Bir Aksiyon Adamı: Ahmet Ferit Tek

Serhat ÖLÇER

Ahmet Ferit Tek, İkinci Meşrutiyet sonrası ve Cumhuriyet döneminin en tanınan simalarından biriydi. Bu dönem zarfında vuku bulmuş 31 Mart hareketi, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Trablusgarp Savaşı ve Milli Mücadele hadiselerine bizzat şahit olup yaşamış ve bu ara dönemlerde çeşitli faaliyetlerde bilfiil bulunmuştur.

Osmanlı Devletinin bu sancılı dönemleri birden ortaya çıkmamıştır. Tarih çok gerilerden bu hadiselerin yaşanacağının sinyalini vermişti. Zamanın ibresini geri çevirdiğimizde görüyoruz ki hastalık dönemimizin asıl saiki öncesinde bünyemize aldığımız sağlıksız gıdalarmış. 17. yüzyılın başlarından itibaren dünyadaki gelişmelere karşı aldığımız ilgisiz tutumlar ve kompleks duruşumuzun neticesi ile tarih treninden kovulduk. 18. ve 19. yüzyıl itibariyle aldığımız ağır yenilgiler devletler muvazenesinde gerilemeler yaşadığımız bir dönem haleti ruhiyesiydi.

Avrupa’da yaşanan coğrafi keşifler, Rönesans hareketi ve genel olarak bilimin gelişmesi ile sınai inkılabın gerçekleştirilmesi neticesinde başta İngiltere olmak üzere diğer Avrupa devletleri cihan hâkimiyetinin rüzgârını kendine çevirmeyi başarmış oldular. Osmanlı cephesi ise Avrupa tarafında yaşanan bilim, sanat, sınai, iktisadi gelişmelerin gerisine düştüğünü geç de olsa fark edip 3. Selim’in saltanatı ile başta askeri tecdidin yapılması olmak üzere geri kaldığımız tüm branşların karanlık yönlerine bilimin ışığının tutulmasında karar kılmıştır. Osmanlı padişahlarının bu çalışmaları 3. Selim’den sonra artarak devam etmiştir. Bilhassa 2. Mahmut ile beraber eksikliklerin tamamlanma çabası ile reformların tüm kurumlarda genişletilmesine devam edilmiştir. Devleti düzlüğe çıkarmanın, yeniden dünyada söz sahibi olmanın çaresini devlet büyükleri bu yenileşme hamlelerinde görmüştür.

1.Abdülmecid döneminde, Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkında 3 Kasım 1839’da Tanzimat Fermanı ilan edilmiştir. Bu aynı zamanda Osmanlı cemiyet hayatında yeni bir dönemin başlangıcının işaret fişeği olmuştur. Bunun ardından gelen Islahat Fermanı ile de dil, din, ırk, ayrımı gözetmeksizin herkese eşit hak ve özgürlükler adı altında birtakım haklar verilerek Avrupa devletlerinin destekleri sağlanmak istenmiştir. Böylelikle zorlama inkılaplar ile Batı himayesinde bir Osmanlı fotoğrafı gözükmüş oldu.

Yüzyılın sonuna doğru Osmanlı toprakların da ecnebi devletlerin nazarları artmış ve parçalanması öngörülen bir hasta adamın uzuvlarını kapma yarışı başladı. Rusya’nın Balkan ülkelerini ve Şark bölgesini isyana teşviki, İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu’da kaotik ortama zemin hazırlama emelleri çok aşikârdı. Osmanlı Devleti topraklarının bölünmesi ve parçalanmasını önlemek için kimi dönem İslamcılık, kimi dönem Osmanlıcılık, kimi dönem de ise Türkçülük kartını kullanmıştır. Fakat zaman zaman değişen bu siyasi hedeflerden hiçbir müspet sonuç elde edilemedi. Kangren olan hasta adamın bir kısım uzuvları kesilmiş oldu.

İşte böyle bir atmosferde dünyaya gelen Ahmet Ferit Tek de devleti kurtarma adına “ne yapabilirimin” sancısını yüreğinde ve dimağında hep çekti. Neticenin müspet yönde hâsıl olamaması kaderin bir cilvesiydi.

7 Mart 1878 tarihinde Bursa’da doğan Ahmet Ferit Bey, İstanbullu bir aileye mensuptu. Babası maliye muhasebecilerinden Mustafa Reşit Beydi. İlk ve rüştiye tahsilini İstanbul’da yaptıktan sonra asker olma hevesiyle girdiği Kuleli Askeri idadisinden 28 Nisan 1894’te Harbiye Mektebine devam etti. 1897’de kendisin illegal olarak görülen Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olmaktan ötürü tevkif edilip Trablusgarp’a sürüldü. Siyasete olan iştigali sonucunda Yusuf Akçura ile beraber burada bir yıl tutuklu kaldı. Bir yıl sonra affedildi ve kendisini Trablusgarp Fırkası Erkan-ı Harbiye’sine 1898’de memur olarak atadılar. Şevket Bey’in Trablusgarp’ta kurduğu İttihat ve Terakki Fırkasının yedinci şubesine kayıt oldu. Burada Şevket henüz çocuk yaşında olan kızı Müfide hanımefendiyi Ahmet Ferit Beye nişanladı. Daha sonra Ahmet Ferit ile Yusuf Akçura’nın yurt dışında okunması istendi. Bu iki genç 1900 yılında Fransa’da siyasi faaliyetlerini icra ettikleri gibi Paris Siyasal Bilimle Mektebinde de okumuş oldular.

Fransa’da okuyan Ahmet Ferit Bey o yıllarda 1902’de Paris’te düzenlenen 1.Jöntürk kongresine katılması fırsatını da bulmuştu. Kongreye başkanlık eden Prens Sabahattin, “Biz memleketimizde ihtilal yapmak amacıyla toplanmış bulunuyoruz” demiştir. İnkılap yapılmasına taraftar olmayan Ahmet Ferit Bey Sabahattin Bey’in bu düşüncesine de mukavemet göstermiştir. Çünkü O, yapılacak bir ihtilalin içeriye fayda getirmesinden çok zarar vereceğini düşünüyordu.

Ahmet Ferit Bey İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Ahmet Rıza Bey’in teklifi ile 1909’da Meclisi Mebusan başkâtipliğine kabul edilmiştir. O, aynı zamanda bu devrede Tarih muharrirliği de yapmıştır. O’nun Mebusken hazırladığı ilk proje, Ziraat Bankası’nın sermayesini artırarak muamelelerin genişletilmesini hedefleyen teklifti. Fakat bu proje reddedildi. Ferit Bey ilerleyen yıllarda meclis dışına itildi, muhalif cephede yer aldı. Bu zaman zarfında arkadaşı Yusuf Akçura başta olmak üzere sair ahbaplarıyla yaptığı istişare sonucunda 1912 tarihinde “Milli Meşrutiyet Fırkasını” kurdu. Hemen akabinde topluma seslerini duyurmak için “İfham” adında bir gazete de kurup, neşretti. Partinin, genel umdesi milliyetçilik ideolojisi üzerine kuruluydu. Dağılma safhasında olan Osmanlı Devletinin rabıtasının ancak milliyetçilik ile birbirine bağlanacağını ümit ediyordu.

İstanbul’da Milliyetçi gruba katılan Ahmet Ferit, onların temsilcisi olarak Damat Ferit Paşa’nın ikinci kabinesinde kendine yer buldu. Fakat Damat Ferit Paşa hükümetine siyaseten intibak edememesi sebebiyle bu görevinden ayrıldı. Yaşanan gelişmeler karşısında boş durmak istemeyen Ahmet Ferit, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura ve İsmail Hakkı Baltacıoğlu gibi dönemin önce gelen aydınlarıyla beraber “Milli Türk Fırkasını” kurdu. Bu partinin yayın organı olarak “İfham” gazetesini yeniden çıkardı.

Ülke içinde yaşanan bunca gailelerden sonra İstanbul’a tekrar gidip Meclisi Mebusan’a girdi. 16 Mart 1920’de İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesi sonucu oradan ayrılıp, Ankara’nın talimatları sonucu başka yere sevk edildi, en nihayetinde ise 30 Mayıs 1920’de Ankara’ya ulaşarak Büyük Millet Meclisinde İstanbul Mebusu olarak vazife aldı.

Mebusan hizmetlerinde yaşanan bu med-cezir sonrası 1925 yılından itibaren hariciye hizmetine girdi. 6 Mayıs 1925’te Londra’ya büyükelçi olarak atandı. 1939’da Bakanlar Kurulu kararı ile Tokyo Büyükelçiliğine atandı. Ahmet Ferit Bey 1934’de soyadı kanunun ilan edilmesi ile de “Tek” soyadını almıştır. En son 1943’te emekliliğe ayrıldı ve 1970’te vefat etti.

Yazar
Serhat ÖLÇER

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen