanırsan ayruğa anı san bakışı gönül-aşk arasında bir yerden bize yeni birşeyler söylemez mi? Hal imiş…
Günleriniz kut bolsun canlar…
Vesselam
—————————————————-
Kaynak:
https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/tore-kut-turk-yahut-kendoz-bilinci-8335/