Taha AKYOL
Eski Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın itirafları, yargıda nasıl bir “kumpas” mekanizmasının işlediğini anlatan tipik bir örnektir.
Zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ı tasfiye etmek için Cemaat’in isteğiyle uydurma iddianame düzenlediğini itiraf ediyor.
Peki, Cemaat adına bu kumpası isteyen kim? İsteyen,Cemaat’e mensup bir yargıç! Org. Büyükanıt’ı ve diğer iki generali bir kitabevi bombalattırmakla suçlayan bir kumpas…
O zaman Sarıkaya’nın bu iddianamesine “iddia bile denilemeyeceğini” yazmış ve eleştirmiştim. (Milliyet, 8 Mart 2006)
Fakat birçok hukukçu gibi ben de bunu mesleki hata sanmıştım, “kumpas”ı görmemiştik.
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra tablo bütünüyle ortaya çıktı: Orduda, yargıda, emniyette, hemen bütün devlet bürokrasisinde kendi adamlarının önünü açmak için böyle birçok kumpaslar yapmışlar, soruları çalıp kendi adamlarına dağıtarak sınavları kazanmışlar.
HASTALIKLI TABLO
Bu son derece hastalıklı tabloda çok ciddi sorunlar var: Evvela dini bakımdan, hem İslam adına Cemaat teşkil etmek hem çalıntı sorular ve kumpaslarla binlerce gencin, binlerce insanın geleceğini karartmak nasıl bağdaşır?! İslam’da en büyük günahlardan biri “kul hakkı yemek” değil midir?!
Elbette öyledir fakat “dava için” deyince “mubah” sayılıveriyor!
Demek ki dürüstlük ve hakkaniyet gibi ahlaki ilkeleri ve hukuku “dava”lardan üstün tutmak, ahlak ve hukuk dışına yönelen her eğilimden uzak durmak şarttır.
Diğer önemli bir hastalık, Gülen’in şahsında tabiatüstü haller, hatta keramet ve mehdilik benzeri özellikler olduğunu sanmak şeklindeki gizemli (mistik) inanıştır. Rüyasında Peygamber Efendimiz’le görüştüğü, “son âlim” olduğu şeklinde yaygın söylentiler var. Halbuki İslam’da böyle psikolojik haller dini kanıt sayılamaz, kişiye insanüstü vasıflar kazandırmaz. Değerli hocamız Prof. Ali Bardakoğlu’nun şu uyarısını hiç akıldan çıkarmamak gerekir:
“Dinde gizem arttıkça dini duygu ve arayışların istismar edilme ihtimali de artar… Yüce Mevla bize esrarengiz ve şifreli bir kitap göndermedi.”
İslam’ın zengin bir çiçek bahçesi olan tasavvuf alanında samimiyet testi kolaydır; güç peşinde koşup koşmamak! “Dava uğruna” haksızlığı, zulmü, gaspı mubah sayıp saymamak.
KİŞİLİK KÜLTÜ
Diğer hastalıklı bir nokta, “kişilik kültü”dür. Bir kişiyi “tabiatüstü” gizemli niteliklere sahip sanmanın yol açacağı kaçınılmaz sorun, sorgusuz sualsiz itaattir!
Bu hastalık sadece mistik hareketlerde değil, siyasi ve ideolojik hareketlerde de görülür: George Orwell’in totaliter sistemleri anlattığı 1984 romanındaki “Büyük Birader”i, yahut Arthur Koestler’in “Gün Ortasında Karanlık” romanındaki “Bir Numaralı Vatandaş”ı hatırlayın.
Bireysel özgürlük ve bağımsız kişilik yerine “sürüden ayrılmama” kültürünün güçlü olduğu ataerkil toplumlarda bu hastalık daha kolay zemin bulabiliyor.
Batı’da felsefe olan Marksizm, Doğu’da “totaliter doktrin” haline gelmedi mi?
HUKUK VE HÜR DÜŞÜNCE
FETÖ soruşturmasında suç gözden kaçırılmamalı fakat hukukun üstünlüğü ve adalet fikrine çok büyük özen gösterilmelidir. İntikam, nefret, genelleme gibi hukuk fikrine aykırı davranışların zararları ileride daha büyük olur.
Suçlu ile suçsuzu ayırmaya özen gösterirken meselenin din kültürüyle ilgili sorunları gözden kaçmamalıdır. Bu noktada sağduyulu din bilginlerine büyük görev düşüyor.
Uzun vadede en önemlisi, bir türlü geliştiremediğimiz bireysel özgürlük, bağımsız kişilik ve hukukun üstünlüğü kültürünü geliştirecek bir eğitimdir.
Bağımsız kişilik sahibi ve hür düşünceli nesillerdir Türkiye’nin geleceğinin garantisi.
———————————————————
03.08.2016 Çarşamba
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/taha-akyol_329/totaliter-cemaat_40179251