Yurdu Isıtan Od Değil Yürektir

Aşkın ÇAKIR

Etimolojide ‘yurt’ olarak bildiğimiz çadır Türkçe bir sözcüktür.

Rusca’da ‘yurta’, moğolca’da ‘ger’, Kazakca’da ‘kiyiz üy’, Kırgızca’da ‘boz üy’ olarak geçer.

Otağ (otav) ise daha çok süslü çadırlara verilen addır. Etimolojide (Ot/Od/Ud) kökünden türemiştir. Od (ateş) ile bağlantılıdır. İçinde ateş yakılan barınak demektir.
Kamu işlevlerine göre akça, gökçe, boz, kızıl, sarı, kara, yeşil şeklinde renklere ayrılırlar.

Saha Yeri‘nde (Yakutistan Cumhuriyeti) kış ayları daha soğuk olduğu için daha çok‚ balağan‘ adı verilen ağaç yurtlar yapılır. Balağanlar oldukca küçük basık olurlar. Isının kaybolmaması esas alınır. Yaz aylarında ise ‚uraha‘ adını verdikleri yüksek tavanlı ağaç yurtlar kurarlar. Çok zaman mutfak için ayrı ve konuklar için ayrı olmak üzere bir ailenin 3 ayrı uraha kurduğu görülür. Ve bunların yanında yiyeceklerin saklandığı “ampaar” yine ayrı olacak şekilde kurulur.

askincakir1

Altay, Hakasya ve Tıva‘ya baktığımızda, yurtların yaklaşık aynı şekilde kurulduklarını görürüz. Buna göre ağaç yurtlar kişinin gelir durumuna 6, 8, 10 ve 12 köşeli olmak üzere şekillenir. Altay’da 6 köşeli yurtlar az da olsa var iken Hakasya’da 6 köşeli yurt kurmak ayıp sayılır. Çünkü Türk töresinde yoksulluk ayıptır, kimse yoksul görünmek istemez.

Laf arasına sıkıştırarak yazmak isterim ki; bizim köyde zamanında ‚salmalar‘ olurdu. Köy camii ve buna benzer giderler için paralar toplanırdı. Kişilerin gelir durumlarına göre belirlenen salma bedeline az olduğu gerekçesiyle itirazlara şahit olmuştum. Baktığımızda durum aynıdır. Burdan çıkarmamız gereken şudur; yoksulluk ayıpsa yoksul düşmemek için çalışmak zorunludur. Yoksulluğun temelinde tembellik yatar ve bu Türk töresince ayıptır. Demek ki; Türk çalışkan ve üretken olmalıdır.

Yurtlar kurulurken yüzyıllar içinde elde edilen töreden yararlanılır. Son zamanlarda bolca duyduğumuz pozitif enerji, ruhlar arası bağlantı dalgaları ve bunun gibi akımları  atalarımız yüzyıllar öncesinden biliyor ve uyguluyormuş.

Yurtlar güneşin doğuşuna göre kurulur. Yurt girişleri güneşin doğduğu yöne bakar ve mümkün olan en fazla ısı ve ışıktan faydalanmak amaçlanır.

Yurtun sol tarafı evin erkeğine ayrılmıştır. Çiftçilik ve av takımları ya duvara asılır ya da sedir altlarına yerleştirilir. Güneşle birlikte evin erkeği yurttan çıkar, yemek zamanına kadar görevi neyse yapar. Odun kesilecekse keser, su taşınacaksa taşır.

Yurtun sağ tarafı ise kadına ayrılmıştır. Terekte asılı yada saklanmış şekilde mutfak malzemeleriyle bu bölüm kadınların egemen alanlarıdır.

Yurt girişinin tam karşısında kadın ve erkeğin yatağı bulunur. Bu yatağa evin balaları (çocukları) dahil kimse oturamaz, yatamaz. Yatak iki perdeyle kapatılıp yatılır. Erkek evde yoksa kadın yalnızca ayak ucuna gelen tarafı kapatarak yatakta yatabilir. Kadının yatağında ayak tarafını kapatmasını daha rahat uyuyabilmesine olanak sağlaması amaçlandığı düşünsek de baş tarafındaki perdenin kapatılmamasının sebepleri törenin sağlamlığına ve müthişliğine delildir.

Son zamanlarda beyinler arası frekans iletişimleri çokca konu edilmektedir. Birini çok düşündüğümüzde ‚‘başın ağrıdı mı‘‘ diye sorarız ya oysa yüzyıllardır birinin hakkında konuştuğumuzda ‚kulaklarını çınlattık‘ diyerek bilir bilmez bu frekansı adlandırıyorduk.

İşte kadının yalnızca yalnızca ayak tarafını kapatıp baş taraftaki perdenin açık kalmasının asıl amacı, eşlerin aralarındaki bağın kopmaması, bu frekansın rahat ulaşabilmesi, erkeğe evdekilerin saygısı şeklinde anlatılır. İşin diğer yanında da kadının iffetine de delildir.

Gelen konuklar yatağın önünde yaşa ve saygınlığına göre yere oturtulur. Kımız sunulur. Kımızı en saygın yada en yaşlı içmeden kimse içmez. Üç yudumda içilen kımız sonrası konuklara diğer ikramlar sunulur.

Yatakla terek arasında iplerle asılı beşik bulunur. Yatak ile eşik arasında hem yemeklerin pişirildiği, hem de ısınmak için ateş yakılan ocak vardır. Balalar gece bu ateşin etrafına kurulan yatakta yatarlar.

Yurt eşikleri hala bizim de Türkiye’de yaşadığımız gibi kutsaldır. Yabancıların izinsiz içeri girmeleri bir yana kafalarını dahi uzatmaları istenmez. Eşikten içeri seslenilmez, oturulmaz… Kesici veya delici aletlerle kesilmez ya da çizilmez. Eşikte durulmaz, oturulmaz ve bu herkes için geçerlidir. Ya yurtun içindesinizdir ya da dışındasınızdır.

Gök Tanrı inancına göre yurt koruyan ruhlar vardır. Kişi yine gelir seviyesine göre birden çok ruha sahip olabilir. Kadının mutfağını koruyan ruh, erkeğin malzemelerini koruyan ruh, yatağı koruyan ruhlar gibi ruhun ongununa göre şekiller eve asılır. Eşik genelde bölgede büyük saygı gören ayı pençesiyle korunur. Ayı pençesi bulamayan odundan ayı pencesi yaparak eşiğe asar. Ve böylelikle evi ruhlara teslim ederek işlerine koşarlar.

Kırgızlarda yurtlar yine yatmak için başka ve oturmak için başka olacak şekilde kurulur. Saha Yeri’nde olduğu gibi konuklar için de ayrı yurt kurularak rahat etmesi sağlanır. Türk töresinde konuklara verilen bu önem bugünün dünyasına örnek olmalıdır.

askincakir2

Yurtların önüne at bağlamak için dikilen “serge” Altay’da evdeki kaç kişinin yaşadığı, kaç bala olduğunu da simgeler. Konuk yurda girmeden aile hakkında bilgi sahibi olur.
Otağ, yurt ya da çadır… Adı ne olursa olsun içimizi ısıtan merkezimizdir. Aile bağlarını güçlü kılan, yarınlarımızın temellerini atan anaokullarımızdır. Kişinin eğitimi yurdunda, evinde aldığı ilk eğitimle doğru orantılıdır. En iyi eğitim de örnekleme eğitim olduğuna göre dosdoğru yaşayan ana ve babadan dosdoğruları öğrenen balalar yetişir.

Bu balalardan herkes emin olur. Kimsenin iffetine, namusuna, hakkına zarar vermezler. Töreyi yaşayıp yaşatırlar. Bozkır töresi çetindir. Yufka yüreklilik yoktur. Çetin olmak ciddi bir eğitim işidir.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz…
Yazar
Aşkın ÇAKIR

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen