Parti Başkanlığı ve Volkswagen

Son dönemlerde, aktif bir şekilde kullanıcısı olduğumuz sosyal medya mecralarında içinden yahut dışından, tabanından yahut mazideki ve haldeki idari kadrolarından, bugüne dek hiç olmadığı kadar tartışılan, konuşulan, hakkında müspet ya da menfi söz söylenen, uzun süredir gündemde tutulan, uzun süre de gündemi  meşgul edeceği tahmin edilen bir konu var: MHP Genel Başkanlığı.

Hepimizin malumu olduğu üzere MHP, 7 Haziran 2015 Milletvekilliği Genel Seçimleri’nde %16,3 oy alarak 80 milletvekili ile -Tuğrul Türkeş’in transferinden sonra 79- meclisteki yerini almıştı. Buraya kadar anlaşılamayacak herhangi bir nokta bulunmamakta. Tabii ki bu sonucu kendi adına başarılı veya başarısız bulanlar oldu, bazısı tebrik ederken bazısı tenkit etti ve en nihayetinde 8 Haziran sabahı AKP tek başına iktidara gelemedi. Başarısız olunan “istikşafi” görüşmelerin ardından koalisyon seçeneğinin de mümkün olmadığı anlaşıldı, erken seçimin yolu gözlenir oldu. Sanıyorum buraya kadar da her şey hoş.

Ve Tarih 1 Kasım
Herkesin “tarihi” olarak andığı o gün geldi çattı. Vatandaşlar görevlerini yaptı. Anadolu Ajansı ve Cihan Haber Ajansı’nın ihtilaflı sunumları eşliğinde akşam saatlerinde Türkiye’nin genel hatlarıyla oy oranları teşhir edildi ve sonrasında ise kesin sonuçlar açıklandı. MHP %16,3’ten %11,9’a geriledi, 39 milletvekili kaybetti. Yurtdışı oylarının açılmasıyla birlikte oy oranındaki bir miktar düşüşle standart sapmanın azizliğine uğrayan MHP, Manisa’da kazandı denilen 1 milletvekilini daha kaybetti. Böylece toplam vekil sayısı 40 oldu. 2009 yılından bu yana çokça zikredilen ve esprilere konu olan “40 yapar!” hesabı da bu bağlamda gerçekleşmiş oldu.

Şimdi gelelim esas meselemize:
5 ay evvel 80 milletvekili çıkaran bir parti, nasıl olur da 5 ay sonra bu sayıyı 40’a indirir? İlgililerce üzerine çok çeşitli beyin fırtınaları yapılan ve 2 Kasım’dan bu yana hala sorulan bu sorunun cevaplandırılmasını, ikinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbani Hazretleri’nin muazzam uyarısına binaen siyaset bilimcilere, sosyologlara, akademisyenlere ve her konunun uzmanı(!) araştırma şirketi sahipleriyle TV programı sunucularına bırakıyorum: “Fazla cür’et edebi taşırmaktır.” (Mektubat, Cilt 1, Mektup 5).

Değinmek istediğim şey ise şu; aynı parti, aynı tüzük, aynı program, aynı vaatler, aynı duruş, 2 aday dışında aynı listeler. Peki değişen ne? Nedir oy kaybından ötürü isnat edilen suçun kaynağı? MHP Genel Başkanı neden suçlu? Konuyla ilgili elbet herkesin bir fikri var, senelerdir MHP’de lider değişikliği konuşuluyor ve tabanın bir kısmı kendine yakın bulduğu isimleri öne sürerek “değişim” diyor, bir kısmı ise “lidere sadakat” deyip mevcut başkandan yana memnuniyetlerini belirtiyor ve fakat bu kez kimsenin farkında olmadığı bir şey var: Dördüncü Kuvvet. Zira 2012’nin 4 Kasım’ından önce de MHP tabanı başka adayların adını anıyor ve değişim istediklerini belirtiyordu, fakat medya bu çağrılara bugünkü kadar kulak asmıyordu. 

Evet 13 yıldır MHP’yi yalnız bırakan, diğer partilere -münhasıran iktidar partisine- nazaran MHP’ye daha az yer veren, gazetelerinde, televizyonlarında ve diğer yayın organlarında MHP’ye ambargo uygulayan medyanın, akla ziyan bir manevrayla MHP’deki genel başkanlık değişimi ile ilgili haberleri, genel başkan adayı olması muhtemel şahısların mevzuyla ilgili açıklamalarını büyük puntolarla ve yoğun bir teveccühle servis etmelerini sağlıklı ve normal bulmuyorum. Yasama, yürütme, yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak anılan medyanın ve onun patronlarının 46 yıllık mazisi bulunan MHP’yi bu kadar zikrettiği, hakkında bu kadar haber yaptığı başka bir vetire idrak ve icra edilmemiştir. Tarihin hiçbir devrinde MHP tabanındaki bir vatandaşla ulusal basın bu denli ortak bir bağ kurmamıştır. Hülasaten nasıl ki Volkswagen geçtiğimiz aylarda yaşadığı krizi yönetmek adına Porsche’un CEO’sunu kendisine transfer etmekle, yaptığı hukuksuzluğu meşru kılmayı başardı mı bekleyip, göreceğiz. MHP’nin genel başkanlığı için tabandan gelen beyanatlar da herhangi bir başarı getirecek mi tartışmaya çok değerdir. Kırk altı yıldır hiç gerçekleşmeyen, tarihin şahit olmadığı, “medya ile tabanın” mucizevi bir şekilde husule gelen ortak sesinin üzerine kafa yorulması ümidiyle…

Yazar
Coşkun KAN

Coşkun Kan,1995 yılı Manisa doğumludur. İlk ve ortaöğrenimini Turgutlu’da tamamlamıştır. Şu an öğrenimine Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde devam etmektedir. Aynı zamanda Anadolu ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen